BIST 10.740
DOLAR 32,21
EURO 35,02
ALTIN 2.513,05
HABER /  GÜNCEL

Greenpeaceden örgütlenin çağrısı!

İlk kez bir bakan kalkıp Grenpeace'in kapısını çaldı. Peki bu ilginç görüşmede neler yaşandı? Yasemin Pulat yazdı...

Abone ol

Greenpeace'in Enerji Bakanlığı önünde yaptığı varilli eylem sonrası Enerji Bakanı Taner Yıldız Grenpeace'i ziyaret etti. Bu görüşmede neler konuşuldu? İnternet Haber yazarı Yasemin Pulat Bakandan sonra Greenpeace'i ziyarete gitti.

Yasemin Pulat: Enerji Bakanı Taner Yıldız ziyaretinize neden geldi?

Dr. Uygar Özesmi:
24 Kasım’da Enerji Bakanlığı önünde gerçekleşen Greenpeace eylemi sonrasında, Bakan bizi ziyaret etmenin gerekli olduğunu düşünmüştür diye tahmin ediyoruz. Bizim anladığımız şu; biliyorsunuz Greenpeace uluslararası bir örgüt ve tamamen bağımsız. Hiç bir hükümetten, hiç bir uluslararası kuruluştan ve hiç bir şirketten bir destek almıyor. Aldığı tek destek, sokaktaki vatandaşın desteği ve biz tamamen bilimsel gerçeklere dayanan bir çalışma yürütüyoruz. Dolayısıyla bu güvenin sonucunda diyalog kurma ve doğruyu bulma çabası olduğunu düşünüyorum...

Bağımsızlığımız bizim için çok önemli.

Yasemin Pulat: Neden halk desteği dışında destek istemiyorsunuz?

Uygar Özesmi: Bu Greenpeace’in duruşu. Çünkü bağımsızlığımız bizim için çok önemli. Biz doğru olanı bütün çıplaklığıyla, olduğu gibi söyleyebilmeyi istiyoruz. Bunu yapmanın yolu da hiçbir şekilde hiç bir kuruma, kuruluşa, şirkete bağımlı olmamak. Yani maddi açıdan biz tamamen bağımsız olduğumuz için, manevi açıdan da tamamen bağımsızız. Sadece ve sadece bilimsel gerçekler ışığında, doğru olanı söyleme lüksüne sahibiz diyelim. Pek çok kurum ve kuruluş sokaktaki kaynaklar kendilerine yetemeyeceği için başka kaynakları da kullanıyorlar ama bu da değişik bağımlılıklar getiriyor. Fakat bu dediğim gibi zaten olağan bir durum, şu anki dünyamızda, bu tip çalışan kuruluşlara da ihtiyaç var ama Greenpeace’in diğer bütün kuruluşlardan farkı, tamamen bağımsız olması. Bu yüzden bakanın bizi tarafsız, sadece ve sadece gerçekleri ortaya koyan bir kurum olarak görüp, ortaya koyduğumuz bilimsel çalışmaları ve raporları da gördükten sonra gerçekten bir diyaloğun başlatılması gerektiğine inanarak ziyaret ettiğini düşünüyoruz. Nitekim ziyarette de enerji devrimi raporu üzerine ve Türkiye’nin enerji geleceği ne olmalı üzerine tartışmalar yaptık. Tabi ki bizim kabul edemediğimiz konu, hala bakanın nükleeri savunuyor oluşu.

Bakanı ikna etmeye ihtiyacımız yok!

Yasemin Pulat: İkna edemediniz mi yani bakanı?

