BIST 9.916
DOLAR 32,44
EURO 34,74
ALTIN 2.438,67
HABER /  SEÇİM

Kürtler gerçekten de kadın adaylara güveniyor mu?

Hollandalı gazeteci Frederike Geerdink BDP'nin bölgede uyguladığı kadın eksenli politkaların toplumsal karşılığını mercek altına aldı.

Abone ol

İNTERNETHABER.COM
Seçim sonuçlarının en dikkat çeken başlıklarından olan Kürt hareketinin kadın adayları çarpıcı analizlere konu oluyor. 2006’da Türkiye’ye yerleşen 2012'den bu yana Diyarbakır'da yaşayan ve özellikle Kürt sorunu, insan hakları, azınlıklar ve kadın meseleleri üzerine çalışan Hollandalıci Frederike Geerdink BDP'nin bölgede uyguladığı kadın eksenli politkaların toplumsal karşılığını mercek altına aldı.

BDP'nin kadın bir çok il ve ilçede kadın adayları Belediye Başkan'ı olarak seçtirmesinin önemine vurgu yapan Geerdink yine de bu politikanın bölge halkı üzerinde tam olarak karşılık bulup bulmadığının sorgulanması gerektiğini yazdı. Kandil ve bölge şehirlerinden izlenimlerini de paylaşan Hollandalı gazeteci "Kadın-erkek eşitliği bir gerçek olmaktan hâlâ çok uzak" diyerek meselenin BDP'yi aşan toplumsal bir yanı olduğuna vurgu yaptı.

İşte Geerdink'in "Kadın belediye başkanları gerçekten halk desteği alıyor mu?" başlıklı yazısı:

Cizre’yi artık, Almanya’da da yaşamış 27 yaşındaki Leyla İmret yönetecek. Diyarbakır’da Gültan Kışanak seçildi; Mardin’de de yerel seçimleri Türkiye’nin ilk Süryani belediye başkanı olarak Februniye Akyol kazandı.

BDP’nin yerel seçimlerde gösterdiği adayların nerdeyse yüzde 44′ü kadındı ve birçoğu sandıktan galip çıktı. Peki o kadınlar gerçekten de halkın desteğine sahip mi?

Türkiye’nin seçim sistemi demokratik değil. Belediye seçimleri düzenleniyor ama adaydan ziyade partiye oy veriyorsunuz. Adayları parti belirliyor ve adayı hiç beğenmeseniz bile, sizin değerli oyunuzu bu kişi alıyor.

Tercih ettiğiniz parti, belirlenmesinde hiçbir etkiniz olmayan adayla seçimi kazanıyor ve o aday önümüzdeki beş yıl boyunca sizin belediye başkanınız oluyor.

Milletvekillerini de halk seçmiyor

Genel seçimlerde de sistem böyle işliyor. Milletvekilleri bölgelerini temsil ediyor gibi görünse de, esasında o bölgede yaşayanların adaylarının kim olacağının belirlenmesi sürecinde hiçbir etkisi yok.

Kimin seçime nereden gireceğine parti liderliği karar veriyor. Siz bir partiye, yani otomatik olarak atanan adaya oy veriyorsunuz ve sonra da temsil edildiğinizi düşünmeniz bekleniyor.

Kadın-erkek eşitliği bir gerçek olmaktan hâlâ çok uzak

Dolayısıyla, kadın ya da erkek olsun, belediye başkanlarının her birinin halk arasında gerçekten ne kadar destek bulduğunu bilmek zor ve bu, yarışa giren her parti için geçerli.

Fakat iş kadın adaylara geldiğinde, bir başka mesele daha var. Türkiye’nin güneydoğusu, ülkenin en ataerkil yerlerinden biri olarak düşünülebilir. Kürt hareketinin konuyu gündemine almasından bu yana kadınların durumunda bir düzelme olduğu ortada; fakat kadın-erkek eşitliği bir gerçek olmaktan hâlâ çok uzak.

Kandil’de de şartlar eşit değil

Kürtlerin sihalı mücadelesinin kalbinde, cinsiyet eşitliğinin PKK saflarındaki kadar hayata geçirildiği Kandil’de bir ailenin yanında kaldığım sıra bile, kadın ve erkeklere biçilen geleneksel roller her an hissediliyordu.

Ailenin erkekleriyle bir ağacın altında oturuyordum, önümüzden kucaklarında çocukları, ellerinde elektrik süpürgeleriyle kadınlar geçiyordu. Veya kadınların mutfakta öğle yemeği hazırladığını duyuyorduk.

Bir keresinde, “Burada kadınların özgürleşmesi için daha yapılacak çok şey var, değil mi?” diye sormuştum. Erkekler bunu hemen onaylamıştı, ardından da onlara çay servisi yapılmıştı.

Önseçim düzenlense kaç kadın seçilir?

Peki ya BDP’nin seçime girdiği her yerde ön seçimler düzenlense ve halk kendi temsilcilerini seçseydi ne olurdu? Böyle bir durumda adayların parti tarafından atanmayacağı, halkın içinden veya partiden çıkacağı kesin.

BDP bu senaryoda, Diyarbakır’da yaptığı gibi sadece kadın adayları kabul etmek gibi bir baskı yapamazdı. Söz konusu kasaba ve kentlerde her yere seçim sandıklarının kurulduğunu ve halkın, diyelim ki, iki kadın ve üç erkek aday arasından seçim yaptığını bir düşünün. BDP’nin yüzde 40′ın üzerinde kadın aday çıkarması mümkün olur muydu? Bence bu, çok düşük bir ihtimal.

Kışanak emin ama…

Elbette, BDP gösterebildikleri kadar kadın aday göstererek cinsiyet ayrımcılığının değişmesi için katkıda bulunuyor. Kadınların özgürlüğünü desteklemekten başka ne yapabilirler ki? Bu, onların mücadelesinin ayrılmaz bir parçası ve kadınlar son 30 yılda çok daha güçlü hale geldi.

Gültan Kışanak bana bu konuda şöyle demişti: “Diyarbakır’da bazı belediyelerin başkanları uzun yıllardır kadın. Onlar başarılı oldu ve halkın desteğini de güvenini de kazandı. Bir kadının bütün bir şehri yönetim yönetemeyeceğini soranlar gerçekçi davranmıyor. Kadınlar Kürt hareketinin birçok alanında sorumluluk üstlendi, risk aldı ve bütün toplum bu mirasın farkında. Kürt kadınlarının hareketi, kadınlara karşı önyargıyı ezdi.”

Bir dahaki seçimlerde yeni sistem denenir mi?

Harika ama bu doğru mu? BDP bir dahaki yerel seçimlerde, halka yüzde 40 oranında kadın aday dayatmak yerinde, daha demokratik bir belediye seçimi sitemi düzenleyerek bunu sınayacak kadar cesur mu?

Sanmıyorum. Sonucun, sunmayı istedikleri kadar iyimser olmayacağını onlar da biliyor.