BIST 10.657
DOLAR 32,17
EURO 34,95
ALTIN 2.434,67
HABER /  GÜNCEL

İşte 'Köşk bakışı' Dersim raporu!

Köşk'ün himayesinde yapılan Dersim Sempozyumu'ndan çarpıcı tespitler çıktı. İşte rapordan ayrıntılar...

Abone ol

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün himayesinde yapılan Dersim Sempozyumu'nun raporu açıklandı. 'Devlet geçmişle yüzleşiyor, bize artık namlunun ucundan bakmıyor' diyen Dersimliler, gelinen süreçten umutlu.

Akşam gazetesinde yer alan habere göre, HSYK ve rektör atamalarına ilişkin eleştirileri 'Haksızlık yapılıyor. Alevi kesimden de rektör atadım' diye yanıtlayarak, 'tüm kesimleri kucakladığı' mesajını veren Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e, Tunceli Valiliği'nden destek geldi. Gül'ün himayesinde Tunceli Üniversitesi tarafından 4-6 Ekim arası düzenlenen 1. Uluslararası Tunceli (Dersim) Sempozyumu'na ilişkin değerlendirme raporu hazırlayan Valilik, 10 maddelik cesur tespitlerde bulundu.

CUMHURBAŞKANI VURGUSU

Raporda, Çankaya Köşkü'nün sempozyuma destek vermesinin önemine dikkat çekildi. Türkiye'den ve yurdışından 240 katılımcının buluştuğu, 82 bildirinin sunulduğu sempozyumu, 'Türkiye Cumhuriyeti'nin geçmişi ile yüzleşmesi ve dersler çıkararak ilerleme cesareti göstermesi' olarak tanımlayan Valilik, bölgesel sorunların çözümü konusunda da şu tespiti yaptı: 'Bu sempozyum, bölgeye salt güvenlik ekseninden bakılmasının yanlış olduğunu; çünkü kalplerde kaybeden devletlerin kalelerde kazansalar da bunun uzun ömürlü olamayacağının altını çizmiştir.'

Rapordaki tespitler şöyle:

- Bu sempozyumun, Cumhurbaşkanı'nın himayelerinde yapılması devletin artık doğusuna namlunun ucundan bakmadığının bir tezahürüdür.

- Sempozyum Türkiye Cumhuriyeti'nin artık geçmişiyle yüzleşme ve ders çıkararak ilerleme cesaretini özümsediğini göstermiştir.

- Tunceli'deki unutulmuş, ihmal edilmişlik algısının giderilmesi için çok önemli bir adımdır.

- Bu sempozyum geçmişin unutulmadığı ve unutulmayacağının, çünkü geçmişi unutmanın acı çekenlerin unutulması anlamına geleceği; bundan dolayı kaybedilen yılların ve nesillerin muhasebesinin yapılmasının zorunlu olduğunu göstermiştir.

TUNCELİLİ BARAJA KARŞI

- Sempozyum geçmişin muhasebesinin yapılması fakat geçmişe takılmamak gerektiği; çünkü geçmişe takılmanın geleceği kaybettireceğini, geçmişin acılarından kin ve düşmanlık devşirmenin, bu toprakların ruhuna ihanet olduğunu haykırmıştır.

- Bu sempozyum, bölgeye salt güvenlik ekseninden bakılmasının yanlış olduğunu; çünkü kalplerde kaybeden devletlerin kalelerde kazansalar da bunun uzun ömürlü olamayacağının altını çizmiştir.

- Sempozyum bir devletin milletiyle bütünleşmesinin öncelikli şartının 'insanlarına onurlu bir varoluş sunması' olduğu gerçeğini bir kez daha hatırlatmıştır.

- Bu sempozyum vesilesiyle, Munzur ve Pülümür vadilerinde baraj yapılmasına sadece belli grupların değil, 7'den 70'e bütün Tuncelililerin reaksiyon gösterdiği öğrenilmiştir.

- Sempozyum sürecinde, ağaçlara takılmaktan ormandaki bin bir yeşilin güzelliğini ıskalayan bazı kesimlerin ruhunda hep var olan muhaliflik duygusu bir kez daha gözlemlenmiştir.

- Sempozyum, her şeye rağmen daha güzel bir Tunceli'nin mümkün olduğu fakat bunun için birbirimize katlanmak değil, sevmemiz; bu ülkenin özünde yatan sevgiyle bağlarımızı yeniden kurmamız gerektiğini öğretmiştir.

1937 ve 1938'de yaşananların  irdelendiği sempozyumda, olayların canlı tanıklarının anlatımlarına da yer verildi. Bazı oturum başlıkları şöyleydi: Türkiye'de Alevilik ve Dersim Aleviliği, Tunceli (Dersim) Ekonomisi Olanaklar ve Olanaksızlıklar, Tunceli (Dersim) ve Kimlik , Ulus Devletin İnşası Sürecinde Basında Dersim Dersim'de Basın, Hakim ve Muhalif Algıda Tunceli (Dersim)

BU KAVGA NEDEN?

Geçen ay düzenlenen sempozyuma Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü temsilen Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mehmet Bahaettin Cebeci de katılmıştı. Cebeci, 'Elli yıldır Avrupa'nın kapısında 'kardeş olalım' diye bekliyoruz. Bin yıllık kardeşliğimizi yeniden çek etmemiz lazım. Dili farklı, dini farklı, kültürü farklı insanlarla kardeş olmayalım demiyorum, olalım. Ama bin yıldır yaşadığımız insanlarla, Alevilerle, Kürtlerle bu kavga, bu dövüş niye? Böyle olunca Türkiye ileri gidemez, büyük devlet olamayız. Büyük devlet olmanın şartı, renkleri, dilleri, dinleri farklı insanları kucaklayabilmektir' demişti.