BIST 9.916
DOLAR 32,44
EURO 34,74
ALTIN 2.438,67
HABER /  GÜNCEL

Doğan hodri meydan dedi

Bir Başbakan Erdoğan, bir Aydın Doğan... Bu kavga bitecek gibi gözükmüyor. Erdoğan'ın ardından Aydın Doğan'dan açıklama geldi;

Abone ol

Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın Beyoğlu İlçe Kongresi’nde Aydın Doğan ve Doğan Grubu’yla ilgili sözleri üzerine Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Doğan şu açıklamayı yaptı:

BAŞBAKAN'A YAKIŞMIYOR

"Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Doğan Grubu’na karşı artık mutat bir uygulama haline getirdiği ve her hafta partisinin bir kongresinde tekrar ettiği mesnetsiz suçlamalar, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı sıfatına yakışmamaktadır. Demokratik bir ülkenin başbakanının, parti mitinglerinden bir medya grubunu hedef göstererek sindirmeye çalışması,  kabul edilebilir bir tutum değildir. Tarih, bu tutumun vahim sonuçlarını gösteren pek çok örnekle doludur.

KAÇAKÇILIK İDDİASINI ATAN ÖZÜR DİLEMELİ
 
Sayın Başbakan, bugünkü parti kongresinde grubumuzu  kağıt kaçakçılığıyla suçlamıştır. Sermaye Piyasası Kurulu’nun 7 yıldır sürdürdüğü incelemede kaçakçılık iddiası yoktur. Kaçakçılık iddiası, bizzat Başbakan ve partideki yardımcısı tarafından uydurulmuştur. Bu iddiayı atanlar özür dilemelidirler. Aksi takdirde müfteri konumuna düşeceklerdir. 

EN UCUZ MALİYETLE BİZ TEMİN EDİYORUZ
 
Kağıdın pahalı alındığı iftirası ise 2001 yılında Uzan Grubu tarafından ortaya atılmıştır. Doğan Grubu, buna karşı açtığı davayı kazanmış,  bunun iftira olduğu mahkeme kararıyla kesinleşmiştir.  Bir kez daha tekrarlıyoruz: Türkiye’de gazete kağıdını en ucuz maliyetle temin eden medya kuruluşu Doğan  Grubu’dur. Bunu bütün belgeleriyle kamuoyu önünde herkese ispat etmeye hazırız.  

DOĞAN GRUBU İDDİALARA YER VERDİ
 
Sayın Başbakan, bugünkü konuşmasında CHP lideri Sayın Deniz Baykal ve eşinin  malvarlığı ile ilgili iddialara Doğan Yayın Grubu’nun yer vermediğini de öne sürmüştür.  Gerçekler bunun tam tersidir.  Örnek vermek gerekirse, bu iddialara ilişkin haber ve köşe yazıları Milliyet gazetesinin  3 ve 4 Şubat 2006  tarihli nüshalarında geniş bir şekilde yayımlanmıştır.
 
Sayın Başbakan, Gaziantep Belediye Başkanı Asım Güzelbey’in , hakkındaki   yolsuzluk suçlamalarına verdiği yanıtlara Doğan Grubu gazetelerinde yer verilmediğini  de ileri sürmüştür. Bu iddia da temelsizdir.  Belediye Başkanı’nın savunması Milliyet, Posta, Radikal gazetelerinde ve Hürriyet gazetesinin başyazısında ve internet sitesinde yayımlanmıştır.
 
Bunlar yetmediği gibi, daha dün telefonda görüştüğüm Sayın Belediye Başkanı’na  konunun tam olarak aydınlatılması için özel bir araştırma ekibini görevlendirdiğimi bildirdim.  Keza,  Başkanı kuvvetli bir şekilde savunan köşe yazıları da   grubumuzun gazetelerinde çıkmıştır.  Sayın Başbakan ne kadar inkar ederse etsin, bu durum grubumuzdaki çok sesliliğin ve fikir özgürlüğünün  açık bir kanıtıdır.      
 
Sayın Başbakan, grubumuza karşı saldırılarını Almanya’da görülen  Deniz Feneri Derneği’ndeki yolsuzluk iddialarına ilişkin dava haberlerinin gazetelerimizde yayımlanması üzerine başlatmıştı. Geçen hafta partisinin Güngören ve Bayrampaşa ilçe kongrelerinde yaptığı konuşmalarda, bu davayla ilgili hiçbir beyanda  bulunmayan  Başbakan’ın, bugün nihayet  kendisini konuya girmek zorunda hissetmesi, bu saldırının gerekçesini haksız kılmıştır. Sayın Başbakan’ın sorumluların   suçlarının kanıtlanması halinde en ağır şekilde cezalandırılmalarını istemesi ve konuyu takip edeceğini söylemesi memnuniyet vericidir. Bu sözleri saldırıya geçmeden önce söylemesini çok arzu ederdim. Kendisinin bu sevindirici adımı atması özgür  ve bağımsız medyanın çok olumlu bir katkısı olarak görülmelidir.

