BIST 10.259
DOLAR 32,29
EURO 34,79
ALTIN 2.402,12
HABER /  POLİTİKA  /  AK PARTİ

'İsrail özür dileyip tazminat ödeyecek'

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevapladı

Abone ol

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, İsrail'le ikili ilişkilerde Türkiye'nin tavrının değişmediğini, dün neyse bugün de aynı noktada olduklarını söyledi. Normalleşme sürecinin, İsrail'in bu şartları yerine getirmesine bağlı olduğunu hatırlatan Arınç, olası ekonomik kriz iddialarıyla ilgili de kesin konuştu. Türkiye'nin ekonomik olumsuzlukları atlatabilecek güçlü bir ekonomiye sahip olduğunu söyleyen Arınç, muhalefetin Meclis TV iddialarını ise özel kanalların devreye sokulmasıyla çözülebileceğini ifade etti.

Arınç, tatilini geçirdiği Balıkesir'in Edremit ilçesine bağlı Güre beldesindeki Körfez Tatil Sitesi'nde gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. İsrail ilişkilerinin normalleşebilmesi için Türkiye'nin bazı şartlar koştuğunu, ilgili şartlarında Erdoğan tarafından son olarak Meclis'te bir kez daha dile getirildiğini söyleyen Arınç, İsrail'den özür dileyerek, tazminat ödemesi ve Gazze'deki ablukayı kaldırmasını istedi. Arınç, İsrail'deki tartışmaları ise şu sözlerle değerlendirdi:

" Sanıyorum İsrail tarafından hükümet içerisinden farklı farklı görüşler olmakla birlikte özellikle Dışişleri Bakanı Lieberman'ın başını çektiği grubun dışında olaya daha akılcı yaklaşan ve Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin bozulmasından İsrail'in zarar gördüğünü düşünenler, 'Artık zamanı gelmiştir, İsrail direnişi bırakmalıdır. Özür dilemeli ve tazminat ödemelidir' şeklinde bazı hükümet içerisindeki farklı düşünceleri de, gazetelerdeki köşe yazarlarının da, halkın ve sivil toplum örgütleri de talepleri daha üst planda dile getirilmektedir. Bizim de temennimiz, bu olay sebebiyle İsrail'in resmi olarak özür dilemesi ve ölenlerin yakınlarına tazminat ödemesi, Türkiye'nin geçmişten bu yana dile getirdiği tedbirlerin çarelerin bir an önce alınmasıdır.''

''KİMSE SÖYLEMEDİ''

Polisin iç güvenlikte terörle mücadelede daha etkin rol alması konusunu da değerlendiren Arınç, iç güvenlikte kırsal kesimde kara kuvvetleri unsurları ve jandarmanın görevli olduğunu hatırlattı.

Arınç, şehir merkezlerinde görev alanları içerisinde ise polisin güvenlik çalışmalarında etkili çalışma yaptığını vurgulayarak şunları söyledi:

"Polis içerisinde de hem sayılarının artırılması suretiyle hem de etkin olarak terörle mücadelede onların da alanda, sahada görev almalarıyla, belki de özel harekat polislerinin önemli, kritik bölgelerde görev almasıyla polisin daha etkin kullanımı söz konusu edilebilir. Bu konuda devletin üst katında tam bir beraberlik içerisindeyiz. Hem MGK açısından hem de hükümetimizin bu aldığı kararlar bakımından terörle mücadelenin daha etkin, daha netice alıcı bir noktada olmasını hepimiz arzu ediyoruz. Yoksa (asker tamamen çekilecek, onların yerine polis görevlendirilecek), bu anlama gelebilecek bir sözü kimse söylemedi. Böyle bir çalışma da yok. Asker jandarmasıyla, kara kuvvetleriyle istendiği anda olaylara müdahale edebilecek. Görevlerine ilaveten yeni görevler üstlenebilecek. Polisin de kendi alanlarında daha etkin çalışma yapmasıyla şartlar çok daha iyi hazırlanmış olacak.''

"MUHALEFETİN MECLİS TV İTİRAZLARI"

Arınç,  TRT 3 üzerinden yayınlanan Meclis TV'nin, meclisin faaliyetleri bakımından bir eksiklik meydana getirdiğini hem de TRT'nin üçüncü kanalında takip edilemez, öngörülemez bir şekilde aksaklıklar meydana getirdiğini ifade ederek, şöyle devam etti: 

''15.00 ile 19.00 arasındaki yasama faaliyetleri için TRT bütün hazırlıklarını bitiriyor ve aksaksız bir şekilde bu çalışmaları verebiliyor. Ancak meclisin çalışması her gün değiştiği zaman bizim buna ayak uydurmamız mümkün değil. Çünkü her günkü danışma kurulu kararıyla bazı faaliyetler 11.00'da başlatılıyor, bazen 14.00'da başlatılıyor, ne zaman biteceği belli olmuyor. TRT'nin üçüncü kanalı sadece meclise tahsis edilmiş bir kanal değil. Bunun içerisinde spor olmak üzere başka konuların da yayın akışı içerisinde yer alması lazım. Dolayısıyla biz kanundaki asli şekline dönme durumuyla karşı karşıyayız. Buna meclis başkanlığımız karar verdi. TRT'de bu konudaki görevini yerine getirmek üzere hazırlıklarını bitirdi. Yani 15.00-19.00 arasında Salı, Çarşamba, Perşembe günleri yayın yapabileceğiz.''

