BIST 9.916
DOLAR 32,44
EURO 34,76
ALTIN 2.439,91

SEO çağında Yeni Zelanda katliamı...

Yeni Zelanda'nın Christchurch kentinde iki camide yapılan korkunç saldırı dikkat çekmek için tasarlandı. Yapacağı katliam hakkında mümkün olduğunca çok insanın haber alacağından emin olmak için sosyal medyayı kullandı.

SEO çağında öldürme...

Terörist, arabanın bagajından bir silah seçerek camiye girer ve ölümcül saldırıyı başlatır.

İlk saldırı, Christchurch'ün merkezindeki Al Noor camisinde yapıldı. Silahlı terörist, başa takılan bir kamerayla Facebook’dan canlı olarak görüntüleri izletti. Görüntülerde, yarı otomatik silahlarla donanmış teröristin, caminin içinde yakın mesafeden erkeklere, kadınlara ve çocuklara ayrım gözetmeden ateş ettiği görülmekte.

Yeni Zelanda'nın Christchurch kentinde iki camide yapılan korkunç saldırı dikkat çekmek için tasarlandı. Yapacağı katliam hakkında mümkün olduğunca çok insanın haber alacağından emin olmak için sosyal medyayı kullandı.

Kırk dokuz kişi öldürüldü.

Tarihinin en ölümcül saldırısı. Yeni Zelanda da iki camiye yapılan saldırıda toplamda 49 müslüman şehit edilirken en az 40 kişi de yaralandı. Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern bunu Yeni Zelanda'nın "en karanlık günlerinden" biri olarak nitelendirdi.

Şimdiye kadar birkaç kişi tutuklandı. Yeni Zelanda polisi insanlara camilerden uzak durmalarını ve camilere “kapılarını kapatmalarını” söyledi.

Saldırıyı gösteren 17 dakikalık bir video Facebook, YouTube, Twitter ve İnstagram'da yayınlandı. Facebook sayfayı ve videoyu kaldırdı, ancak video çoktan yayıldı.

Hem videonun hem de manifestonun hızlı bir şekilde yayılması, denetlemenin var olduğunu varsayarsak, internette ne kadar yetersiz denetleme yapıldığı gözler önüne seriliyor.

Video YouTube ve Twitter'da tekrar tekrar ortaya çıkıyor. Mediafire ve Mega gibi platformlar manifestoya ev sahipliği yapıyor. Her iki platformda yasadışı materyal yayınlama konusunda oldukça cömert olmasına karşın çok az veya hiç denetlenmiyor...

Ancak artık endişelenmemiz gereken sadece kitle iletişim araçları değil. TV, gazeteler ve büyük web siteleri.

İnsanlar sosyal medya aracılığıyla dikkatleri nasıl değerlendirecekleri konusunda kendilerini geliştirmeye başladıklarında, büyük platformlar Facebook, Twitter ve Google bu tür materyallerin yayılmasının nasıl durdurulacağı konusunda daha hassas olmak zorunda kalacak. Bu materyallerin yayılmasının nasıl durdurulacağının yanı sıra bunun gibi terörist saldırıların övgü veya desteğini de bulmak zorunda kalacak.

Aksi durumda bunun gibi terörist saldırıların övgülerini veya destekçileri daha fazla teröristi etkileme riski taşıyacaktır...

Hem video hem de manifesto, dikkati en üst düzeye çıkarmak için tasarlanmış. İşte bu 17 dakikalık videonun başlarında, tetikçi terörist, anti-Semitizmi destekleme geçmişine sahip popüler YouTuber Felix Kjellberg'e referans olarak “Unutma, PewDiePie'ye abone olun” diyor.

Kjellberg, 89 milyon takipçisiyle Youtube’da en çok aboneye sahip kişi. Ve başka bir YouTube kanalı olan T-Serisi tarafından ele geçirilmemek için daha fazla üye almak istiyordu.

Her ne kadar Kjellberg, Twitter'daki 17 milyon takipçisine, “ismim bu kişi tarafından söylendiği için kendimi çok hasta ve yorgun hissediyorum” desede kanal ve platformlarına bir anda milyonları bulan yeni takipçi eklendi.

Devam edelim...

Ülkemizde, özellikle batılı zihniyetin adaleti ve medeniyete hizmetleri hakkında bir çok şey yazıldı söylendi. Ne yazık ki bu söylemlerin çoğunu ülke siyasi partileri ve bir takım sözde yazarlar tarafından dile sıklıkla getiriliyor. Bu uğurda da inançlarımıza, tarihimize ve tarihi büyüklerimize inanılmaz hakaretler ve en aşağılıyıcı iftiralar atıldı, atılıyor...

Maalesef, kiralanmış şahıslardan ve kalemlerden en çok nasibini alan ülke Türkiye’dir. Her vesile ile karşılaştığımız Türk İslam düşmanlığının sebepleri; batı devletlerinin ve dünya batı kamuoyunun yine kendi lehindeki haraketinde, batı devletlerince kiralanmış kalemlerin ve batı üniversitelerince ülkemizde maaşa bağlanan sözde ilim adamlarının oynadığı rol.

Zira şunu anlamakta fayda var. Avrupa’da ve Amerika’da ne kadar uluslararası örgüt varsa bunların hepsi Hristiyanların ve Yahudilerin “haksız işlerini haklı çıkarmak ve zulüm ve haksızlıklara, hukuki insani bir kılıf hazırlamak amacıyla kurulmuşlardır. Bu oluşumlar içinde müslümanlardan ve Türklerden üye bulundurulmaması yeni ve ince bir sömürgecilik kurnazlığından ibarettir.

Alınan kararları insaf gözü ile incelerseniz, haçlı bağnazlığının meşrulaştırılarak empoze edilmesine çalışıldığını görürsünüz.

Maalesef Türkiye aleyhindeki faaliyetleri inceleyecek bir komisyon yok. Şayet böyle bir teşkilatımız olsaydı, cennet sandığımız ülkelerin ikiyüzlülük hali gün gibi ortaya çıkardı...

Şimdi diyorum ki, Yeni Zelanda’da ki camilerde yapılan katliama bir de bu gözle bakın. Sizce bu katliam sonucunda kim haklı kim haksız çıkacaktır.

Sonuç da Müslüman ülkeler bir araya gelmediği sürece bu tür katliamlar daha da artacaktır. Bu ve bunun gibi katliam denemeleri aynı zamanda müslüman ülkelerde ki tepkiyi ölçmek ve sonucu görmek için yapılır, yaptırtılır. Maalesef gördüğüm kadarıyla biz Müslüman Türklerden başka hiç bir islam ülkesinin sesi çıkmıyor, çıkmayacaktır. Bunu hep birlikte göreceğiz.