BIST 10.471
DOLAR 32,78
EURO 35,03
ALTIN 2.450,62
HABER /  GÜNCEL

Kuzey Irak'ta Kürtlerle dans

Barzani ise Türk ordusunu bölgeye istemiyor. İran sınır ötesine 5 bin asker kaydırdı. Bundan sonra ne olacak?

Abone ol

ABD Saddam'ı devirmek için tetiğe basmaya hazırlanıyor. İlk bombalar düşmeye başlayınca dünya gündemi Irak'a kilitlenecek. Türkiye zor bir pazarlıktan sonra 61 bin ABD askerine geçiş hakkını vermek durumunda. Bush'un pazarlık için Beyaz Saray'a giden Yaşar Yakış-Ali Babacan ikilisini nasıl azarladığı ve 'at pazarında soyguncu' muamelesi yaptığı, bizzat Sayın Yakış'ın ağzından dile getirildi. TEMPO Dergisi'nin haberine göre, bu kadar sıkı pazarlığa rağmen ABD Irak'ı ve Kuzey Irak'ı kendi istediği gibi yeniden şekillendirme çabasını zaten gizlemiyor. Çünkü Bush yönetimi Saddam'ı devirmeyi 'Yeni Bir Ortadoğu' planının ilk adımı olarak görüyor. Daha sonra artık açıkça yazılıp çizildiği gibi sırada Suriye, İran, Suudi Arabistan var. ABD, radikal İslamcı, terörist gruplara destek verdiği öne sürülen bu ülkelerde 'rejim değişikliği' istiyor. Nasıl bir rejim? Batı tipi demokratik, parlamenter ve serbest piyasaya açık rejimler. ABD, Fransa-Almanya, hatta Rusya ve Çin'in itirazlarına rağmen Ortadoğu'yu kendi askeri gücüyle yeniden şekillendirmeye ve bölge petrolünü kontrol etmeye çalışırken, atacağı her adım Türkiye'yi yakından ilgilendiriyor. Çünkü Ankara 'Yeni Irak'ın nasıl şekilleneceğini şu anda net olarak göremiyor. Ve Saddam operasyonundan ABD destekli nur topu gibi bir Kürdistan doğmasından endişe ediyor. Bu yüzden Türkiye, ABD ile pazarlıklarda hibe miktarını artırmanın yanı sıra, Kürtlere verilecek destek ve silahlar konusunda ve Türkmenlerin hakları için elinden geldiğince bastırdı. Ancak uluslararası ilişkileri ve bölge gerçeklerini iyi bilen çevrelere göre ABD'nin bugün bu konuda verdiği güvenceler de fazla bir anlam taşımıyor. Neden? Çünkü ABD operasyonunun nasıl gelişeceği ve Kuzey Irak'ta güç dengelerinin nasıl kurulacağını şu anda kestirmek çok zor. Bu bölgede işin içinde kimler var: ABD, Türkiye, Barzani-Talabani ve KADEK'e bağlı Kürt gruplar. Başka? İran, Irak muhalefeti, hatta ucu El Kaide'ye kadar uzandığı öne sürülen bazı radikal İslamcı gruplar. Güneydeki Şiilerin, bölgedeki Türkmenlerin ve Asuri, Keldani gibi diğer bazı etnik grupların varlığını da hesaba katınca bölge, şimdiden alacağı şekil tam olarak bilinemeyen bir 'puzzle' haline geliyor. Türkiye açısından burada en kritik konu: Kürtler. Çünkü eğer Washington'da geliştirilen bazı senaryolara ve oyun planlarına bakılırsa, ABD bölgede federal bir yapı istiyor. Irak federal bölgelere ayrılırsa bunlardan birisi de Kürt Federal yapısı olacak. Barzani ve Talabani buna şimdiden müstakbel Kürdistan olarak bakıyorlar. Federal yapıyı mümkün olduğu kadar özerk bir devlet yapısı haline dönüştürmeye çalışıyorlar ve çalışacaklar. Türkiye ise buna şiddetle itiraz ediyor ve böyle bir oluşumu 'savaş' nedeni sayacağını şimdiden açıkça ilan ediyor. Bu yüzden Barzani, Türk ordusunun Kuzey Irak'a girmesini