BIST 9.645
DOLAR 32,54
EURO 34,89
ALTIN 2.434,25
HABER /  GÜNCEL

İlker Başbuğ istifalar için ne dedi?

Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ komutanların YAŞ öncesi ayrılmasını değerlendirdi, seçim barajıyla iglili ezber bozan açıklamalar yaptı

Abone ol

Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ emekliliğini isteyen Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının kararına saygı duyduğunu belirterek, "Veda mesajında ortaya konulan düşüncelere ve nedenlere aynen katıldığımı da ifade etmek isterim" dedi.

Türkiye'de siyasal temsilin olduğunu ancak barajın artık düşürülmesi gerektiğini söyleyen Başbuğ, "Bu barajla Türkiye'nin önümüzdeki genel seçimlere girebileceğini ben tahmin etmiyorum. Baraj düşmezse bu konu çok tartışma konusu olur. Uluslararası konuya dönüşmesi çok tehlikeli bir olay. Libya olayı kötü bir örnek örnek" uyarısı yaptı.

YAPILMASI GEREKENLER YAPILDI!
Türkiye'de asimilasyon yapılmadığını ileri süren Başbuğ bu yöndeki iddialara ise, "Geçmişte o günkü şartlar altında yapılması gereken şeyler yapılmıştır. Onlara fazla takılmasak daha iyi olur diye düşünüyorum" yanıtı verdi.

Emekli Büyükelçi ve CHP eski milletvekili Şükrü Elekdağ'a konuşan Başbuğ askerin terörle mücadele sürecini, Türkiye'nin kaçırdığı fırsatları anlattı. Başbuğ'un açıklamalarından dikkat çeken bölümler şöyle:

TSK TERÖRLE MÜCADELEDE BAŞARILI OLDU MU?: TSK'nin PKK terörüyle mücadelede başarılı olduğunu, kitabımda, Türkiye dışında yapılan bilimsel ve saygın bir çalışmaya dayanarak da açıkladım. Türkiye, 8 başarılı örnek arasında yer almıştır. Türkiye'nin başarısını görmek için, terör örgütü lideri 90'lı yılların başında ne istiyordu, ne oldu, buna bakmak lazım.

Ş. Elekdağ: Asimilasyon konusundaki duyarlılık ve iddialar yoğun biçimde süregeliyor...
İ. Başbuğ: Geçmişte o günkü şartlar altında yapılması gereken şeyler yapılmıştır. Onlara fazla takılmasak daha iyi olur diye düşünüyorum.

KAÇIRILAN FIRSATLAR: Türkiye'nin yaptığı hata, terör eylemleri ne zaman ortadan kalktıysa, yetkililerin, belki asker de dahil, terörün son bulduğunu sanmaları.
1992'de örgüte büyük bir darbe vurduk. 1500 civarında terörist öldürüldüğü gibi, binlerin üzerinde bir terörist grubu da kaçtı ve Talabani'ye sığındı. Talabani'ye o zaman baskı yapıp sığınanları da geri alabilseydik, bugün çok farklı noktada olurduk.

SON FIRSAT 1 MART TEZKERESİ: Bir tarihi fırsat da 1999-2002 döneminde kaçırıldı. 1999'da yakaladığımız örgüt başının verdiği talimat üzerine Türkiye'deki teröristlerin hepsi Kuzey Irak'a çekilmiş ve eylemler bitmişti. İşte bu noktada Türkiye ne yapıp edip, PKK'yı Kuzey Irak'ta bitirecekti. Ama bunu yapamadı. 1999-2002 döneminde koalisyon hükümeti kendi iç sorunları nedeniyle bu soruna odaklanamadı. 1999 depremi bir başka nokta. 1 Mart tezkeresi kaçırdığımız son fırsattır. Silahlı kuvvetlerin büyük bölümü de aynı düşüncede. Siz bu hususta belki farklı düşüncelerde olabilirsiniz.

TERÖR NEDEN BİTMİYOR: Birinci, kritik alan terör örgütüne katılım sorunudur. Türkiye Cumhuriyeti devleti kurumları ve kuruluşlarıyla PKK terör örgütüne katılımlarını kontrol etmeli, katılımı asgari seviyeye indirmeli. Devlet bu konuda başarılı olmuş mudur? Maalesef başarısızdır. İkinci kritik alan, dağdan çözülmeleri sağlayacak tedbirlerdir. Bu ikisini yaparak mücadeleye devam ederseniz, terör örgütünü marjinalize etmeniz mümkün olur... Peki terör örgütüne katılımları kontrol etmek silahlı kuvvetlerin görevi midir? Hayır, bu devletin görevidir.

