BIST 10.644
DOLAR 32,20
EURO 35,01
ALTIN 2.500,70

Robert Sendromu

Geçtiğimiz günlerde -kamuoyunun çok dikkatini çekmese de- ulusal ve uluslararası basında insanlık adına utanç verici bir haber yayınlandı. Söz konusu haberde; Fransa’nın başkenti Paris’te, düştükten 9 saat sonra hastaneye kaldırılan fotoğraf sanatçısı Rene Robert’in hipotermi geçirerek hayatını kaybettiği yazıyordu.

Fransız basınına göre, 84 yaşındaki Robert, 18 Ocak akşamı oldukça kalabalık olan Turbigo Sokağı'nda yürürken düşmüştü ve kaldırımda yüzüstü yatan Robert’in yardımına yaklaşık 9 saat boyunca kimsenin gelmediği belirtiliyordu. Nihayet, sokaklarda yaşayan bir evsiz, sabah altı civarı polise haber vermiş böylece kafa travması ve hipotermi tanısıyla hastaneye kaldırılan Robert'in yaşamını yitirdiği anlaşılmıştı.

***

‘İnsanlık ölmüş’ ve ‘insanlık bitmiş’ gibi klişe tabirler, artık modern dünyanın içinde bocalayan insanı diriltmeye yetecek kadar sarsıcı değil; yalnızca bir slogandan ibaret. Oysa İslam medeniyetinde insan, eşref-i mahlûkat olduğu için değerlidir ve bu durum düşünebilen bir insanı sarsmaya fazlasıyla yeterlidir.

Paris’te yaşlı bir insanın yerde hareket etmeden saatlerce yatması ve yalnızca Fransızların değil, değişik milletlerden binlerce turistin de bu duruma kayıtsız kalması, günümüz dünyasının ilgisini çekecek kadar değerli değil elbette(!) Fakat sokaklarda yaşayan, hiçbir şeye sahip olmayan ve kimsenin gör(e)mediği bir evsizin, insanların göremediklerini objektifine ustaca sığdıran Fotoğraf Sanatçısı Robert’e kayıtsız kalamaması, haber okumayı bilenler için oldukça değerli.

Sahi, sokaklarda yaşayan bu evsiz insanın içinde hala muhafaza edebildiği ne vardı da Robert’in o durumuna diğerleri gibi kayıtsız kalamadı?

Modern dünyanın eğitim sistemleri belki zeki insanlar yetiştirebilir ve bu zeki insanlar türlü türlü icatlar, teknolojik makineler tasarlayabilir. Fakat ‘insan’ yetiştirmek, yalnızca pozitif bilimlerin olduğu bir eğitim sistemiyle gerçekleşince, yukarıdaki haberde yer alan “Robert Sendromu” ortaya çıkıyor. Bu durumun psikolojik, sosyolojik birçok nedeni olabilir. Fakat sonuç olarak denilebilir ki; dünya maneviyattan ayrıldığı ölçüde insanlığından da ayrışıyor.

Hoşca bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen,

(Kendine olumlu bir gözle bak, kıymetini idrak et)

Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen.

(bu kâinatın göz bebeği olan insansın sen!)

Şeyh Gâlib

Çok değil birkaç yüzyıl önce geleneğini, maneviyatını ve bunlarla birlikte insanlığını muhafaza edebilen çeşitli toplumlar, dünyanın çoğunluğunu oluşturuyordu. Bu insanlar, maneviyattan yoksun, yalnızca pratik hayata uyarlanabilen bilgiyi üreten ve günahını meşrulaştırmak için metafizik kavramını icat eden Batı tarafından medeniyetsiz ve vahşi olarak tanımlanarak dönüştürüldüler. Dolayısıyla Robert’in hikâyesi acıklı olsa da gerçek acı, dünyanın mazlum coğrafyalarında batılılar tarafından iliklerine kadar sömürülen insanların gözleri önünde yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor.

Bu noktada şöyle diyenler olacaktır; “Ama İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi…” Aklınızda bulunsun; Batı’nın aklına 1950’lerde gelen Cenevre Sözleşmesi’ndeki insan hak ve özgürlüklerini, Osmanlı beş yüzyıl önce İstanbul’un fethinde ilan etmişti. Dolayısıyla Batı dünyası da Osmanlı gibi tüm insanlara ‘eşref-i mahlûkat’ gözüyle bakabildiğinde ve bunda samimi olduğunda yalnızca Robert değil, tüm dünya donarak ölmekten kurtulabilir.