BIST 10.277
DOLAR 32,34
EURO 34,81
ALTIN 2.393,53
HABER /  GÜNCEL

Rusya'nın Suriye politikası

Suriye krizi derinleşirlken gözler bölgede askeri üssü bulunan Rusya’nın ne yapacağına çevrildi.

Abone ol

Suriye’nin Doğu Akdeniz’de Türk RF 4 Fantom jetini düşürmesi ardindan gerilim giderek artarken gözler bölgede askeri üssü bulunan Rusya’nın ne yapacağına çevrildi.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Suriye kararlarına Çin ile birlikte çifte veto kullanarak, krizin uluslararası çözümüne ortak olmayacağını gösteren Rusya yalnızlaşma pahasına diplomatik çizgisinden sapmıyor.

Rus uzmanlara göre Rusya’nın Suriye’deki çıkarları kendi iç dinamikleriyle doğrudan bağlantılı.

Uzmanlar, Moskova’nın Arap sosyalizmi temelinde kurulan Baas Partisi ile olan ‘romantik ilişkisine’ duyduğu sadakatine işaret ediyor.

Rusya, diğer yandan Arap Baharı’nın ‘radikal İslam’ı tetiklemesinden çekiniyor.

Uzmanlara göre, Arap Baharı’nı ‘Batı’nın maşası’ olarak gören Rusya, Vladimir Putin’in yeniden devlet başkanı olmasına tepki gösteren Rus muhalefetini de ‘Batı’nın kışkırttığına’ inanıyor.

Rusya’nın Suriye’nin ikinci büyük liman kenti Tartus’taki askeri üssü de, Çar I. Petro’nun 18’inci yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu üzerinden ‘sıcak denizlere açılma’ politikasının mevcut tek zaferi olarak görülüyor.

Tartussembolik’

Uzmanlar, bu üssün de askeri kapasitesinden çok ‘sembolik temsili’ konusunda hem fikir.

Rus savunması üzerine çalışan Moskova merkezli düşünce kuruluşu Strateji ve Teknoloji Analiz Merkezi (CAST), Rusya’nın Suriye’ye desteğini ‘akılcılıktan çok duygusal’ olarak değerlendiriyor.

Merkez, yayımladığı raporunda Rus elitlerin, ‘bölgedeki son Sovyet izlerinin de yok olmaması için Suriye’yi kaybetmeyi göze alamadığını’ yazıyor.

Sovyetler Birliği ve Suriye hükümeti arasında 1971 yılında imzalanan anlaşmanın meyvesi olan Tartus’taki Rus askeri üssü Suriye’deki krize kadar varlığı unutulmuş bir üs olsa da diplomatik çıkarları temsilen Rusya üssü de ön plana çıkarılıyor.

CAST, Suriye’deki krizin ‘Moskova’nın dış politika korkularını, fobilerini ve Rus politikacıları ile elitlerinin ise komplekslerini’ ortaya çıkardığını yazıyor.

‘İslam korkutuyor’

BBC Türkçe’ye konuşan Rus kökenli İsrailli uzman ve ‘İzrus’ haber sitesi editörü Alexander Kogan, Rus medyasında ‘İslam korkusu’nun hâkim olduğunu söylüyor.

Kogan, Suriye muhalefetinin yapıcı ve alternatif bir yönetim sunmak yerine Libya’da olduğu gibi yalnızca ülke liderini devirme odaklı olduğu bir ortamda rejim değişikliğinin radikal İslam’ı tetikleyeceği endişesinin öne çıktığını belirtiyor.

Kogan, “Rusya’da bazı medya organları ayaklanma sonrası Libya ve Mısır’daki kaos ortamını gösterip Suriye’de de benzer bir ortam doğacağına dair haberler yapıyor” diyor.

Suriye’de olası rejim değişikliğinin Rusya’nın da bölgedeki stratejik merkezini ve varlığını kaybedeceği anlamına geldiğini dile getiren Kogan, “Rusya, Sovyetler Birliği dönemindeki gücüne dönmek istiyor. Tartus bölgede kalan son sembolik gücü” yorumunu yapıyor.

Rusya, Deniz Kuvvetlerinin Akdeniz’deki askeri gücü zayıflasa da varlığını kalıcı hale getirme niyetini saklamıyor.

Ancak son olarak Türk jetinin düşürülmesinden sonra Moskova’nın Şam’a S-300 füzeleri satışını durdurması Rusya’nın da ‘kontrolsüz askeri gücün’ tehlikesini algıladığı yorumunun yapılmasına neden oluyor.

Suriye ile Türkiye arasındaki ilişkilerin gerilmesine Rusya’nın nasıl bir tepki vereceği sorusuna Kogan, “Rusya için Suriye, Türkiye’den daha önemli. Türkiye ekonomik anlamda büyük potansiyel olarak görülse de Moskova, Ankara ile ilişkilerin bozulmasını çok da önemsemez” cevabını veriyor.

‘Rusya’nın Suriye politikası belirsiz’

Rusya’nın Suriye’deki çıkarlarının yeterince açık olmadığına dikkat çeken Rus diplomasi uzmanı Andrei Ostalski, “Rusya bölgede stratejik bir denge kurulmasından yana, ama belirgin bir Suriye politikaları olduğunu söylemek zor” diyor.

Ostalski, Suriye’deki ayaklanmanın Arap Baharı’nın devamı olduğunu vurgularken Rusya’nın kendi muhalefetine de Suriye üzerinden mesaj verdiğini belirtiyor.

“Rusya, Suriye ile arasında benzerlik kuruyor. Çünkü Arap Baharı ve isyanların Batı kaynaklı olduğuna inanıyor. Dolayısıyla Putin karşıtı gösterileri de Suriye ve Ortadoğu coğrafyasında olduğu gibi Batı’nın kışkırtması olarak görüyor.”

Rus Çarı I. Petro’nun 18’inci yüzyıl başlarında, özgürlük ve milliyetçilik arayışındaki Fransızların İhtilali’nden aldığı ilham ile Osmanlı İmparatorluğu üzerinden Akdeniz’e açılma politikası süngülerini Suriye’ye kadar sürüklemişti.

Uzmanlara göre, Rusya şimdi de özgürlük ve değişim arayışıyla ortaya çıkan Arap Baharı’nın son duraklarından Suriye’deki ihtilali, uluslararası toplumda prestij arayışı nedeniyle görmezden geliyor.

Ostalski, mevcut durumun Soğuk Savaş dönemini hatırlattığına dikkat çekiyor:

“Tam anlamıyla olmasa da Soğuk Savaş dönemini ve o dönemin retoriğini anımsatıyor. Rus hükümeti Batı karşıtı duyguları kışkırtırken inanç ve propagandayı karıştırıyor. Paranoyak bir politika izleniyor.”