Uygar Özesmi: İkna etmeye ihtiyacımız yok! Çünkü, bu bir gerçeklik. Bakan’ı bu konuda ikna etme sorumluluğunu bizim taşımamamız gerekiyor çünkü zaten kendisinin ikna olmaya ihtiyacı olması gerekiyor. Bütün gerçekliğiyle ortada nükleerin Türkiye ve dünya için kabul edilemez olduğu. Niye diyecek olursanız, biz hala nükleer atıklara çözüm bulabilmiş değiliz. Bunlar yüz binlerce yıl sonra bile radyasyon yaymaya devam edecek. Nükleer santrallerin getirdiği riskler çok net bir biçimde ortada. Artık medya bundan sıkıldığı için gündeme taşımıyor ama bir yıl içerisinde dünyada irili ufaklı bin kadar nükleer santral kazası yaşanıyor. Nükleer atıklara hiçbir çözüm yok. Bunlardan düşük de olsa radyasyon sızıntısı var ve bazı araştırmalar gösteriyor ki, nükleer santrallere yaklaştıkça kanser riski oranları artıyor. Dolayısıyla neresinden bakarsanız bakın nükleer santraller toplum için kabul edilemez ve zararlı. Şimdi bu noktada deniyor ki; “işte nükleer santrallerin sera gazı salınımları düşük olduğu için, küresel iklim değişikliğine sanki bir çözüm olabilir” Tamamen yanlış! Çünkü bir nükleer santrale bugün yatırım yaptığınız takdirde ortalama yedi yılda ancak hayata geçiriyorsunuz. Yani bu yıldan itibaren çok yüksek miktarda yatırım yapacaksınız ve bu yatırımlara da artık biliyorsunuz hiçbir şirket girmek istemiyor. Son nükleer ihalenin iptali de bunun en güzel örneklerinden bir tanesi. Şirketler bu maliyetleri yüklenmek istemiyorlar. Diyorlar ki bunları devlet yüklensin. Devlet kim? Biz... Yani bizim vergilerimizden çıkacak bunlar. Ondan sonrada bu çok yüksek maliyetleri bize yükledikleri gibi, söküm ve diğer maliyetler de yine bizim sırtımızda yük olarak kalacaklar. Bu nedenle nükleer santraller, iklim değişikliği ile mücadelede en büyük engellerden bir tanesi. Çünkü buna harcanacak bütün enerji yatırımları, yenilenebilir enerji ve enerji tasarrufuna yatırılabilir ve hemen harekete geçilmesi gerekir. Nükleer iklimi kurtarmanın önündeki en büyük engellerden biri!

Biz niye hala bunları tartışarak enerji harcıyoruz!

Yasemin Pulat: Nükleer enerjinin zararları bu kadar açıkken ve yenilenebilir enerji yanı başımızda dururken, neden yatırım nükleer yerine yenilebilir enerjiye yapılmıyor ki?

Uygar Özesmi: Yapılıyor yatırım. Bütün dünyada yapılıyor. Ülkemizde bu mantıksız ısrar sürüyor. Onun içinde diyorum ki Bakan’ı ikna etmemize gerek yok. Zaten bütün dünya bu konuda ikna olmuş ve hareket ediyor. Biz niye hala bunları tartışıp enerji kaybediyoruz, bunu soruyoruz. Çünkü bakıyorsunuz geçen yıl dünyada hiçbir yeni nükleer santral açılmamış.

Yasemin Pulat: Ve bizim ülkemizde hazırlığı var?

Uygar Özesmi: Evet var.

Bakan dedi ki;

Yasemin Pulat: Bakanla olan görüşmeden çıkan sonuç ne?

Uygar Özesmi: Sonuç şu; bizim gerçekten bir enerji devrimi senaryosunu harekete geçirmemiz gerekli. Bakan, bizim yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği konusundaki ortaya koymuş olduğumuz hedefleri ve hatta daha da fazlasını yapmaya hazır olduğunu söyledi. Ama hazır olduğunu söylemekle işi yapmak arasında fark var. Biz işin olduğunu görmek istiyoruz. Onun için atılan adımları görmek istiyoruz. Henüz o adımları görmüş değiliz. Biz, nükleer santral ihalesine harcanan bu kadar enerjinin, yenilenebilir enerjiye verildiğini görmek istiyoruz. Bu yüzden biz yenilenebilir enerji için koca koca ihaleler açıldığını görmek istiyoruz. 2 nükleer santral ihalesi yerine 40 adet konsantre güneş enerjisi santrali ihalesi görmek istiyoruz. Bununla ilgili bütün bürokrasinin harekete geçtiğini görmek istiyoruz. Ama bunu değil, tam tersini, nükleer santralleri görüyoruz. Dolayısıyla çıkan sonuçlardan bir tanesi, bakanlık sözde yenilenebilir enerjiye önem veriyor. Bizim yayınladığımız raporu ciddiye almışlar, incelemişler ve bu incelemenin sonucunda da bu raporda öngörülenler doğrultusunda da sanki gitmeye hazırlar. Anlaşamadığımız iki nokta var; nükleer ve kömür. Nükleer santrallere hiçbir şekilde bu ülkenin tahammülü yok. Yeni kömürlü termik santrallere de bu ülkenin ve gezegenin hiçbir şekilde tahammülü yok. Dolayısıyla, bu iki konuda artık bakanın ve hükümetin ikna olarak nükleerden çekilmesi, yeni kömür yatırımlarını da durdurması ve mevcut kömür yatırımlarını iyileştirmeye yönelik yatırım yapması gerekiyor.