istemiyor. ABD güçlerini kurtarıcı, Türk ordusunu ise işgalci olarak gördüğünü ilan ediyor. Şimdiye kadar daha çok İran desteği ile hareket eden Talabani de Türkiye'ye karşı mesafeli durma gayretinde. İran ise Kuzey Irak'ın Türk ordusunun fiili kontrolüne girmesine karşı şimdiden önlem alma çabasında. İran geçen hafta Kuzey Irak'a 5 bin kadar asker yolladı. Tıpkı Türk ordusunun yaptığı gibi, sınır ötesine Irak içine konuşlanan İran askerleri herhangi bir çatışmada ülkelerine yönelik hareketleri ileri savunma anlayışı ile önleme çabasına girecek. Burada esas bilinmeyen faktör ABD'nin ne yapmak istediği. ABD'nin öncelikli hedefi Saddam yönetimini devirmek. Irak için en az iki yıl boyunca Bağdat'ta bir ABD askeri valisinin oturması bekleniyor. Yani ülke iki yıl ABD sıkıyönetimi ile yönetilecek. Bu süre içinde Kuzey Irak'ın ne olacağı ve nasıl yönetileceği henüz belirsiz. Türkiye Musul ve Kerkük'e dayanan 'kızıl hatları' ile bölgede fiili bir bekçilik görevi üstlenmek istiyor. ABD şimdilik buna çok itiraz etmiyor. Ancak Kürtler şiddetle itiraz ediyor. ABD'nin Irak'ta tam yönetim ve denetim kurduktan sonra Türkiye ve Kürt gruplar arasında çıkabilecek sürtüşmelerde nasıl bir tavır alacağı ise şimdiden bilinmiyor. Amerikan basını şimdiden "ABD askerleri Türkler ve Kürtler arasındaki çatışmada ortada kalabilir" diye uyarı yayınları yapıyor. Kürt gruplar ise hem heyecan hem endişe içinde. Heyecanlılar, çünkü ilk kez bölgede 'bağımsız bir Kürt devleti' kurma şansını yakaladıklarını, ABD desteği ile bu kapının, bu yolun açılabileceğini düşünüyorlar. Endişeliler, çünkü Türkiye'nin savaş ortamından ve bölgede çıkacak bir kaostan yararlanarak sert bir fiili müdahale yapmasından çekiniyorlar. Çünkü böyle bir durumda, eğer ABD güçleri pasif kalırsa, Kürtlerin Türk ordusuna karşı askeri açıdan direnme şansı çok az. Ancak bu durum Türkiye'nin önüne de bir ikilem getiriyor. Eğer Türkiye Kürt bölgelerini askeri denetim altına alırsa, buradan geri adım atması ya da çekilmesi zorlaşacak. Ancak sürekli burada kalmanın da 'fiili işgal gücü' olarak algılanmak gibi bir sakıncası var. Bu durumda Kürt gruplar ABD'nin ve diğer AB ülkelerinin de desteği ile Türk ordusunun o bölgeleri terk etmesi için kampanyalar yapacak, harekete geçecek. Bir de KADEK, terör ve Türkiye'deki Kürtler meselesi var. Eski PKK, yeni KADEK'e bağlı en az 5 bin kadar militanın Kuzey Irak'ta bulunduğu biliniyor. Eğer bu silahlı gruplar Barzani ve Talabani desteği ile Türk ordusuna karşı gerilla ve taciz hareketlerine girişirse, bölge Türkiye için bir anda 'yüksek tansiyon' bölgesi haline dönüşebilir. Böylece Türk kamuoyu Irak'taki ve Bağdat'taki gelişmelerin yanı sıra Kuzey Irak'ta Türk ordusuna yönelik Kürt grupların terör eylemleri ile meşgul olmak zorunda kalabilir. Bu tür gelişmeler kötümser senaryolar değil. İyimser senaryoda bile Kuzey Irak'ın kontrolünde Türk ordusu şu ya da bu şekilde görev üstlenmek durumunda. İşte bu iyimser senaryoda bile kısa ve uzun vadede Kürtlerle gerilimin artacağını söylemek kâhinlik olmasa gerek.