BIST 10.277
DOLAR 32,34
EURO 34,81
ALTIN 2.393,53
HABER /  ÇALIŞMA HAYATI

İşçiler Gökkuşağı'nı örnek aldı

Tez-Koop iş sendikası 2 nolu şubeyi işgal eden işçiler Gökkuşağı Hareketi'ni örnek aldıklarını söylediler.

Abone ol

24 Eylül 2010 tarihi itibariyle -yani bugün- Tezkoop-İş 2 nolu şubesine üye işçiler kendi sendikalarına el koyma gereği duydular ve şube yöneticileri hukuk tanımamakla suçladılar.

Tezkoop-İş 2 nolu şubesine üye işçiler “işgal” nitelemesine katılmıyorlar. Üyesi oldukları ve zaten kendilerine ait olan bir sendikanın işgalinin mümkün olmadığını ve de işgal olarak tanımlanmasının da doğru olmadığını söylüyorlar.

Mecidiyeköy’de bulunan Tezkoop-İş 2 nolu şubesine giriş sırasında sendika çalışanı  Elvan Demircioğlu tepki göstererek “ben burada tek başıma ve kadınım, 50 kişi ile birlikte nasıl içeri giriyorsunuz” dedi. İşçiler kendisi ile bir sorunlarının olmadığını belirterek “gerginlik yaratma” dediler.

Sendikanın ana bina kapısında “2 nolu şube” yazarken, şube kapısının girişinde “5 nolu şube” ibaresinin asılı olduğu gösterilerek dikkat çekildi. Sendika genel merkezi ve “sahte” diye niteledikleri 5 nolu şube yöneticileriyle bir hukuksuzluk yapıldığını dile getirdiler. 2 nolu şube başkanı olan ve sahte bir belge ile genel merkezce görevden alındığını söyleyen Hulusi Uğurcan; “ihraç edilmemde kullanılan belgenin sahteliği hukuken açığa çıktı ve göreve iade edildim” dedi. Uğurcan;” işverenler bile haksız yere işten attığı işçiyi yasalar gereği işe geri almak zorunda kalıyorlar, ama bunlarda en temel hak ve hukuk etiği bile yok” dedi. Uğurcan ayrıca; “bir sendika şube başkanı toplu iş görüşmesi yaptığı işverenlerden kendi kurdurduğu şirkete ihale isteyebilir mi?” diye sorarak, “ahlaksız, hukuksuz ve sahte şube başkanının yaptığı budur” dedi. Uğurcan’ın konuşmasında vurguladığı dikkat çeken bir husus da “resmi olarak sendika üyesi bile olmayan birine yıllarca nasıl şube başkanlığı yaptırılır?” sorusuydu. “İtiraz ve tepkilerimiz sonrasında ancak yıllar sonra şube başkanlığı yaptığı sendikaya üye olma gereği duydu” dedi. Uğurcan’ın konuşmasında yer alan ve kendi sendikalarına el koyma gereği duyduran sözler ise şunlar; “Göreve iade kararının mahkemeden çıkacağını anlayan Tezkoop-İş genel merkezi yasal olmayan yollardan 5 nolu şubeyi kurarak hukuksuzluğuna devam etti. Böylece mahkeme kararını uygulamasına gerek kalmayacağını düşündü. Üyelerini bu şubeye aktardı. Başkanı olduğum 2 nolu şubenin fiilen içini boşalttı. Sendika ana binasının girişinde ki 2 nolu şube tabelası ile şube girişindeki 5 nolu şube tabelasının ortaya koyduğu rezalet ve ahlaksızlığın nedeni de bu…”

Tezkoop-İş 2 nolu şubesine üye işçilerin kendi sendikalarına el koymalarından sonra işçilerle görüştük. 2 nolu şubenin camlarına protesto pankartları asıldı. 24 Mayıs 2010 tarihindeki Türk-İş 1. Bölge binasını hatırlatan görüntüler vardı. Asılan pankartta ise “Sendikalar İşçilerindir / Atanmış – Taşeron – İşbirlikçi Sendikacılara Hayır! / İşçiler Sendika Yönetimine” yazıyor. Sıcağı sıcağına yaptığımız bir görüşmede “ne için buradasınız ve amacınız nedir?” diye sorduk ve Hüseyin Yüksel özetle şunları söyledi:

Sendikalar İşçilerindir diyoruz. Bu nedenle buradayız …
 
Seçilerek değil de atanarak sendikaların yönetim koltuklarına kurulan bürokrat sendikacılara karşı mücadele ediyoruz. Bu bir soyutlama ifade değil ve bizzat kendi sendikamızda yaşamakta olduğumuz bir olgu. Seçilmişler tasfiye ediliyor ve yerine atanmışlar getiriliyor. Atanmış Sendikacılara Hayır demek için buradayız…