Yasemin Pulat: Bunları yapacak mı sizce?

Uygar Özesmi: Göreceğiz. Greenpeace’in varoluş nedeni zaten erk sahiplerinin doğruyu görmesi ve kabul etmeleri için kamuoyu baskısı yaratmak ve onların yapmış oldukları çevre suçlarına, gezegene zarar veren davranış ya da politikalarına ise, tanıklık ederek herkesin dikkatini çekmek bu konuya. Biz tanıklık etmeye ve erk sahiplerini doğru olana, çevreyle, doğayla dost olana, çevreye zarar vermeyen, doğayla barış içerisindeki kalkınma modellerine doğru yönlendirmeye devam edeceğiz.

Yasemin pulat: Enerji bakanıyla ortak çalışmalar yürütecek misiniz bundan sonrada?

Uygar Özesmi: Enerji devrimi raporuyla ilgili bir ortak çalışma gurubu kurulmasına karar verildi. Biz burada, Greenpeace uzmanlarıyla enerji bakanlığının uzmanları olarak bir komite, bir araya gelerek enerji devrimi kapsamında yapılanları ve yapılacakları birlikte değerlendirmek ve onların politikalarına en azından yön verecek bir görüşmeyi başlatmayı arzu ediyoruz. Dediğim gibi bu bir başlangıç. Sonuç getirip getirmeyeceğini hep beraber göreceğiz. Ama bizim arzumuz sonuç getirmesi.

Yasemin Pulat: İklim değişikliğinin dünya barışına etkisi nedir?

Uygar Özesmi: İklim değişikliği şu anda barışın önündeki en büyük tehlike.

İnsanlık 5 gün sonra Kopenhag’da...

Yasemin Pulat: Neden?

Uygar Özesmi: Çünkü birincisi, su kaynaklarının özellikle güneyde azalmasına neden olacak. Tarımsal üretimde yüzde otuzların üzerinde bir üretim kaybına neden olacak. Dolayısıyla güneyden kuzeye doğru milyonlarca insan akın akın göç etmeye başlayacak. İnsanlar aç susuz kalacakları için birbirleriyle savaşmaya başlayacaklar.

Yasemin Pulat: Bu söyledikleriniz ne zaman olacak?

Uygar Özesmi: Önlemlerini almazsak sizin benim göreceğimiz bir zamanda, tanıdığımız çocukların yaşamını tehdit edecek bir zamanda. Ama biz bunların olmayacağına inanıyoruz! Önlemler alınacak ve buna hepimiz katkıda bulunacağız. Daha düşük şiddette ve bölgesel olarak içinde yaşadığımız, soluduğumuz bu anda zaten hali hazırda var. Örneğin, Sudan’daki soykırım büyük ölçüde iklim kaynaklı. Dolayısıyla Sudan’da sadece etnik ayrılıklardan savaş başlamadı, bu etnik savaşın kökünde yatan su kaynaklarının azalmasından, meraların çöle dönüşmesinden, tarımın azalarak yok olmasından ve açlık tehlikesinden de söz ediyoruz burada. Dolayısıyla bu gerçekliğin içinde yaşıyoruz ve bu durum, gitgide artarak devam edecek ama dayanılmaz boyutlara, zannediyorum 2050’ler de ulaşmaya başlayacak eğer önlemini almazsak. Ama insanlık, bundan 5 gün sonra Kopenhag’da ve onun sonrasında gerekli önlemleri alarak bu felaketleri önleyecek diye düşünüyorum.

