BIST 9.916
DOLAR 32,44
EURO 34,74
ALTIN 2.438,67
HABER /  SEÇİM

Erdoğan alternatifsiz değil! İşte ispatı!

İhsanoğlu'nun adaylığı Türk siyasetindeki matematiği değiştirdi. İddianın sahibi gazeteci Murat Yetkin.

Abone ol

Radikal si yazarı Murat Yetkin, İhsanoğlu'nun adaylığıyla Erdoğan'ın dışarıdaki "alternatifsizlik" algısının yıkıldığını yazdı.

Yetkin'e göre, siyaset denklemi artık tek bilinmeyenli değil, Kürtlerin de katılımıyla üç bilinmeyenli.

Oyları dışarısının vermeyeceğini bildiğini söyleyen Yetkin, "Türk halkı oy kullanacak, 10 Ağustos’taki ilk tur seçimlerde yüzde 50 artı bir oyu kime verirlerse o seçilecek." dedi.

AK Partililer'in işin 24 Ağustos’a kalmayacağını, Başbakan Tayyip Erdoğan aday olup  ilk turda alacağını söylediklerini belirten Yetkin, "Olabilir, göreceğiz. Yine diyorlar ki, “Bizim yüzde 50 oy için Kürtlerin oyuna ihtiyacımız yok, olmasa da alırız”. diye yazdı.

Siyasetin matematiğinin değiştiğini belirten Ytkin şöyle dedi; "İhsanoğlu’nun ortaya çıkışına dek, son 12 yıldır Türk siyaseti tek bilinmeyenli bir denklem gibiydi. O bilinmeyen Erdoğan idi. Cumhurbaşkanlığı seçimi konuşulurken dahi Erdoğan ne isterse onun olacağından başka bir bahis yoktu. "

İşte Yetkin'in Erdoğan'ın dışarıda alternatifsiz olmadığını kanıtlamaya çalıştığı o yazısı...

TÜRKİYE'DE ARTIK SİYASET DENKLEMİ ESKİSİ GİBİ DEĞİLDİR 

Velev ki, Erdoğan 1 Temmuz’da adaylığını ilan etse ve 10 Ağustos’ta ilk turda seçilse dahi Türkiye’de artık siyaset denklemi eskisi gibi değildir.

Birbirlerinden tamamen farkı ideolojik geçmişten gelen sosyal demokrat CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile Türk milliyetçisi MHP Lideri Devlet Bahçeli’yi, her ikisinden de farklı ideolojik, sosyal kökten gelen, üstelik siyasetçi de olmayan Ekmeleddin İhsanoğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığında buluşturanın ne olduğunu henüz tam olarak bilmiyoruz.

Ama Kılıçdaroğlu’nun 16 Haziran’da Bahçeli’yi ziyarete gidip İhsanoğlu’nun adaylığını açıklaması ve desteğini almasının, Erdoğan’ı hazırlıksız yakaladığını ve CHP içindeki ulusalcılar ne derse desin, bu hamlenin stratejik olarak başarılı olduğunu görmek zorundayız. Nasıl mı?

ERDOĞAN’IN KARŞISINA ÇİZDİĞİ İSİM ÇIKTI

Erdoğan’ın yakın çevresi ilk andan itibaren, Ankara’da siyaset İstanbul’da iş çevrelerine Erdoğan’ın ismi duyunca çok sevindiğini, İhsanoğlu’nun kendisine rakip bile olmayacağını, cumhurbaşkanlığının 10 Ağustos’ta çantada keklik sayıldığını yaymaya başladı.

Oysa AK Parti’nin hazırlığı başka türlüydü. Öncelikle CHP’nin 30 Mart’taki yüzde 28’e dahi ulaşacağı şüpheli sol-Kemalist kimlikli bir aday çıkaracağı üzerinde duruyorlardı. MHP’nin çatı aday formülünün ise tutmayacağını düşünüyorlardı. Tutsa bile en fazla, son dönemde Erdoğan’ı kızdıran Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ı gösterebileceklerini tahmin ediyorlardı.

Böyle bir durum Erdoğan’ın AK Parti geleceği için Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e bel bağlamak zorunda kalmasını dahi ortadan kaldırabilirdi.

HEM MÜSLÜMAN, HEM LAİK, HEM BİLİM ADAMI HEM DİPLOMAT 

Ekmeleddin İhsanoğlu pek akla gelen bir isim değildi. Çünkü İhsanoğlu AK Parti’nin vitrini, onun başarı öyküsüydü. Hem Müslüman, hem laik, hem bilim adamı, hem diplomat, çok sayıda dili ana dili gibi konuşan, adına bilim ödüllerinin konduğu İhsanoğlu’nun 2004 yılında İslam İşbirliği Örgütü’nün (İİÖ) tepesine aday gösteren Erdoğan hükümeti değil miydi? Örgütün genel sekreterlik makamı için yaptığı ilk seçimlerde sandıktan İhsanoğlu çıkmıştı.

Aslında İhsanoğlu’na soldan karşı çıkanların sorunu da biraz İslam İşbirliği Örgütü kaynaklı. Evet, BM’den sonra dünyada en geniş örgüt ama neticede bir AB değil, hatta mesela bir UNESCO da değil.

Ancak iş 3 Temmuz 2013 Mısır darbesine gelince Erdoğan külahları değişti. İhsanoğlu 3 Temmuz’da Müslüman Kardeşler üyesi Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin (üstelik Suudi Arabistan destekli) bir darbe ile General Abdülfettah Sisi tarafından devrilmesi olayında, Erdoğan’ın arzu ettiği değil, başında bulunduğu örgütün uygun gördüğü sertlikte tepki vermişti. Aynı tutumu 14 Ağustos’ta (Erdoğan’ın sonradan kendisine Rabia işareti yaptığı) Kahire katliamı sonrasında da gösterince ismi Erdoğan defterinden düştü. Daha önce şahit olarak katılacağı söylenmiş olmasına rağmen İhsanoğlu’nun 25 Ağustos’ta Tarabya Oteli’nde oğlunu evlendirme törenine katılmaması, iplerin kopması olarak yorumlandı.

ERDOĞAN BAKINCA SİSİ’Yİ Mİ GÖRÜYOR?

Tabii niyet okumamız mümkün değil, ama Erdoğan muhtemelen İhsanoğlu’na bakınca Sisi ile Kemal Derviş karışımı bir aktör görüyordur.

Yani hem Batı, hem İslam dünyasındaki karar vericilerin Türkiye’ye bakınca tanıdık gördükleri, işleri pek ala idare edebileceğini düşünebilecekleri bir alternatif...

Çünkü İhsanoğlu cumhurbaşkanlığını kazanamasa da 12 yıllık AK Parti iktidarında ilk defa Erdoğan’ın karşısında, dışarıdan bakıldığında muhalefetin üzerinde görüş birliği sağlayabildiği bir isim çıkmış durumdadır.

Yine diyeceksiniz ki Batı dünyası, İslam dünyası mı oy verecek? Hayır, onlar oy vermeyecek.

Ama Türk ekonomisi de diplomasisi de güvenliği de ne Batı dünyasından ne İslam dünyasından bağımsız.

Komşularla sıfır sorun diye başlayıp Ortadoğu’daki üç önemli ülkenin Mısır, İsrail ve Suriye’nin başkentinde büyükelçi tutamaz duruma geldik; Irak’ın eli kulağında. Avrupa Birliği ile ilişkiler, ABD ile muhtemel ticaret anlaşması gölgesinde yeni dip noktalara inme eğiliminde.

Bölgede denge unsuru güçlü bir Türkiye görmek isteyenler elbette Türkiye’de daha dengeli, demokratik, kendinden olmayanı dışlayıcı ve kısıtlayıcı değil, kapsayıcı bir yönetimi de görmek ister.

Şimdiye dek bu yöndeki bahisler “Ama alternatif yok, muhalefet zayıf” söylemiyle sonlanıyordu. Acaba bundan sonra da öyle mi olacak?

Bu bakımdan İhsanoğlu’nun varlığı, kazanamasa dahi Erdoğan için ciddi bir dengeleyici unsur olacaktır.

Başka türlü söylemek de mümkün.

SİYASETİN MATEMATİĞİ DEĞİŞTİ

İhsanoğlu’nun ortaya çıkışına dek, son 12 yıldır Türk siyaseti tek bilinmeyenli bir denklem gibiydi. O bilinmeyen Erdoğan idi. Cumhurbaşkanlığı seçimi konuşulurken dahi Erdoğan ne isterse onun olacağından başka bir bahis yoktu.

Şimdi iki değil, üç bilinmeyenli bir denklem ortaya çıktı. Üçüncü bilinmeyen Kürtlerin sesidir; Selahattin Demirtaş mı olacak sorusu bile bir yeniliktir; artık merak ediliyor.

Oysa İhsansoğlu’nun adaylığı ve Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır seyahati öncesinde, BDP/HDP ve Kürt oyları, Erdoğan bilinmeyeninin bir alt başlığı konumundaydı. Bir anlamda Kürt oylarının siyasette ayrı bir bilinmeyen olarak Erdoğan’ın önüne çıkması da, eğer ilk turu kaybederse ikinci turda İhsanoğlu gibi bir adayla karşı karşıya kalabileceği gerçeği oldu.

İhsanoğlu’nun ortaya çıkışı yalnızca Erdoğan’ın “alternatifi yok” görüntüsünü zedelemedi, Türk siyasetini de tek bilinmeyenli denklemin tek düzeliğinden üç bilinmeyenli denklemin hareketliliğine dönüştürmeye başladı.

VE NE OLACAK BU CHP’NİN HALİ?

İhsanoğlu adaylığı CHP’yi de dönüştürmeye başladı. İhsanoğlu’na karşı ayaklanma ve çatlama olarak duyurulan çıkışların etrafında toplananlar, ayrı bir aday göstermeye yetecek 20 milletvekili sayısının yarısına dahi ulaşmadı.

Evet, İhsanoğlu’nun aday belirlenme sürecinin CHP içinde bir hoşnutsuzluğa yol açtığı doğru, ama itiraz daha çok yönteme karşı görünüyor, Kılıçdaroğlu’na değil.

Bu durum bir yönüyle ulusalcı olarak anılan kanadın CHP içinde sesi çok çıksa da aslında ne kadar sönmekte olan bir çizgide olduğunu da gösterdi. Bu durumun CHP içinde, mesela İşçi Partisi/ Doğu Perinçek çizgisine doğru bir kopma, kayma getirip getirmeyeceği de şüpheli. Evet, bu kanat Parti içi tartışmalarda (bir zamanlar AK Parti İçinde Fethullah Gülen Cemaati’nin oynadığı role benzer şekilde) Perinçek çizgisini kendisine kaldıraç yapıyor ama işte o kadar.

İhsanoğlu tartışması, CHP’nin de daha kapsayıcı bir siyasi çizgi benimsemesine vesile olabilir.