BIST 10.471
DOLAR 32,78
EURO 35,05
ALTIN 2.453,72
HABER /  GÜNCEL

Saddamın 19 yıllık dublörü

Sonra tam 19 yıl Saddam Hüseyin’e dublörlük yaptı. Dublörlük anılarını da bir kitapta topladı.

Abone ol

Saddam Hüseyin ekrana her çıkışında bu soru hep akıllara geldi. Çok tartışıldı. Ancak kimse dublörü hakkında somut bir şey yazmadı söylemedi. Sizlere Türkçe’de ilk defa Saddam ‘ın dublörü hakkında, kendi ağzından bilgiler aktaracağız. Daha doğrusu tam 19 yıl Saddam Hüseyin’e dublörlük yapmış bir kişinin anılarının özeti ile sizleri baş başa bırakacağız... Saddam devlet başkanı olduktan sonra fotoğrafları günlük gazetelerde yayınlanmaya ve bilboardlarda büyük fotoğrafları asılmaya başlayınca Mihail’in de Kerbela’ daki hayatı değişmeye başlamış. “Kerbela’nın dört köşesinde bana benzeyen büyük büyük fotoğraflar ortaya çıktı. Durum böyle olunca insanlar beni görünce korkmaya benden çekinmeye başladılar. Sokağa çıktığımda çarşı pazarda ben göründüğümde bir sessizlik hakim olurdu. Dükkün sahipleri bana hizmette kusur etmez oldular” diye anlatıyor o günleri.. Kız kardeşinin kocası Ekrem Bağdat’ta çalışıyordu. Bir gün Bağdat’tan kız kardeşi aradı. Mihail evde yoktu ama acilen araması için not bırakılmıştı. Kardeşini aradı: Kardeşi “derhal Bağdat’a gel. Başkan seni istiyor” diyordu. Bir an da olup biteni anlayamadı. Mihail kim , Başkan kimdi .. Bir yanlışlık vardı. Koskoca Saddam Kerbelalı Mihail’i neden çağırsındı. Ama kız kardeşi de fazla espiriyi şakayı seven biri değildi ... Öyleyse durum ciddiydi. ‘Hadi hayırlısı’ dedi ve çıktı yola.. Aşırı ısrar üzerine Bağdat’a gitti. Eniştesi Ekrem Bağdat Emniyet sorumlusu ve aynı zamanda Saddamın dayısı Hayrullah Telfah’a “Saddam’a çok benzeyen kayın biraderi’nden bahsetmiş ve böylece bu ilginç benzerlik Saray’a kadar ulaşmıştı. Telfah da yeğeni Saddam’a bahsetmişti ..Ve Saddam benzerini görmek istiyordu. Saddam dublörüyle buluşuyor Bağdat’a varışının ertesi günü kız kardeşinin evinden özel bir arabaya biner ve hayatını değiştirecek yolçuluğa doğru yol kat eder. Bir dizi güvenlik önlemlerinhden sonra iki katlı büyük bir evde, benzeri ile karşılaşır. Yani Irak’ın Devlet Başkanı Saddam Hüseyin ile... “Saddam bulunduğumuz odaya oğlu –ki o zaman 15 yaşındaydı- Uday’la birlikte girdi. Yüzünde gülümseme vardı . Kucağını açtı ve beni kucakladı. Arap adeti üzerine yanaklarımdan öptü. Şaşkınlıkla bana bakıyor ve bir taraftan da konuşuyordu : ‘Aynaya mı bakıyorum ben!’ ‘Lütfen oturun!’ Saddam sordu : ‘Annen nereli Mihail senin!’ ‘Sayın Başkan Kazimiye’de doğmuş annem’ Bana: ‘Demek ki babam annenle karşılaşmış ve bana böylesine benzemişin’ dedi. Gülerek : ‘Evet ...