Yasemin Pulat: Kopenhag’a sizden üç genç arkadaş gitti değil mi?

Uygar Özesmi: Evet. 15 ile 17 yaşlarında üç genç arkadaşımız oradaki Greenpeace gençlik grubuna katıldılar ve özellikle oradaki büyükelçileri gemiye davet ederek bu konuda bilinci arttırdılar. Bende ayın 7’sinde Kopenhag’a gideceğim ve sonuna kadar orada görüşmeleri takip edeceğim.

Yasemin Pulat: Sizce insanlar kendilerini bekleyen tehlikenin farkında değiller mi henüz?

Uygar Özesmi: İnsanlar doğru yönlendirildiği ve doğru yapılara kavuşturulduğu zaman, doğru politikalar altında doğru davranmaktan çekinmiyorlar ama bunun için gerekli olan yapı, içinde yaşadığımız toplumdaki gerekli mekanizmalar oluşmadığı zamansa, davranışların bu yönde olmadığını görüyoruz. Mesela en basiti plastik torba veya pet şişe örneği. Herkes zararlı olduğunda hemfikir. Bunlara ciddi bir vergi bindirdiğiniz takdirde, marketler bunun için müşteriden para almak zorunda kalıyor. Tüketim inanılmaz düşüyor insanlar evden bez torba getiriyor. Veya daha kolayı toptan yasaklarsınız “bundan sonra süpermarketlerin hiç birisinde plastik torba kullanılmayacak” dendiği zaman, insanlar yanlarında bez torbalarını ve sepetlerini getirmeye başlayacaklar. Bu yöntemin işlediğini ve tüketimi azalttığını en güzel sigara örneğinde gördük.

Yasemin Pulat: Peki, neden belediye bundan sonra plastik torba kullanılmasın demiyor?

Uygar Özesmi: Çünkü bunun için yeterli talep ve yeterli sivil toplum kuruluşlarının baskısı mevcut değil.

Yasemin Pulat: Mesela siz gidip belediye başkanına bunu söyleyemez misiniz?

Uygar Özesmi: Bunu söyleyenler var. Bu konuda çalışmalar yapan Anadolu’da pek çok kurum var. Mesela Avrupa’da, Hindistan’da, pek çok başka yerde bununla ilgili pek çok kanunlar çıkarılmış. Bangladeş’de mesela, plastik torba kullanımı yasak çünkü kanalizasyonları tıkadığı bilindiği için sel baskınlarına sebep oluyor. Orada devlet zaten baştan “plastik torba yasaktır” demiş, işi bitirmiş. Dolayısıyla bizde de çevre konusundaki politikalarda bu derece güçlü kararların alınması gerekiyor. İşin temelinde bu yatıyor.

Her şeyi Greenpeace yapamaz!

Yasemin Pulat: Halkın talebinin oluşmasını beklemek yerine, belediye başkanının bunu düşünmesi gerektiğine inanıyorum.

Uygar Özesmi: Şimdi tabii burada değişik güçler var. Bu işin içerisinde plastik torba üreticileri var. Plastik torba üreticilerinin bu konuda oluşturmuş oldukları meslek dernekleri vasıtasıyla çıkar ilişkileri var.

Yasemin pulat: Kazanılan paralar var yani?

Uygar Özesmi: Evet. Greenpeace’in gücü de kazanılan haksız paraların ve suçların karşısında olmasından kaynaklanıyor. Hiç bunlarla ilgisi olmadığı için, tamamen sokaktaki insanın sesi, toplumsal vicdan olduğu için, bu gerçekleri haykırdığı zaman, kamuoyu da “ne oluyoruz” diyor. İşte o zaman doğru kararlar alınıyor. Toplumdaki bağımlılık ve çıkar ilişkilerine rağmen bu kararların alınmasını sağlayan kurumuz biz.

