BIST 9.548
DOLAR 32,51
EURO 34,66
ALTIN 2.490,69
HABER /  POLİTİKA

Erdoğan'dan Sırrı Sakık'a sert sözler

Başbakan Erdoğan, Kazım Karabekir isminin Ağrı'daki sokaklardan kaldıracağını söyleyen Sırrı Sakık'a yüklendi.

Abone ol

Başbakan Erdoğan, 1 Haziran'da Ağrı'dan belediye başkanı seçilen Sırrı Sakık'a "Bu karşı atakları getirir. O tabelanın daha büyüğünü görkemlisini millet gelir getirir yarın oraya yeniden diker." diye tepki gösterdi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Dünya Çevre Günü” nedeniyle düzenlenen "Katı Atık Düzenli Depolama Tesisi Toplu Açılış Töreni”ne konuşma yaptı.

Erdoğan'ın gündeminde Kurtuluş savaşında Doğu cephesinin komutanı Kazım Karabekir'i hedef alan Sakık vardı. Karabekir'in isminin tabelalardan kaldırılacağını belirten Sakık'ı, Erdoğan böyle eleştirdi:

MİLLETİN GÖNLÜNDEKİ İZİ SİLECEĞİNİ Mİ ZANNEDİYORSUN?

Belediyecilik mi yapacaksın yoksa farklı alanlara mı gireceksin? Dün bir bugün iki, Ağrı’da vereceği hizmetlerle gündeme gelemeyenler, Kazım Karabekir’i dert edinmişler onunla uğraşıyorlar. Kazım Karabekir’in ismi her şeyden önce milletimizin gönlüne kalbine kazınmıştır. 

YARIN ORAYA YENİDEN DİKER

Yani bir taraftan beldenin veya köyün ismi Türkçe mi olsun Kürtçe  mi olsun bununla kavga ederken, öbür taraftan kalkıp da böyle bir ismin sokak tabelasını kaldırmakla milletin gönlündeki izi sileceğini mi zannediyorsun? Bu karşı atakları getirir. O tabelanın daha büyüğünü görkemlisini millet gelir getirir yarın oraya yeniden diker.

TABELALARI BIRAK HİZMETİNE BAK

Sen tabelalarla uğraşmayı bırak ya, sen hizmetine bak. Daha dur bakalım mazbatanı yeni aldın. Kalkıp da işten buradan başlanır mı? Belediye başkanını asli işi oranın temizliğidir suyudur şehrin bakımıdır imarıdır. Planıyla projelerle uğraşacaksın. Biz analar ağlamasın diye mücadele ederken, anaların yüreğini daha da acıtmak için yarışanların barıştan bahsetmeleri inandırıcı olmaz.

TEBRİK BEKLEMESİN

Kalkıp da devlet terörü ifadesini kullananların, bizden tebrik beklemeleri de hiçbir zaman hakkı olmayacaktır. Bu memleketn başında Tayyip Erdoğan var. Biz barışı egemen kılacaksak, karşılıklı saygıya dayalı olarak kıyacağız. Bu işi sadece dilinde yaşayanlar bunu halka yaşatamazlar. Biz meselelerimizi silahla kanla şiddetle değil siyasetle diyalogla çözelim diye uğraşırken, yol kesenlerin araç yakanların ve bunlara arka çıkanların söyleyecek sözü kalmamış demektir.

BUNLARDA HER NUMARA VAR

Diyarbakır'da oturma eylemi yapan çocukları kaçırılmış annelere şu çirkin iftirayı yapanlara bakın 'Onlar MİT tarafından para vermek suretiyle oraya getirilen annelerdir' diyorlar. Böyle bir hakaret olabilir mi, böyle edep dışı bir yaklaşım olabilir mi? İşte cevabı onlar bizzat kendileri verdi. Çok çirkin bi şey. Bunlarda her numara var. takiye var, yalan var, iftira var, her şey var. Bütün bunlara karşı benim milletim uyanarak, gereken desteği bize vermek suretiyle, onların da inanıyorum ki testisi zaten yolda kırılacaktır.

GEZİCİLERİN ÇEVRE KATLİAMI

Gezi eylemlerine de değinen Erdoğan, ağaç için ayağa kalkanların bizzat kendilerinin Taksim ve çevresinde ağaç katliamı yaptıklarını belirterek sözlerine şöyle devam etti:

Hani böyle Gezicilerin havasına girmek suretiyle 12-13 ağaç söküldü, "Katliam yapıyorlar" diye başlattıkları olayda, yaptıkları çevre katliamını kimsenin unutması mümkün değil. Taksim’de Dolmabahçe’de yaptıkları ağaç katliamı, hepsi ortada. Dozerle nasıl tahrip ettikleri ortadadır. Bunların derdi çevre mevre değil. Bunların adında çevre var. 

