BIST 10.545
DOLAR 32,29
EURO 35,13
ALTIN 2.418,09

Türkiye'nin En Büyük Sorunu

Türkiye'nin En Büyük Sorunu

Bu cümlenin başına "sizce" sonuna da "nedir" kelimelerini getirip muhataplarımıza sorsak kabaca belli cevaplar alırız.

İşsizlik diyenler olur, PKK meselesi diyenler olur, ifade özgürlüğü önündeki engeller, din ve vicdan özgürlüğü önündeki engeller, militarizm, AB, falan böyle gider liste.

Esasen benim de böyle bir listem vardı bir zamanlar.

Dikkat ederseniz "dı" dedim çünkü artık yok.

Bence Türkiye'nin bir tanecik sorunu var.

Ne olduğunu söyleyeceğim, ama evvela bu kanaate ulaşmamı ne sağladı onu kısaca anlatayım sizlere.

Soğuk havanın tüm cömertliğiyle arz-ı endam ettiği buz gibi bir Ocak gününde Ankara'daydım.

Balgat'ta devasa mekanın sobalarla ısıtıldığı meşhur bir kahvehane de görüşlerine ziyadesiyle itibar ettiğim Avukat Abdulkadir Özel ile buluştuk.

Suriye meselesinin tüm psikolojik ağırlığını hücrelerimize kadar hissederken bir yandan yeni yeni başlayan ikinci "açılım sürecini" konuşuyor, bir yandan ekonomiden sanata, başkanlık sisteminden 2015 sonrası projeksiyona kadar her konuda laflıyorduk.

Derken Abdulkadir Özel bence hayatının analizini, tespitini yaptı. Tabii o farkında değildi.

Açıkçası ben de bu hususu hissettirerek zaman zaman tartışmaya dönüşen fikir alışverişlerimizde kendisine psikolojik bir üstünlük sağlatmaya hiç niyetli değildim.

Abdulkadir Özel tıpkı Amerikan filmlerindeki avukatlar gibi iki dirseğini masaya koydu, ellerini kaldırdı ve dedi ki "Taha bence Türkiye'nin en önemli, en temel sorunu ölçek daralmasıdır".

"Kürt meselesinden tut ekonomiye, futbolda nal toplamamızdan başla, uzaya hala bir kedi dahi yollayamamış olmamızla bitir, bütün bunların altında Türk insanının ölçeğinin daraltılmış olması var" dedi.

O gün akşam Ankara'dan İstanbul'a döndüm. Havaalanına giderken, uçaktayken, bir kahvede çay içerken, bir seyyar satıcıyla muhabbet ederken, bir iş adamından başarı hikayelerini dinlerken hep o tespitin izlerini buldum.

Evet, 20.yy'ın başında bizim gözlerimizi bozdular, üstelik bozulan gözlerimize yakını görmek için uzak, uzağı görmek içinse hep yakın gözlük yazdı gittiğimiz doktorlar!

Toprağımızı küçülttüler, küçülen topraklarımızla birlikte haritalarımızın ölçekleri de küçüldü.

Tarihimizi küçülttüler, tarihimizle birlikte anlamımız da küçüldü.

Talihimizi küçülttüler, talihimizle birlikte istikbalimiz de küçüldü.

Önce hayallerimizi küçük gördüler. Oysa bu topraklarda kimse kendisi için hayal kurmazdı eskiden.

Dedelerimizin torunları için gördüğü hayalleri küçük gördüler, gösterdiler.

Sonra hedeflerimizi küçülttüler, hedeflerimiz küçülürken koşar adım büyüyen duvarlarımız oldu, sınırlarımız oldu nur topu gibi.

Görünen ve görünmeyen ama yapay olduğunu bildiğimiz sınırlar içinde biz mutsuz, amaçsız, amansız insan yığınları olarak dolanırken, birbirimizle cebelleşirken gardiyanlarımız çok farklı ufuklara yelken açtılar.

İki Şubat hediye getirdiler bize iyi sıhhatte olsunlarımız. İlkinde ruhumuzun ikincisinde bedenlerimizin üstünden silindir gibi geçmek için.

Ama şimdi tüm sınırlarını, engellerini takır takır yıkan bir Türkiye var.

Neyi ne kadar doğru yaptık, yapıyoruz, yapacağız bunu elbette zaman gösterecek.

Evet, yanlış yapabiliriz ama unutmayalım ki yanlış yapmak hiçbir şey yapmamaktan çok daha asil bir davranıştır.

Yanlış yapmaktan korkmayı çöp sepetine atmalıyız artık.

Biz korkmadan iş yapma iradesini ortaya koyalım, biz yanlış yaparsak da bizden sonra birileri gelir doğrusunu yapar elbet.

Ölçeğimizi daha da büyüttüğümüz, samimiyete her zaman en fazla değeri verdiğimiz nice anlamlı vakitlerde buluşmak temennisiyle.