''ÖZEL TV'LERE AÇILABİLİR''

Bunun için tüm hazırlıkları tamamladıklarını vurgulayan Arınç, bazı parti sözcülerinin veya grup başkan vekillerinin taleplerine dikkati çekti. Meclis çalışmalarının ve meclis başkanlığının isteğinin önemli olduğunu vurgulayan Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Yayın saatlerini bize bir hafta önceden bildirmek şartıyla bu 5 saatlik süreci istedikleri günde istedikleri saate çekme imkanımız var. Yeter ki biz onu önceden bilelim ve diğer yayın akışlarını bunun öncesine veya arkasında koyabilelim. Meclis başkanlığı izin verdiği takdirde grup toplantıları da diğer faaliyetleri de diğer özel televizyonlara açılabilir. Biz TRT olarak buna karışmayız. İsterlerse Halk TV CHP'nin grup toplantısını olduğu gibi nakledebilir. Bengü TV istediği gibi MHP'nin grup toplantılarını, konuşmalarını verebilir. Buna hiçbir engel yok. Yeter ki meclis başkanlığı vermiş olsun. Diyelim ki diğer kanallarımız önemli gördükleri meclis çalışmalarını meclis başkanlığımızdan izin almak suretiyle yayınlayabilirler. Biz TRT olarak televizyonlardan sadece biriyiz. Ama bizim bir farkımız var. Biz kamu yayıncılığı yapıyoruz. Dolayısıyla kamu yayıncılığı sorumluluğu bize meclis yayınlarının verilmesi külfetini sorumluluğunu getirdiğine göre, meclis başkanlığı bize günde 5 saati aşmayacak bir yayın periyotu içerisinde programını önceden vermek şartıyla istenilen saatte başlayabilir.

''TÜRKİYE OLASI BİR EKONOMİK KRİZDEN ETKİLENMEYECEK GÜÇTE...''

Gazetecilerin yaklaştığı iddia edilen ikinci global krizle ilgili sorularına karşılık, 2008'de başlayan global ekonomik krizden ABD ve Avrupa ile uzak doğuya kadar pek çok ülkenin etkilendiğini belirten Arınç, şu değerlendirmeyi yaptı:

''Türkiye'de bu etki hissedildi, ama Sayın Başbakanımızın tabiriyle 'Kriz teğet geçti Türkiye'de'. Mesela İspanya, Portekiz, Yunanistan, İzlanda, İrlanda. Mesela Fransa, Amerika, İngiltere, bu global krizden fevkalade etkilendiler. Daha yüksek oranda etkilendiler. Bazı ülkelerin ekonomileri çöktü. Borçlar dönemez hale geldi ve başka ülkelerden AB'den yardım talep etmeye başladılar. Türkiye'de bunların hiçbirisi olmadı. Alınan akılcı ekonomik önlemler, hükümetin bu krizi çok iyi yönetmesi, Türkiye'de en az derecede, adeta Başbakanın sözünü doğrularcasına ekonomiden krizin teğet şeklinde geçtiğini hepimiz biliyoruz. Unutmayalım ki 2010 yılı büyüme rakamlarında Türkiye dünyada 3. sıradadır. 2011'in büyüme rakamlarında, yani ilk çeyreğin, ocak, şubat, mart ayı büyüme rakamlarında yüzde 11 ile dünya birincisi olmuştur. Büyüme iyidir, büyüme fevkalade yüksek oranlardadır. Bunun yıl sonu itibariyle 6,5, 7'lerden aşağıya olmayacağı görünmektedir. Bir taraftan ihracat rakamları çok umut vermektedir. Bir taraftan enflasyon giderek düşmüştür. Bütçe fazla vermeye başlamıştır. Hatta seçim dönemlerinde bütçenin fazla verdiğini de biliyoruz.''

Dünya için ekonomik krizin ikinci bir dalgasının gündemde olduğunun söylendiğini ifade eden Arınç, yine ABD kaynaklı, yine Avrupa kaynaklı bir ekonomik krizin bazı ülkeleri sarsabileceğinin gündeme geldiğini belirtti.

Bunda doğruluk payı olduğunu ifade eden Arınç sözlerini şöyle tamamladı:

''Dolayısıyla bazı ülkelerin büyük bir telaş içinde önlem almaya çalıştığını görüyoruz. Ama yine şükürler olsun ki Türkiye'deki ekonomik yönetim ve hükümetin bu konuda aldığı çok önemli tedbirler. Türkiye'nin bu ikinci dalga, ekonomik global krizden çok fazla etkilenmeyeceği, Türkiye için bir endişe verici durumun olmadığı da herkes tarafından kabul edilmektedir. İşte Fitch'in açıkladığı rakamlar veya bazı öngörüler, Türkiye için ne kadar doğrudur elimizdeki verilere bakarak bunun cevabını verebiliriz. Türkiye olası bir ekonomik krizden etkilenmeyecek güçte, dinamik ve ekonomik bir yapıya sahiptir. Türkiye'de halktan yüzde 50 destek almış güçlü bir iktidar vardır. Ekonominin kendi içindeki dinamik süreci devam etmektedir. Dolayısıyla bakanların farklı şekilde değerlendirmelerinden ortak sonuç şu olabilir; Türkiye ekonomisiyle güçlüdür, siyasi iradesiyle güçlüdür, yönetimiyle güçlüdür. Bu tür olası bir krizin çok şükür Türkiye'ye çok fazla zarar vermeyeceğini herkes biliyor.''