Elinde molotoflarla, çevre için hazırlanmış bütün o kilit taşlarını sökmek suretiyle cam çerçeve indirenler, polisini vatandaşı yakanlar bunlar çevrecilikten bahsedebilir mi? Yaptıkları bu. Daha yeni, bakıyorsunuz polis araçlarını yakıyorlar, deviriyorlar. Adeta bunlar için günlük mesai haline geldi bu. Yolları kesiyorlar, yollarda, işi gücü yok kanal açıyorlar 'araçlar geçmesin' diye. Bunlar terörist mi desek, eşkıya mı desek, yol kesen mi desek, her şey var bunlarda. Destekledikleri siyasi partinin de bunlardan zaten anlayış itibarıyla farkı yok. İnşallah milletimizin hayır duasıyla, hedeflediğimiz zamanda biz o menzile ulaşacağız.

ÇEVRE, ŞEHİRCİLİK, SU VE İSTANBUL HAKKINDA ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR SONRAKİ SAYFADA

[PAGE]

YENİ PROJELERİ HAYATA GEÇİRMEYE ÇALIŞIYORUZ

Bu şehirlerde kadınların, çocukların, yaşlıların, tüm halkın huzur ve güven içinde yaşamasını istediklerini vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:

"Sadece betondan, asfalttan, metalden ibaret bir şehir, ruhu olmayan mekanik bir şehirdir. Biz yaşayan bir varlık olarak gördüğümüz şehirlerin ruhu olmasını, kimliği olmasını, özgün olmasını arzu ediyoruz. Amacımız şairlere, ressamlara, bestekarlara ilham verecek şehirler, yerleşim alanları inşa etmektir. Sadece ülkemizde değil tüm dünyada mimarlara, mühendislere, şehir plancılarına, çevre plancılarına esin kaynağı olacak şehirler kurmayı başardığımız gün, medeniyetimizin de yeniden yükseldiği gündür. İşte bu anlayışla ulaşımdan temizliğe, toprağın yeşilinden, havanın berraklığına kadar her alanda mevcut sorunları çözmek ve yeni projeleri hayata geçirmek için çalışıyoruz."

HALİÇ'İN KIYISINDAN GEÇMEK MÜMKÜN DEĞİLDİ

Erdoğan, 1994'te İstanbul'a büyükşehir belediye başkanı olduğunda kentin sokaklarında çöp dağlarının yükseldiğini hatırlatarak, musluklardan su akmadığını, hava kirliliğinin ne durumda olduğunun da gayet iyi bilindiğini dile getirdi.

"Hele hele o güzel Haliç'in kıyısından geçmek mümkün değildi. O insanı tehdit eden kokusuyla, Haliç'in suyunun rengiyle içinde oluşan o adacıklarla Haliç'in ne olduğunu çok iyi bilirler" diyen Erdoğan, bunun aslında bir çevre katliamı anlamına geldiğini belirtti.

Şehrin sülietinin adeta gecekondularla oluştuğunu anımsatan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Böyle bir yapı söz konusuydu. Biz kolları sıvadık, önce şehrin temizliğine el attık o çöp dağlarını ortadan kaldırdık. O günlerde bazı gazeteler maske dağıtıyordu. Çünkü hava kirliliği insan sağlığını tehdit eder hale gelmişti. Bir yandan da süratle bütün evlere doğalgazı taşımak suretiyle 4,5 yıllık başkanlığım dönemimde 1 milyon 250 bin haneye biz doğalgazı ulaştırmış olduk, böylece hava kirliliğinden İstanbul'u büyük ölçüde kurtardık. Bununla da kalmadık, İstanbul susuzdu Istranca Dağları'ndan 180 kilometreden dağları delerek, İstanbul'un su sıkıntısını gidermenin gayreti içine girdik. Bizden önce CHP belediyesi vardı. CHP belediyesi Yalova'dan su getirmek suretiyle güya tankerlerle İstanbul'un susuzluğunu gidereğini iddia ediyordu. Ama böyle bir şeyi gerçekleştirmek mümkün değildi. Çünkü o tankerlerle gelecek suyla ancak Beşiktaş'ın su ihtiyacını birkaç günlüğüne giderebilirsiniz, ondan sonra susuzluğa mahkum edersiniz. Sürekliliği orada hakim kılan biz olduk, o gün bu gün İstanbul'un su sıkıntısı yok."