KÜRT DEVLETİ TEHLİKESİ: PKK kurulduğu zaman açıklanan deklarasyona baktığınız zaman 4 aşamalı hedeflerini görüyorsunuz. Kürt kimliğinin tanınmasının sağlanması birinci adımı oluşturuyor. Bu nedenle anayasal kimlik tanınmasının tehlikeli bir ilk adım olduğunun altını çiziyorum. Sonra özerk yapıya kavuşma ikinci adımı oluşturuyor. Bağımsız bir Kürt devletinin kurulması ise üçüncü adımı teşkil ediyor. Dördüncü adımda ise, Irak, Türkiye Suriye ve İran'ı kapsayacak şekilde bir Kürdistan kurulması öngörülüyor. Bu hedefler PKK'nın manifestosunda mevcut.

Bugün birinci adımda taviz verirseniz, ikinci adımın gelmesini engelleyemezsiniz. Ben özellikle kimliğin tanınması konusunu önemsiyorum. Kimliği tanıdık derseniz, bunu ikinci adım takip edebilir ve süreç kontrolünüz dışına çıkabilir.

K. IRAK'A MÜDAHALE OLMADAN OLMAZ: Irak'ın kuzeyindeki PKK kamplarını marjinalize edemeden terör sorununu istediğiniz noktaya getiremezsiniz. Bunu nasıl yapacaksınız? Kuzey Irak'a operasyonlar yapabilirsiniz. En son 2008'de yaptık. Irak'ın kuzeyine yapacağınız operasyonlara engel var mı? Ben çok engel olduğu kanaatinde değilim. Şartlar el veriyorsa Amerika Birleşik Devletleri'nin buna karşı çıkması söz konusu değil. Operasyon sonrasında bölgede köklü bir çözüme ulaşmak için ne kadar zaman kalacağınız...

İSTİFALAR İÇİN NE DEDİ? Elbette bu durum bizler için de üzücü olmuştur. Ancak, birlikte görev yaptığım ve kendilerini yakinen tanıdığım değerli komutan arkadaşlarımın aldıkları bu karara saygı duymak zorundayız. Genelkurmay Başkanı Org. Sn. Işık Koşaner, Türk Silahlı Kuvvetlerine yayımlamış olduğu veda mesajında almak mecburiyetinde kaldıkları kararın nedenlerini açık şekilde ortaya koymuştur. Veda mesajında ortaya konulan düşüncelere ve nedenlere aynen katıldığımı da ifade etmek isterim.

SEÇİM BARAJI DÜŞÜRÜLMELİ: Siyasal temsil hakkı çok önemli. Olmadığı zaman çok ciddi bir uluslar arası sorun haline dönüşebilir olay... Türkiye'de siyasal temsil var. Ancak, barajın artık düşürülmesi lazım. Bu barajla Türkiye'nin önümüzdeki genel seçimlere girebileceğini ben tahmin etmiyorum. Baraj düşmezse bu konu çok tartışma konusu olur. Uluslararası konuya dönüşmesi çok tehlikeli bir olay. Libya olayı kötü bir örnek örnek.

ASİMİLASYON YOK: Heper'in "Devlet ve Kürtler" adlı bir kitabı var. Bu asimilasyon konusunu orada inceler ve Türkiye'de Osmanlı dönemi de dahil bir asimilasyon politikası uygulanmadığı sonucuna varır. Ama önemli olan, bireylerin ikincil kültürel kimliklerinin birincil kimliğe baskı yoluyla dönüştürülmemesi. Bu bazı dönemlerde ülkemizde yaşanmış. İşte o zaman yönetimler, belki o dönemler haklı nedenlerle -şimdi tenkit edebiliriz ama- bazı kısıtlamalar koymuşlar. Örneğin zorunlu göçe başvurulmuş. Ancak, olay bittikten sonra göç ettirilenler eski yerlerine dönmüşler. Gerçekten bir asimilasyon politikası olsa, o göç edenlerin terk ettikleri yerlere dönmelerine izin verilir mi? Dolayısıyla bir asimilasyon politikası olduğu kanaatini ben de taşımıyorum. Geçmişte o günkü şartlar altında yapılması gereken şeyler yapılmıştır. Onlara fazla takılmasak daha iyi olur diye düşünüyorum.