BIST 10.644
DOLAR 32,20
EURO 35,01
ALTIN 2.500,70
HABER /  DÜNYA

Türkiye’deki ekonomik modelin geleceği yok

Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aziz Konukman, “Türkiye’de üretken sermayeye ihtiyaç var. Şu anda Türkiye’deki ekonomik modelin ge...

Abone ol

Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aziz Konukman, “Türkiye’de üretken sermayeye ihtiyaç var. Şu anda Türkiye’deki ekonomik modelin geleceği kesinlikle yoktur” dedi.
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) İktisat ve Siyaset Topluluğu tarafından “Türkiye Ekonomisi’nde Mevcut Durum ve İleriye Yönelik Beklentiler” başlıklı konferans düzenlendi. Konferansa Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aziz Konukman konuşmacı olarak katıldı. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Konferans Salonu’nda düzenlenen etkinlikte İktisat Bölüm Başkanı Prof. Dr. Alper Güzel, Topluluk Başkanı Doç. Dr. Nuray Ertürk Keskin, öğretim üyeleri, öğrenciler ve çeşitli sivil toplum örgütlerinden dinleyiciler hazır bulundu.
Prof. Dr. Aziz Konukman konuşmasında Türkiye ekonomisinin büyüme grafiği, büyümenin ana kaynakları, büyümenin yapısı ve dinamiklerine ilişkin bilgi verdi. Türkiye’de uygulanan iktisat modelinin dünyada egemen sermaye birikimi modeli ile ilişkisi olduğunu belirten Konukman, “Türkiye’de orta vadeli hesapların hiç biri tutmamıştır. Türkiye’ye sıcak para girişleri olduğunda büyüme olmuş, para girişleri azaldığında ise büyüme hızı düşmüştür. Toplam büyüme oranının yüzde 4-5 civarı olduğu dönemde imalat sanayi yüzde 0,04 büyümüştür, bu dehşet bir durumdur. Türkiye’de üretken sermayeye ihtiyaç vardır. Şu anda Türkiye’deki ekonomik modelin geleceği kesinlikle yoktur. Şu anda Türkiye’de 2,5 milyon işsiz vardır ve ekonominin istihdama hiçbir katkısı yoktur. Bana göre, uygulanan yeni kamu işletmeciliği kanunu ile 19. yüzyıla geri döneceğiz. Türkiye’de az kazanandan çok, çok kazanandan az vergi almaya başladılar” diye konuştu.

IMF BORCU
IMF’ye olan borcun kapatılmasının ve IMF’ye borç verilmesinin farklı kaynaklardan alınan dış borçlar sayesinde gerçekleşen bir durum olduğunu ileri süren Konukman, ayrıca yatırım amaçlı yabancı sermaye girişinin sıfırdan sabit sermaye yatırımlarından ziyade özelleştirmeler yoluyla mevcut tesislerin ve yatırımların devralınması şeklinde gerçekleştiğine, dolayısıyla fiilen istihdam oluşturma yönünde ciddi bir katkısı olmadığına dikkat çekti.
Soru-cevap bölümüyle devam eden konferansın ardından Prof. Dr. Alper Güzel, günün anısına Prof. Dr. Aziz Konukman’a plaket takdim etti.

“CARİ AÇIK VE DIŞ KAYNAK BAĞIMLILIĞI”
İç talebe dayalı, dış tasarrufları gözeterek uluslararası sermayeye bağımlı bir ekonomik büyüme modeli izlenmekte olduğunu belirten Konukman, Türkiye ekonomisinin en sorunlu olduğu alanlardan birinin cari açık ve dış kaynak bağımlılığı olduğuna dikkat çekti. Prof. Dr. Aziz Konukman sözlerine şöyle devam etti:
“Ekonominin kısa ve orta vadeli temel sorunu, büyüme sürecinin giderek artan oranlar ve boyutlarda dış kaynak hareketlerine bağımlı hale gelmesidir. Dış tasarruflara olan bağımlılık büyüme hedefinin de aşağı doğru inmesine neden olmaktadır. Türkiye ekonomisi her açıdan dünya ekonomisinin durgun ortamından etkilenmektedir. Zaten öngörülen büyüme hızı yüzde 4-4,5’tir. Yani potansiyelimizin ancak bu aralıklarda olduğu zaten baştan kabul edilmektedir. Potansiyel büyüme hızı, üretim kaynaklarının tam kapasitede kullanılması durumunda gerçekleşebilecek büyümenin göstergesidir. Potansiyel büyüme, neoliberal dönemde aşağı çekilmiştir, yüzde 6,5’ten yüzde 4,5’e düşürülmüştür. Yatırımların dağılımında ithalat bağımlılığını pekiştiren inşaat sektörünün payının arttırılmasına dönük adımlar sıklaştıkça üretken yatırımların payı gerilemektedir. Önemli bir husus şudur ki; üretken yatırımlar istihdam sağlayan, döviz geliri getiren yatırımlar olurken, konut ve inşaat gibi yatırım dağılımında öne çıkan sektörler döviz getirmeyen yatırımlardır. Yani reel yatırımların arttırılması borçlanmaya dayalıdır. İnşaat sektörünün tipik özelliği tasarruf sağlamamasıdır. Tasarruflardan fazla olan yatırım hacmi dış borçlanma anlamına gelmektedir ki, bu da 1998 Asya Krizi’nin tipik patlama nedenidir. Hatırlanacaktır ki, söz konusu bu dönemde döviz kurunun bir anda yükselmesi ile söz konusu tüm ülkeler batmanın eşiğine gelmişlerdir. Merkez kapitalist ülkelerde borçlanmalar aslen konut alımları gibi mülk edinimi üzerinden gerçekleşirken, Türkiye’de ise borçlu halkın büyük ölçüde günlük ihtiyaçlarını sürdürebilmek için borçlandığı görülmektedir. Türkiye’de borcu olanla varlığı olan ayrışmaktadır. Batı’da ise daha çok varlık sağlamak üzerine borçlanıldığı gözlemlenmektedir. Türkiye’de borçluluk oranı giderek yükselmektedir.”
İşsizlik, gelir dağılımı ve ücretler açısından Türkiye’nin son bir yılını da değerlendiren Konukman, istihdam yapısını bekleyen riskler ve tehditlerden de söz etti.
(İHA)