Yasemin Pulat: Mesela siz, Greenpeace Türkiye’nin en başındaki kişisiniz. Hiç Belediye Başkanına gidip, plastik torba kullanmasını engellemesi konusunda bir brif vermeyi düşündünüz mü?

Uygar Özesmi: Bunu herkesin hayatının içindeki bir örnek olarak verdim. Bu konuda şahsen Kayseri’de yapılan çalışmalara katıldım ve orada bir kamuoyu oluşturulmasına destek verdim ama bu konu Greenpeace’in bir önceliği değil. Her şeyi Greenpeace yapmamalı. Her şey de Greenpeace’den beklenmemeli. Ben buradan sizin aracılığınızla, İnternethaber’den bunu okuyan herkese seslenmek istiyorum. Diyorum ki; siz hepiniz bir Greenpeace’siniz ve bir Greenpeace olabilirsiniz. Bunun için yapacağınız şey, şu anda etrafınızdaki bir çevre problemini alarak, bu çevre problemini çözmek üzere ama inandığınız doğru ve bilimsel veriler ışığında bu çevre problemine karşı örgütlenerek çözüm üretilmesine ve bu çevre probleminin ortadan kaldırılması için hemen çalışmaya başlamak. Örgütlenin ve bir Greenpeace olun!

http://www.greenpeace.org.tr

Yasemin Pulat: Bu bilinçle yaşamanın dışında insanlar size nasıl yardımcı olabilirler?

Uygar Özesmi: Bizim varoluşumuz sadece ve sadece bireysel destekler sayesinde var. Bu bireysel desteklerle biz ancak varlığımızı sürdürüp, bu kampanyaları yürütebiliyoruz. Dolayısıyla mutlaka Greenpeace internet sitesinden veya sokakta Greenpeace’i anlatan gençlerle konuşarak bize üye olsunlar. Verdikleri destekler çok çok önemli çünkü onlarla biz bu kampanyalar üzerine çalışabiliyoruz. Biz gücümüzü sizin bize verdiğiniz destekle var ediyoruz. Dolayısıyla şu anda nükleere karşı kampanya çok önemli bir kampanya… Nükleeri ortadan kaldırmak için bir milyon insana ulaşmak istiyoruz. İnsanlar doğrudan http://www.greenpeace.org.tr web sitesinden destekçi olurlarsa çok seviniriz, aynı zamanda da aktif kampanyalarımıza katılarak bize http://www.ilovvenuclear.org gibi adreslerden imza verirlerse o zaman kaç milyon kişi olduğumuzu güç sahiplerine gösterip, onları bu konuda kamuoyu olarak ikna etme gücüne sahip oluruz.

http://www.ilovvenuclear.org

Yasemin Pulat: Türkiye'nin yenilenebilir enerji potansiyeli nedir, ne kadarını kullanıyoruz?

Uygar Özesmi: Türkiye bir kere çok zengin bir ülke yenilenebilir enerji konusunda. Toplam yenilenebilir enerji miktarına baktığımız zaman Avrupa’da bir numaradayız potansiyel olarak ama potansiyeli değerlendirme açısından baktığımız zaman, en alt sıradayız.

Yasemin Pulat: Yenilenebilir enerji santrali nükleere göre daha mı pahalı?

Uygar Özesmi: Daha ucuz. Yapılacak tek iş var, bürokratik engelleri ortadan kaldırıp hızlı bir şekilde süreci yönetmek gerekli olan teşvik miktarlarını vermek. Biraz da liderlik gerekiyor! Bunun için yapılması gereken şey Başbakan’ın ve Enerji Bakanı’nın liderlik göstererek bütün sanayiyi toplayıp “hadi bakalım hepinizin bu konuda canavar gibi çalışmasını istiyorum, yenilenebilir enerji potansiyelimizin tamamını değerlendirecek şekilde bir örgütlenme istiyorum, bu ülkede hiçbir çatıda kiremit istemiyorum. Bu ülkede bütün çatılarda güneş paneli istiyorum” diyecek bir liderliğe ihtiyaç var. Bu olmadığı zaman tabi ki olmuyor bazı şeyler.

