BIST 10.471
DOLAR 32,77
EURO 35,09
ALTIN 2.457,99

Yazılı basın bunu da yazın

En sonunda Birand da yazdı !Ben bayıldım şahsen yazısına, hani “gazeteci kadar taş düşsün kafanıza” demiş ya ! Aynen katılıyorum… Kimin başına düşecek bu taş tam olarak, onu bilemem ama ! Zira bu aralar kim hangi dağın başını tutuyor, anlamak kolay değil.

En sonunda Birand da yazdı !

Ben bayıldım şahsen yazısına, hani “gazeteci kadar taş düşsün kafanıza” demiş ya ! Aynen katılıyorum… Kimin başına düşecek bu taş tam olarak, onu bilemem ama ! Zira bu aralar kim hangi dağın başını tutuyor, anlamak kolay değil. Yine de Mehmet Altan’ın Star’dan ayrılmasıyla başlayan “basına sansür” tartışmasına bir katkı da benden gelsin.

Sırasıyla bazı ifadeleri paylaşmak isterim sizinle.

Önce 2009 yılından bir röportaj :

“Bu iktidar öyle bir hava yarattı ki medyada artık konuşabileceğiniz konu kalmadı. En son karşılaştığım mesela, ekranda sakıncalı bir durumla karşılaşılmaması için stüdyoda nöbetçi tutulması. Bu sakıncalı durum da, o akşam yayında olan konuğumun siyasi düşünceleriyle ilgiliydi. Her an yayın kesilebiliyordu. Bunun ekrana yansımayan hallerini de biz yaşadık. Kulaklığımıza “yanındaki adamı gönder” denildi. Konuklarım sansüre uğradı, asla siyaset konuşulmayacak dendi, böyle bir baskı herkese uygulanıyor…”

Bu da 2011 yılından bir “mektup” :

“Yaşananlar üzerine farklı kuruluşlarda çalışan meslektaşlarımla konuşuyorum. Onlara neler yaşadıklarını soruyorum. Herkes artık haberciliğin kendi süzgecinden başka bir süzgeçten geçtiğini söylüyor.
‘Şimdi o kişiyle konuşmasak’ ya da ‘Bu yazıyı birinci sayfadan görmesek’, ‘Haberi çok büyütmesek’, ‘Duyulmasından hoşlanılmayacak soruyu sormasak’. Bunlar herkesin son dönemde sık sık duyduğu cümleler. Bazı konular da üzerinde hiç yorum bile yapılmadan geçiştiriliyor zaten.”

Ve gündeme bomba gibi düşen Mehmet Altan’ın sözleri :

“Mesela, Deniz Feneri hakkında bir haber bulacak olursanız eğer, bu ancak savunma düzeyinde bir yazı olur, haber olmaz. Bu konu, Uludere ve şike gibi bir tabudur. Hükümet neye kızıyorsa, oraya otosansür giriyor. Meslek ilkeleri yerine
‘hükümet buna kızar, buna kızmaz’ anlayışı devreye giriyor...”

Aradaki benzerlikleri bulmak size kalmış, ama ben ilk demecin kime ait olduğunu açıklayayım; bizzat ben anlatıyorum, Haberturk’ten istifamın hemen arkasından ! Internette bulunabilir bu röportaj. İkincisi malum, sevgili meslektaşım Banu Güven’in başbakana açık mektubu…

Ve Mehmet Altan’ın açıklamaları. Kamuoyu ne kadar farkında bilemem, ama bu ülkede basın ciddi olarak baskı altında. Taraf olmaya, saf tutmaya zorlanıyor gazeteciler. Sadece işini yapmak isteyenlerin bir bölümü işsiz, bir bölümü ise hücrede. Mehmet Altan’ın konuşması bu bakımdan önemli… Doğrusu ben anlattıklarını “neden şimdi?” sorusundan çok daha önemli buluyorum. Kimbilir, belki bu açıklamalardan sonra “birilerinin” başına gerçekten de taş düşer ?