BIST 9.788
DOLAR 32,51
EURO 34,95
ALTIN 2.435,71
HABER /  POLİTİKA  /  HDP

HDP ile PKK yol ayrımında mı sonun başlangıcı!

Star gazetesi yazarı Orhan Miroğlu, 1 Kasım erken seçimleri öncesi HDP ile PKK arasında yükselen tansiyonun nedenlerini bugünkü köşesinden analiz etti.

Abone ol

Star gazetesi yazarı Orhan Miroğlu, HDP/PKK yol ayrımında mı? başlıklı bugünkü yazısında 7 Haziran seçimlerinde HDP seçmeninin oy verme eğilimiyle 1 Kasım seçimleri öncesi değişen tercihleri analiz etti. 

"...Bilhassa Kürt seçmen, HDP'ye oy verip barajı aşmasını sağlayarak, silahlı mücadelenin tasfiyesine giden yolu da açmış oluyordu" diyen Miroğlu, şunları yazdı:

"Kürt seçmen, aslında, seçim sürecinde tercihini yaparken, HDP ve PKK arasında doğru bir ilişki kurmuştu. HDP mecliste güçlenirse, Türkiyelileşme iddiası daha geniş kesimlerde kabul görüp desteklenecek ve çözüm sürecinin nihai hedefi olan PKK'nin silahsızlandırması aşamasına bir adım daha yaklaşılmış olacaktı.

SEÇİM SONRASI ANKETLER

Nitekim seçimden sonra yapılan kamuoyu araştırması, HDP'ye oy verenlerin %84'ünün PKK'nin silah bırakmasını istediğini ortaya koyuyor. Peki PKK'nin silah bırakmasını istemeyen bu geriye kalan %16'lık grup kimlerden oluşuyor diye sorulabilir.

Bu kesim, HDP/PKK'yi yöneten siyasi/askeri bürokrasidir.

Hareketin getirdiği ekonomik imtiyaz ve imkanlardan sonuna kadar yararlanan ve 'savaş mağdurları' kitlesi içinde yer almayan bu bürokrasi, PKK'nın silah bırakmasını istemiyor. Ama mağdurlar, savaşın faturasını kırk yıldır ödeyenler ve ödemeye devam edenler, PKK'nın Öcalan'ın kontrol edeceği bir programla silah bırakmasının mümkün olduğuna inanmıyor ki, bu kesim, çözüm sürecini zaten bu inançla destekledi. Böyle düşünen bir kitlenin, yeni maceralara atılmaya, yeni savaşları desteklemeye hiç mi hiç niyeti yoktu.

'Savaş mağdurları' kitlesi, yanı HDP'nin ana gövdesi, özerklik ilanlarının arkasında bu yüzden durmadı ve 'devrimci halk savaşını' desteklemedi. Mesela, Selahattin Demirtaş, Midyat'tan Cizre'ye geçerken, halk kahvelerde oturup seyretti. Kılını bile kıpırdatmadı.

Ama Selahattin Bey etrafı hendeklerle ve silahlı gruplarla çevrili özerkliğin sınırlarına doğru yaptığı bu yolculuğunda yalnız değildi elbette. Yaklaşık 150 araçlık konvoyunun yarısına yakın kısmı, Mercedes, Audi gibi lüks araçlardan oluşuyordu ve şüphesiz o araçlarda, savaş mağdurları değil, mağdurların siyaseti üzerinden konforlu bir yaşam sürenler oturuyordu.

HDP VE PKK İÇİN YOL AYRIMI

Demokratik özerklik yani bugünkü şartlarda siyasi sistemden fiili kopuş anlamına gelen 'bir isyan provası'nın halk tarafından desteklenmemesi, aslında PKK ve HDP için kesin bir yol ayrımı demek.
Ya HDP tamamen PKK'leşecek ya da HDP'nin PKK'den kurtulması gereken bir örgüt olduğu gerçeği kabul edilerek, yem bir tartışma başlayacak.

Tesadüf değil elbette. Türkiye daha dün PKK'nin muhtemel bir silahsızlanma programından sonra HDP'lileşmesini konuşuyorken, gazete köşelerinde şimdi 'HDP Kürt halkı için PKK'dan kurtulmanın bir aracı olabilir mı' başlıklı yazılar yazılıyor (Yeni Şafak, Atilla Yayla)

HDP PKK'den kurtulmak ister mi ya da sırf HDP istedi diye bu kurtuluş mümkün olabilir mi, bu ayrı bir mesele ama hem HDP'yi, hem bölge halkını 'PKK'dan kurtarma' gibi bir fikrin tedavüle girmesi bu siyaset için, sonun başlangıcı anlamına geliyor.

Bu seçimlerde, en çok konuşacağımız konu bu olacak, bu konuya PKK'nın Kürt kimliğinin inşasıyla yaşadığı çatışmayı da ekleyebilirsiniz. Çünkü PKK-eger istiyorsa tabi-HDP'nin sahip çıkması ve savunması gereken demokratik siyasetin önünde engel olmakla kalmıyor, Kürtler'in Türkiye'de esit vatandaşlık taleplerinin önünde de ciddi bir engele dönüşmüş bulunuyor,