“Eylem yapmak istiyorum” desem?

Yasemin Pulat: Benim politikacılardan ya da şu anki politik düzenden umudum yok. Sizin var mı?

Uygar Özesmi: Bence onlar da farkında değiller. Onlar da bunun ne derecede önemli olduğunun farkında değiller. Onun için bu konuda, bunun farkında olan insanların bunu anlatması, örgütlenmesi, harekete geçmesi, suçları ortaya çıkarması, suçlara tanıklık etmesi ve doğru yolu göstermesi çok önemli. Başka şekilde bu işi çözmemizin bir yolu yok.

Yasemin Pulat: Bu eylemleri nasıl planlıyorsunuz? Eylemciler nasıl seçiliyor?

Uygar Özesmi: Bir kere Greenpeace’e gönül verenler en önemli aktörler ve onlar sayesinde yapabildiklerimizi yapıyoruz.

Yasemin Pulat: Yani ben kapıdan girip “Eylem yapmak istiyorum” desem bana ne dersiniz?

Uygar Özesmi: Zannediyorum buna gönüllülerimiz izin vermezler!

Yasemin Pulat: Neden?

Uygar Özesmi: Çünkü bir kere Greenpeace eylemlerinin en önemli özelliği şiddet içermemeleri… Şiddetsiz eylem Greenpeace’in temel ilkesi. Dolayısıyla doğrudan şiddetsiz eylemin nasıl yapılacağını bilmeden böyle bir işe kalkışmak doğru değil.

Yasemin Pulat: Şiddet yanlısı gibi mi duruyorum ben? Aslında öğrenmek istediğim şu; ben kapınızı çalıp, sizinle çalışmak istiyorum, eylemlerinize katılmak istiyorum diyebilir ve katılabilir miyim yoksa bir eğitim sürecinden mi geçmeliyim? Daha deneyimli kişiler mi seçiliyor eylemci olarak?

Uygar Özesmi: Öncelikle Greenpeace’i tanımak ve anlamak çok önemli. Bunun için belirli aralıklarla düzenlenen yeni gönüllü toplantılarından birisine katılabilirsiniz. Daha sonra, ilgi alanınıza ve eğilimlerinize göre Greenpeace’te neler yapacağınızı gönüllü koordinatörümüzle görüşebilirsiniz. Bu lojistik destek olabilir, çeviri desteği olabilir veya uzmanı olduğunuz bir konuda görüşler vererek, yönlendirerek olabilir. Herşeyden önce “şiddetsizlik” ilkesini benimsemiş olmanız gerekir.

Yasemin Pulat: Beşiktaş'ın meşhur "Çarşı" grubuyla ilginç bir ilişkiniz var. Çarşı'nın 25. yıl kutlamasında yaptığınız gösterinin benzerleri yaşanacak mı? Çarşı hala nükleere karşı mı?

Çarşı hala nükleere karşı mı?

Uygar Özesmi: Aslında Çarşı grubuyla kalıcı bir ilişkimiz yok. Greenpeace, dünyanın her yerinde insanlara tehlikeleri hatırlatan ve çözümleri gösteren yaratıcı, yapıcı ve şiddetsiz eylemler yapıyor. Çarşı’yla beraber gerçekleşen nükleer karşıtı eylem de işte böyle yaratıcı bir eylemdi. Çarşı’yla nükleer karşıtı mesaj konusunda hemfikir olunmuş. Bu nedenle hem zamanlaması, hem de mesajı kamuoyuna iletebilmek açısından son derece güzel bir fırsat yaratılmış. Bu ilişkinin devamlılığına dair bir çalışma yok, ileride olmayacak anlamına da gelmez. İlerde güzel fırsatlar doğduğu takdirde, Greenpeace’in kampanyaları ışığında, farklı spor takımlarıyla da eylemler niye gerçekleşmesin. Yeter ki fikir yaratıcı ve şiddetsiz olsun ve doğayı koruyan ve çevre suçlarını kamuoyuna gösteren bir mesaj versin.