BIST 9.916
DOLAR 32,44
EURO 34,74
ALTIN 2.438,67

İçerideki ilkeli dik duruşun iç ve dışa yönelik yansımaları

Sevgili dostlar; sanki gündemde “Başörtüsü Yasağı” varmış gibi geçtiğimiz hafta, sayın Kılıçdaroğlu’nun talimatları doğrultusunda CHP’nin “Başörtüsüne Yasal Güvence” adı altında TBMM Başkanlığına, içinde “Başörtüsü” kavramı ve anlamı geçmeyen üç maddelik kanun teklifinde bulunması ile çalkalandı durdu.

O kadarki bu olay, sayın Kılıçdaroğlu’nun seçim öncesi bir takım düşünce kulüpleri ve sivil toplum örgütleriyle görüşmeler yapmak, fikir alış-verişinde bulunmak üzere ABD’ye gitmesini bile gölgede bıraktı.

Halbuki sayın Biden’ın seçildikten sonra Türkiye’ye yönelik “iktidardakiler sözümüzü dinlemiyorlar ama, muhalefetteki dostlarımızla birlikte demokratik yollarla gerekeni yapacağız” açıklaması hafızalardaki yerini hala korurken bütün dikkatlerin Ana Muhalefet lideri sayın Kılıçdaroğlu’nun ABD ziyaretine çevrilmesi gerekirdi.

Sayın Cumhurbaşkanımızın CHP’nin bu teklifine, şayet samimi iseniz gelin bu yasal güvenceyi kanun’la değil de “Anayasa Değişikliği” ile temin edip meseleyi tamamen gündemden çıkaralım deyip, Anayasa Değişikliği hususunda Adalet Bakanına talimat vermesi bir tarafa, Kılıçdaroğlu’na en büyük tepki eski CHP’lilerden ve kendi yandaşlarından geldi. Mesela eski CHP Genel Sekreterlerinden Önder Sav, laiklik ilkesi kemiriliyor uyarısıyla Kılıçdaroğlu’nu ikaz ederken, Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Hüsnü Bozkurt ”sen türbana özgürlük için yasa çıkaramazsın” diyerek adeta CHP zihniyetinin bu milletin milli hars, iman ve inanç esaslarına dayalı yaşayış tarzına yönelik, şuur altında kontrolde tutulmaya çalışılan o kadim kin ve nefreti ortaya dökmüş oldu. Bütün bu tepkiler millete bir atasözünü hatırlattı; “Kırk yıllık Kanî, hiç olur mu Yanî!”

GALİBA DIŞARDAKİLER DE BU MİLLET’İN CİDDİYETİNİ ANLADILAR!

Titreyip özüne dönüş yolunda çevresinde ve bütün dünyada etkinliğini hissettiren MİLLET İRADESİ, vaktiyle onu yok etmek isteyenleri endişeye sevk etti. Ne oluyor? Yoksa binbir meşakkatle çökettiğimiz, ruh ve mana kanallarıyla bağlarını kopardığımızı sandığımız, üç kıt’adan sürüp küçücük bir yarım adaya hapsettiğimiz o asil ruh ve mana, o dev irade, o mazlumun hamisi, zalimin amansız düşmanı, o mümtaz şahsiyet kendine gelip diriliyor mu? Evet gittikçe etkinliğini hissettiren o diriliş, kemale doğru yoluna devam ediyor. O kadar ki, bu süreçte sergilenen istikrar ve dik duruş, dışardaki fesat kümelerini bile etkilemiş. Artık vermiş oldukları kararlar bu gerçeği geç de olsa anladıklarını ortaya koyuyor.

Nitekim daha dün, Türkiye’nin, elinde bulunan eski F-16’ların modernizasyonu ve yeni F-16’ların satın alınması hususunda ABD’ye sunmuş olduğu teklif, her iki ülkenin NATO ittifakı içinde olmasına rağmen Türkiye’nin talebinin kabulü, bakımı yapılan veya yeni satın alınmış olan F-16’ların, Yunanistan’ın hava sahasını ihlal etmemesi ve YPG/PKK’ya karşı kullanılmaması şartına bağlamıştı.

Öyle zannediyorum ki; ABD, Türkiye’nin kimden ve nereden gelirse gelsin, devletinin bekasına, vatanının bütünlüğüne, milletinin birliğine yönelik bir tehlikenin başvermesi halinde onu, olduğu yerde imha etme ve başını ezme yolunda ortaya koymuş olduğu etkin irade ve dikduruş karşısında kendisini gözden geçirdi ve teklifin kabulüne yönelik Türk milletini rencide eden o seviyesiz iki şartı senato versiyonunda geri çekti.

Bilmiyoruz; belki de ABD, içimizdeki yandaşları eliyle kendi belirlemesi doğrultusunda demokratik yollarla(!) Türkiye’nin tekerine taş koyamayacağını anladı, ya da öze dönüş yolunda ruh ve manasıyla bütünleşen Türk milletinin ilerideki günlerde sandık başına gidince iradesini, ruh kökü doğrultusunda istikrardan yana ortaya koyacağını anladı da onun için “Dünya  beşten büyüktür” söylemleriyle, kendini büyük ilan edenler dışında bütün dünya mazlumlarının takdirini kazanan Türkiye ile arayı düzeltmek istedi. Şayet böyle ise Kılıçdaroğlu, ABD’ye gidişine pişman olmuştur.

TÜRKİYE’NİN ETKİNLİĞİ

Türkiye’nin istikrarlı dik duruşu ve savaşan komşuları arasında her zaman canlı tuttuğu tarafsızlığının bir sonucu olarak geçtiğimiz günlerde Rusya-Ukrayna arasında gerçekleşen esir teatisi sonucu 32 ukraynalı asker serbest kaldı.

Yine bu etkinliğin devamlılığı mahiyetinde sayın Cumhurbaşkanımız, dün itibariyle Kazakistan’ın Astana şehrinde gerçekleşecek olan Asya İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansına iştirak etmek üzere Astana’ya hareket etti. Diplomatik kaynaklar Astana’da Erdoğan  ve Putin’in Rusya-Ukrayna savaşı gündemiyle bir araya geleceğini ve tarafların savaşan devletler arasında barış beklentilerinin iyi niyetle masaya yatırılacağını ifade ediyorlar.

İnşallah savaşın barışla sonlanması doğrultusunda, uyuşmazlığın belirgin hale geldiğinden bu yana Türkiye’nin iyi niyetle sergilemiş olduğu gayretler sonuç verir ve bütün dünya rahat bir nefes alır.

Kalın sağlıcakla sevgili dostlar.