BIST 9.916
DOLAR 32,44
EURO 34,74
ALTIN 2.438,67
HABER /  GÜNCEL

Sosyetik Yahudilere kızğın

Türkiye Musevileri Hahambaşı İshak Haleva, sosyetik Yahudilere kızgın: Gösteriş zihniyeti içindeler.

Abone ol

Musevi cemaatinin dini lideri İshak Haleva "Sinagog bulamayınca camide ibadet ettim" diyor "Türkiye Müslüman ve İsrail'le yakın bir ülke olarak iki halkın arasında arabulucu olabilir diye düşünürüm".

Bu kadar güleryüzlü biriyle röportaj her zaman kısmet olmaz. Bugünkü Pazartesi Sohbeti'nin konuğu Türkiye Musevi cemaatinin dini lideri Hahambaşı İshak Haleva. Sadece yüzü gülmüyor, Haleva'nın kalbi de gülüyor. Öylesine gülüyor ki hayatını olan bitene olumlu bakmaya adamış. Eleştirileri bile sıcacık. Kimileri tarafından negatif algılanabilecek düşüncelerini kendine has üslubu, benzetme ve deyimlerle öyle güzel süslüyor ki kendinizi tutamıyor, siz de gülümsüyorsunuz. Haleva 1940 İstanbul doğumlu. Beyoğlu Lisesi'nden mezun olduktan sonra Kudüs'teki Porat Yosef İlahiyat Akademisi'ni Rav (Haham) derecesiyle bitirmiş. Türkiye Hahambaşlığı'nın dini kadrolarında çeşitli görevler yapan Haleva, 41 yıl hahambaşılık yapan David Asseo'nun ölümünden sonra bu göreve seçilmiş.

ÖLÜM KOKUSUNU DUYDUM

Haleva'nın en büyük özelliği Türkiye sevgisi. "Türkiye tüm dinlere karşı hoşgörü ile yaklaşıyor. İspanya 500 yıl önce bizi kovarken, Türkiye kucak açtı. 2. Dünya Savaşı'nda Nazilerden kaçan Yahudiler yine burada kabul gördü. Zaman zaman buradaki vatandaşlardımızın İsrail tarafından çağrıldığını duyuyoruz ama biz burada çok rahatız. Hiç baskı görmüyoruz.

İbadet açısından hiç sıkıntı yaşamıyoruz." Bunları söylerken gerçekten de içten mi? Ya sinagogların bombalanma olayları? Hatta son seferinde Haleva da sinagogun içinde değil miydi? İnsan böylesine büyük bir dehşeti yaşadıktan sonra hayata nasıl gülen gözlerle bakabilir? Peki ya affedelebilir mi? Aklımdaki soruları nefes almadan sıralıyorum. Haleva gözlerimin içine bakıyor. Röportaj boyunca ilk ve son defa yaşlı adamın yüzünden bir karanlık geçiyor. Yaşları fark ediyorum. Susuyorum. Haleva anlatıyor:

"Sinagogda bomba patlamadan iki saniye önce elimdeki kitabımı düşürdüm. Eğilip onu alırken bombanın gürültüsünü duydum. Gürültüden çok beni şoke eden ortaya yayılan kokuydu. Küf kokusu gibi bir şey. Ölüm kokusu sanki. O acayip koku öylesine sardı ki beni, kıpırdamadan duruyordum. Sonra oğlumun bana seslendiğini duydum. 'Nasılsın' diye bana doğru gelen çocuğumun boynundan damarları sarkıyordu. Bir anda kendime geldim."

KORKAK YAHUDİ KALMADI

Haleva dudaklarını sıkıyor, gözlerini yumarak gözyaşlarını engellemeye çalışıyor. Kısa bir sessizlik yaşıyoruz. Derin bir nefesten sonra sözlerine devam ediyor. "Önümde iki yol vardı. Ya bu olayı sürekli nefretle hatırlayacak ya da yaşananları yine insanlığın iyiliğine hizmet etmesi için kullanacaktım. Allah bana yardım etti, içimdeki nefreti yendim. Üzüldüğüm nokta, eskiden sinagoglara herkes elini kolunu sallayarak girip çıkardı. Şimdi büyük güvenlik önlemleri almak zorundayız." Haleva kendi içinde yaşadığı bombalama dehşetini atlatmış. Kendisi gibi başlaranın da atlatmasına yardım etmiş ama bir sıkıntısı var. O da düşünce özgürlüğü adı altında kendilerine yönelik nefret dolu yayınlar yapanlar.

"Bu konuda endişeliyim. Avrupa'nın da, Türkiye'nin yeni kanunlarına göre düşünce fiiliyata dökülmeden suç değil. Şimdi samimi olalım. Biz Türkiye'deyiz. Ortaya düşünce olarak atılan nifak tohumları cahil insanları öylesine etkiliyor ki. O cahil gelip tokat atmadan suçlu olmuyor. Tokat attıktan sonra suçlanıyor. Peki ya tokatı yiyen?" Haleva her fırsatta, "Ben insanlara barış, huzur ve sevgi mesajları iletmekle yükümlüyüm" diyor. İki sevgi var, yaratan ve yaratılan. Birinden birini sevmezseniz mutlaka eksik kalır. Haleva, her ne kadar "Beni siyasi sorulardan uzak tutun" diye uyarsa da dayanamayıp Hamas hakkında ne düşündüğünü soruyorum. Önce gülümsüyor, sonra yaramaz çocuk bakışlarından birini atarak, söze başlıyor.

"Belki benim bunu hiç söylememem lazım ama sizin takdirinize bırakıyorum. Hamas seçildiğinde ben dedim ki 'Bu iyiye alamettir.' İyiye alamettir çünkü iktidara geldiklerinden hizaya geliverirler. Ne kadar büyük problemler olduğunu anlayacak ve iki halkın küs kalmaması gerektiğini kavrayacaklardır. Türkiye de Müslüman ve İsrail ile ilişkileri yakın bir ülke olarak iki tarafın da beğenisine hizmet edebilen bir arabulucu olabilir. Benim görüşüm budur, daha ileri gitmeyeyim isterseniz."

"Madem siyaset konuşmayacağız, Yahudiler için cimri ve korkak derler doğru mu?" Haleva içi dışı bir, bir din adamı. Yalan dolan yok, evirmece çevirmece yok. Düz sorulardan hoşlanıyor. Maksadınız neyse dolaştırmadan söyleyin hesabı. Belki de bu yüzden sorularım onu başkaları gibi rahatsız etmiyor. "Korkak kelimesi haklı olduğu davalarda hakkını aramak yerine, korkaklığı tercih ettiği için söylenmiş. İsrail devleti kurulduktan sonra bu sıfat ortadan kalkmıştır. Öyle bir devlete korkak diyebilir misiniz?

Cimriye gelince, eskiden Yahudiler kendi yaşamlarını içe dönük yaşarlardı. Göze batmaz, harcadıklarını göstermezlerdi. Bu cimrilikten değil, göze batmamak, özelini paylaşmak istememektendi. O yüzden cimri derler. Oysa Yahudi cimri değildir, sadece parasının hesabını iyi bilir." Hahambaşı İshak Haleva ayrılırken, "Türkiye'de yaşamaktan memnunuz" diye bir kez daha ekliyor. "Dinlerimiz bile benzerlikler taşır. Örneğin sinagog olmayan bir şehirde camide ibadet ettiğimizi bilirim. Türkiye'deki yemekler bize göredir, içinde haram yoktur, kesimi doğrudur."

Haber: Balçiçek Pamir
Kaynak: