BIST 10.159
DOLAR 32,17
EURO 35,11
ALTIN 2.472,48
HABER /  GÜNCEL

Erdoğan'a rakip aranıyor!

Askerin kapısını hangi işadamı çaldı? Erdoğan'a nasıl bir rakip aranıyor? Askerin tavrı nedir? Süter'in ses getiren yazı dizisinde bu soruların cevabı var:

Abone ol

Şakir Süter Akşam Gazetesi'ndeki yazı disizine devam ediyor. Dizinin bugünkü bölümünde Erdoğan'dan rahatsız olan işadamlarının askere gitmesini ve yeni bir muhalefet oluşturma isteklerini yazmış. 

Yazı: Şakir Süter
Kaynak:

 
-Şikayetciler niçin ortaya çıkmıyor? 2005'in içine girildiği günlerde, yani tam bir yıl önce bugünlerde..
AKP'den büyük rahatsızlık duyan etkili işadamları tekrar askerin kapısını çalmaya yönelirler.
Asker, daha önce olduğu gibi yine uzak durmaktadır ama 'ne istendiğini' de bilmek ister.
'Aracı' durumundaki kişiye sorulur:
- Ne istiyorlar?
- Bu gidişata bir 'Dur' denilmesi için, askerin 'bir biçimde müdahil olması' isteniyor.
Hükümetin değiştirilmesinin niçin istendiğini asker kanadı biliyordu.

NEREDE KİTLELER?

Özetle...
Ülkenin yüksek menfaatleri değil, iş dünyasının çıkarlarıydı aslolan.
Kendi önlerinin açılması için hükümetin yolunun kesilmesi, bunun için de askerin devreye girmesi isteniyordu.
Şu anda emekli olan Paşa ile işadamlarının 'aracısı' hakkında bakın nasıl bir konuşma geçiyor:
- Memurlar, maaşlarına zam almak için onbinlerce kişiyi meydanlara topluyorlar mı?
- Topluyorlar!
- Haklarını almak için onbinlerce çiftçi meydanlara dökülüyor mu?
- Dökülüyor.
- Pekiyi.. Siz hiç gerek Kıbrıs konusunda, gerekse 'Türkiye elden gidiyor' diyerek 20-30 bin kişiyi bir arada gördünüz mü?
Hiç cevap beklemeden devam ediyor Paşa:
- Biz, asker olarak meydanlara insan toplayamayız. Ama 50-100 bin kişi meydanları doldurup 'Türkiye nereye gidiyor?' diye sormaya başlarsa, bu durumda da sessiz kalmayız!
Konuşma bitiyor.
O gün bugündür..
Türkiye'de meydanlara 50-100 bin kişiyi toplayacak bir lider aranıyor!

ORDUYA BİLGİLER

Bu arada, orduyu 'bir biçimde müdahil olması' için, 'tahrik' amaçlı çarpıcı bilgiler de Genelkurmay duvarlarından öteye geçirilir.
Örneğin:
'AKP, büyük sermayeyi kontrol etmeye başladı. Sermayenin ulusal karakteri de değişime uğruyor.'
Örneğin:
'AKP'nin parti olarak 4.5 milyar dolarlık bir serveti birikti ve daha da artmaktadır.'
Örneğin:
'80 bin cami, tamamen AKP'nin kontrolüne geçmiştir.'
Vs...
Bu bilgiler bir kenara not edilip 'araştırılmaya değer' bulunur ama kışladan yine bir ses çıkmamaktadır.
Sonuçta, şu karara varılır:
- Ordu, 'ne haliniz varsa görün' demiyor. 'Peşinden onbinleri sürükleyecek bir lider' bulunmasını tavsiye ediyor.

ARA Kİ BULASIN!


