BIST 9.717
DOLAR 32,54
EURO 34,91
ALTIN 2.437,09

Emojiler, Aborjinleri yok edebilir mi?

İnsan mimikleri, sayısız modelleme yapabilir. Ressamlarının büyüklüğü, bu mimiklerden herhangi birinin, gerçek bir şekilde tablolara yansıtılabilmesi ile orantılıdır ve bu tablolar, bugün dünyanın en değerli tabloları arasında yer alır.

Mimikler, insanın ruh halini yansıtırken aynı zamanda onu daha da özel kılan bir özellik katar. Fakat hemen her şeyin saf halini bozan popüler kültür, dijitalleşme ve sosyal medya, insanın bu çok katmanlı özel yapısını da bozmak için çok çaba harcadı. Emojiler, dil’e olan düşmanlığı ile bu çabanın en tehlikeli ürünlerinden biri.

Yazışmalarında fazlaca emoji kullanan, hatta hiç kelime kullanmadan akşama kadar emojilerle idare edenler olduğu gibi, hiç kullanmayan hislerini kelimelerin büyüsüne ve arkasına gizleyen, insana has özelliğiyle, karmaşıklığıyla var olmayı sürdüren insanlar da yok değil.

Üzücü olması, gerçeklerin evsafını değiştirmiyor; daha az sohbet etmekten şikâyet etmiyoruz artık. Gözlerin içine bakarak yaptığımız sohbetler bir yana dursun, gözlerimizin içine bakarak yaptığımız tartışmaları dahi özler olduk. İletişimimiz, samimiyetsiz dijital ortamların, emojilerin kontrolüne geçince; kendimizi ve kaybettiklerimizi doğru ifade edecek kelime dağarcığımız da yok oldu. Hülasa, anlamadığımız için üzüldüğümüz, anlayamadığımız için suçlu hissettiğimiz, anlatamadığımız için sıkıldığımız günler geride kaldı.

Duyguların benimsenmeden yalnızca bir ifadeyle, sembolle aktarılmaya çalışılması, tıpkı konuşmayı bilmeyen çocukların derdini anlatamadıklarındaki sinir krizi geçirmelerine benziyor. Duyguların açık ve doğru şekilde ifade edilmesinin yerine sembolleri, sanal ve görsel öğeleri tercih etmek; samimiyeti yok ederek, ne anlaşılabilir olmanın ne de bir insanı anlamanın verdiği huzuru veriyor.

Emoji, sadece sosyal ilişkilere değil, esasen dile ve dil gelişimine karşı da bir tehdit oluşturuyor. Burada, 'ortalama şu kadar kelime ile..'' başlayan cümlelerle konuştuğumuzu yazmak, bunu tekrar kayıt altına almak istemiyorum. Fakat dilimizin can çekişmediğini söylemesek, eksik yazmış oluruz.

Gerçek şu ki, her şeyi kolaylaştırdığı (!) söylenen teknoloji çağının ortasında doğanlar için emojilere oldukça fazla anlam yükleniyor. Fakat bu  anlamın bir insan bakışından, bir küçük sözden veya trenin arkasından ağırca kalkan bir el sallamanın yanında hiçbir anlamı yok. Bu noktada dilbilimcilerin emojiler için "gerçek dilin ölüm fermanı" olarak nitelendirmesine ve sanat eleştirmeni Jonathan Jones'in "Emojiler, insanlık adına büyük bir geri adımdır." tespitine katılmamak elde değil.

Zaten sosyal medya kullanıcıları olarak gün içinde birçok farklı maske takıyorken, buna ek olarak dijital beden diliyle kalp dilimizin arasındaki fark açıldığında, insandan büyük bir parça daha koparıyor. Ağlayan emojiye bakarken kişinin gerçekte ağlamadığını bilmek, gülerken de aynı şekilde gülmediğini bilmek, kişinin bir bütün olarak samimiyetinin sorgulanmasına yol açıyor. Dahası, samimiyetsiz başlayan dostluklar, sadece kendimize değil, diğer dostluklara da haksızlık ediyor.

***

Bilindiği gibi Avustralya yerlileri olan Aborjinler, 18. Yüzyıla dek, yani Beyaz Adam oraya ayak basana kadar dış dünyadan tamamen izole bir şekilde yaşadı. Aborjinlerin, bitki ve hayvan türleri dâhil, birbirleri ile olan ilişkileri hakkındaki muazzam bilgiler, araştırmacıların dikkatini çekti. Aborjinlerin yaşlı bir ileri geleni bu başarıyı, elde edinilen bilgileri; öykü, dans, şarkı ve mekânların içlerinde muhafaza ederek elde ettiklerini söyledi.

Aborjinlerin bu hikâyesi üzerinden yüzyıllar geçti. Biz, köklü bir medeniyetin çocukları olarak emojilere sarılıp, sosyal medya fenomenlerinin, şarkıcıların ağızlarını eğerek söyledikleri eciş bücüş kelimelerini kullanarak iletişim kurmaya çalışırken; Aborjinler, yazılı bir dilleri olmamasına rağmen kendi değerlerini ve kelimelerini; öykü, şarkı ve mekânların içlerinde sözlü olarak muhafaza etmeye devam ediyor.