öyle olmuş olabilir “ dedim” Bu ilk buluşma sonunda “İşlerimin çokluğundan dolayı halkımın arasına fazla çıkamıyorum bunu benim yerime sen yapar mısın! “ diyerek Saddam kendine fazlasıyla benzeyen Miahil’e teklifini yapmış, daha doğrusu emretmiş.. Tabii ki Mihail’in önünde bir tek seçenek var... Ardından antremanlara başlamış. Saddam gibi yürümek Saddam gibi konuşmak ve Saddam gibi halkı selamlamak. Kısacak Saddam olmak! “Buluşmamızın ilk aylarında Saddam’ın kişiliğini yaşamak için eğitim almaya başladım. Eğitimi Kerrade’deki Cumhurbaşkanlığı divan başkanı olarak bana tanıştırılan Muhammed Cenabi bu konudaki özel hocamdı. Birlikte, Saddam ‘ın göründüğü haberleri filmleri izledik. Sayısızdı izlediğimiz filmler.. Onun gibi gülmeye çalışıyordum. Önünde toplanan yardımcılarını selamladığına ilişkin filmi büyük bir dikkatle izledim. Bu durumlarda kolunu yukarı doğru kaldırıyor ve Hitler vari bir şekilde onları selamlıyordu. Dikkatlice izledim ve onun gibi yapmaya çalıştım. Eğitimime zaman zaman Saddam da gelir, bizi izlerdi. O zaman biraz tedirgin olurdum. Başlangıçta ona zarar vereceğim diye endişeliydim. Ama Saddam beni izlemekten zevk alırdı. Muhammed’in desteğiyle kendime güvenimi sağladım. Bir gün bana “Çok iyisin .. İlerliyorsun. Mihail yakında annem bile seni tanıyamaz” dedi. Böylece tam bir yıl süren sıkı bir eğitim sonunda Kerbelalı Mihail artık Saddam’ın Dublörü olmaya hazırdı. Geriye bir tek şey kalmıştı. Yüz hatlarındaki eksikler ve farklılıklar. Bunu gidermek de zor olmadı. Makyaj ve yüzde yapılan basit bir operasyonla ikinci Saddam ortaya çıktı. Dublör hastane ziyaretinde O yıllar İran–Irak Savaşı’nın olduğu yıllar. Irak Ordusu cephede İran’a karşı savaşıyor. Hastaneler yaralı askerlerle dolu. Saddam’ın yaralı askerlerine moral vermesi için hastaneleri ziyaret etmesi gerekiyor ve Mihail, Mansur Hastanesi’ne doğru yola çıkıyor.. “Biraz tedirgindim. Ama kendi kendimi ikna ettim . Beni kimse tanımayacaktı. Hocam Muhammed de bana büyük destek veriyordu. Hastaneye vardığımızda girişte bizi hastane müdürü ve uzman doktorlar karşıladılar. Hastanede değişik hastalıklardan yatan çocuklar da vardı. Kan kanseri olan küçük Fatıma beni çok etkiledi. Zorlandım ama ziyaret bittiğinde rahatlamıştım” Aylar sonra bu defasında Kerbela’da bir hastaneyi ziyaret eder Mihail..Hastanede yine resmi prosedürle karşılanır. Hastane müdürü doktorlar “Devlet Başkanını” büyük bir sevgi ile karşılar. Hastanede İran’a karşı savaşırken yaralılar var. “Yaralı erkeklerden büyük bir kısmı uzuvlarından bazılarını kaybetmişlerdi. Kimisi baygın yatıyor. Ama beni en çok etkileyen başlarından kurşun yarası almış olanlar oldu.’ Mihail hastaların halini tek tek sorar. Kimisinin tedavisinin daha iyi yapılması için yetkililere talimatlar verir. Tedavisi aksatılan bir hastanın daha iyi şartlarda tedavi edilmesini ister ve yetkililere öfkelenir. Daha doğrusu talimatını verir. Tam bir insani portre ortaya koyar. Ertesi gün.. Gazete manşetlerinde dublör başkan “Ertesi gün Saddam, bulunduğum odaya girdi. Elinde “Sevre” ve “Cumhuriyet” gazeteleri vardı. Yanında Tarık Aziz ve eniştem Ekrem vardı. Saddam bir taraftan gazeteyi önüme açarken diğer taraftan da konuşmaya başladı: ‘Çok başarılıydın Mihail.’ Elime gazetelerden birini uzattı. Sevre gazetesinin manşetini okudum: “Büyük Lider’in sevgisi” Hikayeyi baştan sona dikkatlice yazmışlardı. Cumhuriyet gazetesi ise şu manşeti atmış: “Sayın Başkan savaş kahramanlarından birine kötü muamele yapılmasına kızdı” Bütün bunları okuduktan sonra Saddam kalktı ve beni kucakladı: “Mihail.. Muhteşemsin. Aynen benim gibi davrandın. Ben olsaydım, aynısını yapardım. Bana doğrusunu söyle. Gerçekten kızdın mı, yoksa beni mi taklit ediyordun! Yüzünde tebessüm vardı ama ben bu sorudan endişelenmiştim . “Sayın başkan ... belki de her iki duygu karışıktı’ diye yanıtladım. Saddam “muhteşem muhteşem dedi” ve ekledi: ‘Bundan sonra bana adımla hitap edeceksin. Aramızda resmiyete gerek yok. Bana Saddam diyeceksin.’ Bu onurlu durum karşısında şaşırmıştım. Iraklılar her ne kadar başkanlarına “Saddam” deseler de resmi olarak ona yüz yüze “Saddam” diyebilenlerin saysı çok azdı. Ekrem’e baktım yüzü kızarmıştı. ORDUYU TEFTİŞ EDİYOR Hastane ziyaretinden bir ay sonraydı. Saddam bize sürpriz yaptı ve bulunduğumuz odaya girdi. Yanında Eğitim Bakanı Abdulkadir İzzet vardı. Saddam oturmamızı istedi ve konuşmaya başladı: “Mhiail kusura bakmayın işinizi aksattım. Konuşmak isteğim basit bir konu var.’ Pencereye doğru gitti ve söze devam etti: “Senin rolünden son derece mutluyum. Bilirsin ben azla yetinmem. Sürekli çok şeyler isterim. Yaptığın her şeyi ülkemiz için yapıyorsun. Ordumuzu cepheye gitmeden önce onları ziyaret etmeni istiyorum. Onlara moral vermeni.’ Derhal kabul ettim tabii ki. Birkaç gün sonra kuzeye gittim. Kerkük’deki birinci ordu karargahını ziyaret ettim. Ardından da doğruca Cemceme’ye. Orada da zırhlı birlikler tugayını denetledim. Ve 36. tugaya bağlı piyade birliklerini... Bir Tuğgeneral vardı . Adını şimdi unuttum. Bana ordunun moralinin yüksek olduğunu söyledi. Sonra da cepheden yeni dönen 2. Piyade birliğini ziyaret ettim. Muhammed yanımdaydı. Bana sürekli “kim” olduğumu hatırlatıyordu. Saddam’ın halktan biri olduğunu göstermek durumundaydım. Askerleri denetlerken birden bir sürprizle karşılaştım. Kerbela’dan çocukluk arkadaşım Sadun’un oğlu Abdullah asker arasındaydı. Birden şaşırdım: “Savaş nasıl gidiyor” diye sordum. “Ailemi kaybettim. Ama her şey iyi” dedi. Bir ara Abdullah bana doğru yanaşmak istedi. Korumalar yaklaştırmadı. Müdahale ettim. “Bırakın askeri gelsin” dedim. Yanaştı. ‘Sadece Başkan’ın elini sıkmak istiyorum” dedi. Bana iyice yanaşınca: ‘Sayın Başkan! Babamın bir arkadaşı var. Hep sizin ikiziniz olduğunu iddia ederdim. Şimdi farklı kişiler olduğunuzu görüyorum” dedi. Ben de rahatladım.Tebessüm ettim. Durumu anlamamıştı. Yanaklarından öptüm onu. ‘Sayın başkan benim için onurlu bir gün’ dedi. İşte Saddam’ın dublörünün hatıratının bir kısmı. Saddam rolünde geçen tam 19 yıl. Mihail hatıratında Saddam’ın ne kadar gaddar biri olduğunu örnekleriyle anlatıyor. Ve Mihail 19 yıl süren dublörlükten sonra Kuzey Irak`taki Kürtlerin yardımıyla Türkiye`ye kaçtı. Ve buradan da Amerika`ya gitti. Sefer Turan/Kanal 7