Öyle ama.. Kolay mı karizmatik, kitleleri ardından sürükleyecek bir lider bulmak.
Yeni isimler aranır, bir türlü bulunamaz. Bulunanlara da mevcut siyasiler burun kıvırırlar.
Yeniler, eskilerin 'ayak oyunlarından' çekindikleri için istekli değillerdir zaten. Gerek sağ, gerekse solda lider aday adayları, tam anlamıyla birbirlerinin kurdudur. 'Ben olmayacaksam, o da olmasın' mantığıyla siyasi mücadele sürgit yapılır.
Tayyip Erdoğan da mesafe almaya, yeni cepheler kazanmaya, karşı ataklar yapmaya devam eder. Karşısına kim çıkarsa çıksın, mücadele etmekten çekinmez; hem 'karşı taraftaki' çaresizliğin, hem de kendi gücünün farkındadır Erdoğan. Yani, 'düğmecilerin' işi hiç de kolay değildir.
Büyük bir istek ve arzuyla düğmeye basılmak istendiği doğrudur ama ya arkası?
'Düğmeye bastın' diyelim; sonra?
İşte bu 'düğmeye basma sonrası' meçhul kaldıkça...
Tayyip Erdoğan gücünü korumayı sürdürecektir.
Rakiplerine de bir iş kalıyor:
- Tayyip Erdoğan'ın hata yapması için dua etmek!

TANSU ÇİLLER NE YAPAR?


Siyasetin içinden 'çare' üretilmeye çalışılır. Merkez sağın eskisi-yenisi ile genel başkanları masaya yatırılır:
- Tansu Çiller'le ne yapılabilir?
- Tansu Hanım, Mehmet Ağar'ın seçimlerde başarısız olacağından çok emin. Seçimlerden sonra DYP'nin başına geçmeyi planlıyor.
- Adalet Partisi meselesi?
- Mehmet Ali Bayar 'AP'nin sahibi Demirel'dir' diyerek adres göstermiş. AP'yi Çiller'e yedirmezler, zaten Çiller de AP ile bir yere varamayacağını bilir.
- Pekiyi, niçin Çiller adı ortaya atılıyor?
- Mehmet Ağar'ın moralini bozmak için. DYP'deki küskünler, Ağar'dan Çiller marifetiyle intikam alıyorlar!

YA MEHMET AĞAR


- İyi de, Mehmet Ağar da DYP'yi yeterince büyütemedi?
- Yahu, ortam uygun değil ki; seçim havası yok.
- Öyle bile olsa, Ağar'ın partiyi hazırlaması lazım.
- Ne gibi hazırlık?
- Partinin güçlü bir kadroya sahip olmasını mutlaka sağlamalıdır.
- .......?
- ANAP'tan geçmişte dışlanmış, DYP'de küstürülmüş isimler var. Ayrıca, kamuoyunda kabul görmüş onca isim var ki, 'onurlu bir davet' bekliyorlar ama Mehmet Ağar harekete geçmiyor. Neyi bekliyor? Seçim zamanını bekliyorsa, bu insanlar kaçıp diğerlerine giderler. Oysa en çok yakışacakları parti DYP'dir.
- .......?
- Eğer Ağar bunları yapabilirse, iddia ediyorum; DYP önümüzdeki seçimlerin favorisi olur, kendisi de ebedi genel başkan! Ama niçin yapmadığını anlayabilmek mümkün değil. Ağar'ı yine de gözardı etmemek gerek.

YILMAZ ADAY MI?

Eski başbakanlardan ve ANAP'ın uzun yıllar genel başkanlığını yürüten Mesut Yılmaz da arayışlar sırasında sık sık gündeme gelen bir isim. Ancak Yılmaz'ın 'Yüce Divan serüveni' var ve bu engeli aşmadan aktif siyasetin hiçbir yerinde olmayacağını söylüyor.
- Pekiyi, ya Yüce Divan'da aklandıktan sonra?
- İşte o tarihten itibaren Mesut Bey, herkes için ciddi rakip olmaya adaydır. Ama Yılmaz 'hevesle' yola koyulmaz, aklı önde tutar ve mutlaka sonuç alacak bir organizasyonun içinde olur, maceralara asla girmez, gaza da hiç gelmez.
- Yani?
- Yani, bu aşamada Mesut Yılmaz gündem dışındadır. Eğer birileri 'düğmeye basıp' yeni bir siyasi organizasyon yapacaklarsa, Mesut Yılmaz hesap dışı tutulmalıdır!