OKUDUĞU MEKTUPLARLA İLGİLİ ALNIM AÇIK
 
Bugünkü konuşmasında, Sayın Başbakan,  benim kendisine gönderdiğim bir mektuptan  bazı alıntılar da yapmıştır. Bu mektuplardan dolayı benim alnım açıktır. Kendisi, istediği zaman bu mektupların tümünü kamuoyuna açıklayabilir. Ben de Başbakan’ın bugün değindiği 19 Şubat 2008 tarihli  mektubumdan kısa bir paragrafı kamuoyuna sunuyorum: 
 
“Sayın Başbakan,  sizden şimdiye kadar hiçbir özel talebim ve beklentim olmamıştır. Hiç kuşkusuz , hem bir işadamı, hem de bir yayıncı olarak  yasal haklarımı aramak durumundayım.  Herhangi bir ayrımcılığa tabi olmadan gerek bürokrasi , gerek hükümet nezdinde yasal işlerim için izin talebinde bulunmak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığının bana verdiği bir haktır.
 
Sizin de bu gibi normal işlemleri bir lütuf ya da bir cezalandırma aracı olarak görmemeniz dileğimizdir. Bu, hem hukuk devletinin hem de hükümetin bütün girişimcilere eşit mesafede davranmak durumunda olduğu serbest pazar ekonomisinin bir gereğidir. 
 
Mağdur olduğunu söylediğiniz kesimlerin hak ve özgürlüklerini korumaya çalıştığınız kadar , benim de hakkımı , hukukumu korumak ve güvenliğimi sağlamak durumundasınız. Bu, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak sizin görevinizdir.” 

MEZHEBİ GENİŞ, KARNI GENİŞ
 
Sayın Başbakan’ın bugünkü konuşmasında “mezhebi geniş, karnı geniş” gibi yakışıksız ifadelere başvurmuş olmasını esefle karşılıyorum.  Bu seviyedeki bir üsluba cevap vermek yerine, takdiri yüksek ahlaki hassasiyeti herkesçe malum olan Türk halkına bırakıyorum. 
 
Sayın Başbakan, konuşmasında  kendisini eleştiren saygın uluslararası basın örgütlerine de hakaret etmiştir.  Türkiye , bu üsluba son olarak 12 Eylül askeri yönetimi döneminde tanık olmuştu.  Bu vahim  benzerliği  kendisine hatırlatıyorum.

BAŞBAKANIN Kİ ÖLÇÜSÜZ GÜÇ GÖSTERİSİ
 
Devletin ve hükümetin tüm gücüne ve imkanlarına sahip olan  ve dokunulmazlık zırhı ile korunan Sayın Başbakan’ın, tek güvencesi yasalar ve adalet olan bir kişi ve grubu bu şekilde hedef almasının, imha planları yapmasının, suç kanıtı olduğunu iddia ettiği bilgi ve belgeleri elinde tuttuğunu ifade ederek ağır baskılara başvurmasının demokratik hukuk devletinde yeri yoktur.   Bu tarz bir siyaset anlayışı Cumhuriyet Türkiyesi’nin hukuk ve demokrasi alanındaki kazanımlarına ters düşmektedir. Sayın Başbakan’ın başvurduğu ölçüsüz güç gösterileri, kişileri ve kurumları mağdur ederken,  ne yazık ki demokrasimizi  ve devletin temelini de tahrip etmektedir.

SİZİNLE TARTIŞMAYA HAZIRIM
 
Her hafta sonu bir parti toplantısında  şahsımı ve grubumu hedef alan tek taraflı konuşmalar yapan Sayın Başbakan’ a şu hususu belirtmek istiyorum:  Ben, sizin siyasi muhatabınız değilim. İşim de siyaset değil.  Benimle ne  meseleniz varsa,   bir televizyon kanalında sizinle canlı yayında tartışmaya hazırım.

MEDYAYA GÖZDAĞI VERDİNİZ
 
Bugünkü konuşmanızda sizi destekleyen medyadaki eleştiriler seslere de tahammülsüz olduğunuzu gösterip, onlara da gözdağı verdiniz.  Ben, kendi grubumda görüşleriyle mutabık olmadığım pek çok yazarla grubumuzun yayın ilkeleri çerçevesinde beraber çalışmaya devam ediyorum.   Sizin de kendi medyanızdaki yazarlardan başlayarak bütün medyadaki yazarlara aynı hoşgörüyü göstermenizi dilerim.

BU SALDIRILAR BİZİ YIDIRMAYACAK
 
Sayın Başbakan’ın bu saldırıları yayın grubumuzu yıldırmayacaktır. Grubumuz, Deniz Feneri dahil tüm yolsuzluk olaylarının üzerine gitme kararlılığından vazgeçmeyecektir. 
 
Son olarak şunu söylemek istiyorum: Avrupa Birliği’ne tam üyelik iddiasındaki Türkiye’de Sayın Başbakan’ın yolunu aydınlatacak olan isli fener ışıkları değil, hukukun üstünlüğüne dayalı demokrasi ışığıdır.

KANUNİ HAK DIŞINDA BİR ŞEY İSTEYEN NAMERTTİR
 
Sayın Başbakan’ın konuşmasının sonunda bize “bütün vatandaşlarımız  gibi eşit muamele göreceğimizden şüphe duymamamızı özellikle vurgulamak istiyorum” mesajını vermiştir.  Ben de kendisine aynen şunu söylüyorum: Başbakan’dan ve bürokrasisinden kanuni hakları dışında bir şey isteyen namerttir.  Sayın Başbakan’ın aynı eşitlik hassasiyetini kendine yakın medyanın sahiplerine de göstereceğinden emin olmak istiyoruz.   Mesele budur."