İşçi ve emekçilerin başına bela olan taşeron çalışma sistemi bir sendikacı anlayış olarak da karşımıza çıkıyor. Taşeron sendikacılara karşı mücadeleyi kararlı bir şekilde yükselteceğiz. Bunu yapmak zorundayız. Burada bulunmamızın sebeplerinden birisi de budur: Taşeron Sendikacılara Hayır diyoruz…

Sendikalar açık ve şeffaf olmalıdır ve işçiler tarafından her safhada denetlenebilir bir işlerliğe sahip olmalıdır. Sendikalar ancak bu yolla işçilerin kendi örgütleri halini alabilir. O zaman da, kapalı kapılar ardında işverenlerle işbirliği yaparak işçileri satan sendikacıların oturabileceği rahat bir saltanat koltuğu falan kalmaz. Toplu iş görüşmesi yaptığı işverenden kendi şirketine ihale isteyen bir sendika başkanımız var. Böylesi bir sendikacı işçilerin hakkını koruyup çıkarını gözetebilir mi? İşveren İşbirlikçisi Sendikacılara Hayır demek için burada, sendikamızdayız…

Sendikamıza sahip çıkma kararlılığındayız. Hiçbir spekülasyon, hiçbir tehdit, hiçbir baskı bizim kararlılığımızı kıramayacak. Üyeleri olarak sendikamıza sahip çıkacağız ve İşçiler Sendika Yönetimine şiarını yükselteceğiz

Bizim mücadelemiz de, tıpkı Hava-İş Sendikası’nın alnı ak muhalefeti olan Gökkuşağı Hareketi’nin mücadelesinden farklı bir şey değil; işçilerin yönettiği, demokratik, şeffaf, temiz sendika…

TEKEL direnişçilerinin mücadelesi özelleştirmelere, 4 C’ye ve güvencesiz çalışma koşullarına karşı olduğu kadar, Türk-İş ve Tek Gıda-İş Sendikasının başında bulunan sendika ağalarına karşı da bir mücadele niteliğini almak zorunda kalmıştır. Bizim mücadelemizin çizgisi de budur. O nedenle, TEKEL işçileri ile birlikte 1 Mayıs 2010 tarihinde Taksimdeki işçilerin kürsüsüne tabandan gelen güç ve enerjimizle bizzat sahip çıktık. Mustafa Kumlu gibi hükümet yanlısı ve işveren işbirlikçisi sendika ağalarını işçi sınıfının kürsüsünden püskürttük. O nedenle, TEKEL işçileri ile birlikte 24 Mayıs 2010 tarihinde Türk-İş 1. Bölge binasına giderek “Hakları İçin Mücadele Eden İşçiler Burada Konfederasyonlar Nerede?”, “Sorumsuz Türk-İş Yönetimi ve Mustafa Kumlu İstifa” dedik. Üç gün boyunca Türk-İş 1. Bölge binasında açlık grevi yaptık. O nedenle, TEKEL işçileri ve direnişteki diğer işçilerle birlikte, kendi aldığı kararı bile hayata geçirmekten aciz Türk-İş yöneticilerine rağmen, 26 Mayıs Genel Eylemini Taksim’e yürüyerek gerçekleştirdik. Türk-İş Genel Merkezi önündeki mücadelelerinde gerek 1 ve 2 Nisan tarihinde, gerekse de 2 ve 3 Temmuz tarihinde TEKEL işçileri ile beraberdik. Şimdi de aynı nedenlerle buradayız ve kendi sendikamıza sahip çıkıyoruz…

Sınıf mücadelesi sendika ağalarına karşı verilecek mücadeleden ayrı düşünülemez. Sendikalarımızı sarıp kuşatan bu asalaklardan kurtulmak zorundayız. İşte bu nedenle buradayız ve sendikamıza sahip çıkıyoruz…
Atanmış, taşeron, işbirlikçi bürokrat sendikacılara sendikal alanları boş bırakmayacağız…

Bizler kendi sendikamıza işgal için değil sahip çıkmak için ve alnımızın akı ile geldik. Gökkuşağı Hareketi’nin kullandığı o güzel ifadeyi de gönül rahatlığı ile dile getirebiliriz: Yaşasın Alın Aklığı Kardeşliğimiz…”
Tezkoop-İş 2 nolu şubede mücadele sürüyor ve işçilerin bir basın açıklaması yapacağı da açıklamalar arasında

İlgili link: Gökkuşağı hareketi nasıl doğdu?