DİĞER İSİMLER


Henüz ortada 'neyin nasıl olacağı, kimin nerede yer alacağı' sorularına cevap bulunabilmiş değil. Ancak, çok sayıda isim geçiyor. Herkes, gönlünden geçen ismi bir yerlere yakıştırıyor.
Prof. Mehmet Haberal'ın, Prof. Süheyl Batum ve Prof. Yılmaz Büyükerşen'in isimlerini sıkça duyuyoruz. Bedrettin Dalan açık açık ortaya çıkmadan, etkili çevrelerle diyaloğlarını sürdürerek gücünü korumaya çalışıp 'adaylığını' hatırlatıyor.
Hikmet Çetin için 'geleceğin Cumhurbaşkanı adayı' diyenler var ama... 'Birileri' için 'Hikmet Abi' her zaman, her görev için makul ve mantıklı isimdir.
TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu istediği kadar siyasetten uzak durduğunu söylesin, kendisi sürekli biçimde bir yerlere yakıştırılıyor.
'Yeni senaryolardan' söz edilirken, çeşitli vesilelerle kulağımıza gelen diğer isimler de şunlardı: Mehmet Ali Bayar, Yaşar Okuyan, Ali Müfit Gürtuna, Ali Talip Özdemir, Tekin Enerem, Prof. Yaşar Nuri Öztürk, Sinan Aygün.
AKP-Gül Gökçek
AKP içinde de el altından 'Tayyip Erdoğan sonrası' için kavga var.
Bu kavganın öncüsü Melih Gökçek.
Bu bağlamda Rifat Hisarcıklıoğlu ile Sinan Aygün'ün isimleri birlikte anılıyor.
Öte yandan, Abdullah Gül ile Melih Gökçek arasındaki eskiye dayalı siyasi rekabet, 'Düğmecilerin' yakın takibinde..
Eğer Tayyip Erdoğan, Çankaya'ya çıkmakta direnir ve de çıkarsa...
AKP içindeki ilk büyük çatışma, Abdullah Gül ile Melih Gökçek arasında yaşanacaktır.
Biliyor musunuz ki...
Türkiye'de bugün 'düğmeye basmayı' dört gözle bekleyenler, böylesi bir çatışmayı her anlamda körüklemekteler.

NASIL OLACAK?

Hepsi iyi güzel de, bir sorun var.
'Düğmeye basıldı-basılmadı, kim bastı-kim basmadı' tartışmalarının tamamı, demokratik olmayan bir platformda tartışılıyor.
Bugün merkez sağın önde gelenlerinin tamamı, kendilerine kaynak olarak Demokrat Parti'yi gösterirler. 'Yeter Söz Milletindir' sloganıyla, gümbür gümbür iktidara gelmiş bir halk hareketinin adıydı Demokrat Parti...
Oysa bugün...
Yine halkın oyu ile iktidar gelmiş bir siyasi partinin 'sandık ötesi' operasyonlarla iktidardan indirilmesine çalışılıyor!
Bu bağlamda 'lider' aranıyor.
'O lider' bulununcaya kadar da 'Düğmeye basma oyunu' oynanmaya devam edecek. Zaten...
Onbinlerce insanı peşinden sürükleyecek bir lider bulunmuşsa... Kimsenin 'düğmeye basmaktan' söz etmesine gerek kalmaz. Sandığa gidilir.
Halk alır eline MÜHÜRÜ, oy vereceği o partiye BASAR!
Özet: Düğmeye basmak için çırpınanlar var. Ancak çaresizler.
AKP'ye değil, Tayyip Erdoğan'a rakip aranıyor. 2006'nın mart-nisanı ya da sonbaharına kadar siyaset yeniden şekilleneceğe benziyor.
Yeniden dizayn edilmiş bir muhalefet, sadece AKP'nin değil, Tayyip Erdoğan'ın da siyasi geleceğini belirleyecektir.


ani