BIST 9.693
DOLAR 32,50
EURO 34,69
ALTIN 2.499,53
HABER /  POLİTİKA

Davutoğlu'nu isyan ettiren haber!

Başbakan Ahmet Davutoğlu, kızıyla ilgili haber yapan Cumhuriyet gazetesini iftira atmakla suçladı.

Abone ol

Başbakan Ahmet Davutoğlu, dersinden kötü not aldğı için öğretmeni sınıf değiştirmek zorunda bırakıldığını yazan Cumhuriyet gazetesine isyan etti.

"Yalan iftira haberi yapmak nasıl bir ahlaktır" diyen Davutoğlu, ne kendisinin ne de başka kanallar aracılığıyla okulun aranmadığını söyledi.

İSPAT ETSİNLER

Yanlış anlaşılma olmasın diye eşinin bile normalde göstereceği ilgiyi minimum düzeyde gösterdiğini belirten Davutoğlu, "Bu yayını yapanlardan bir özeleştiri, bir özür bekliyorum. Yalan, varsa ispat etsinler." dedi. 

Başbakan Davutoğlu, A Haber ve ATV kanallarının ortak canlı yayınında gündeme dair soruları yanıtladı.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, çözüm sürecinde "genel af" gibi bir konunun görüşmelerde gündeme gelmediğini ve kendi gündemlerinde de bulunmadığını söyledi. Davutoğlu, "çözüm sürecinde" son iki haftadır olumlu bir hava yaşandığını ve buna her kesimin dikkat etmesi gerektiğini söyledi. 

"ORTADA TEK BİR TASLAK YOK"

Yapılan görüşmelerde "tek bir müzakere taslağının" bulunmadığını söyleyen Davutoğlu, HDP'nin de içerisinde bulunduğu tarafın hazırladığı bir taslığın olduğunu ifade eden Davutoğlu, hükümet olarak kendi isteklerinin de bulunduğunu söyledi. Davutoğlu canlı yayında şunları söyledi;

"Müzakere taslağı konusunda tek bir taslak yok. O tarafın hazırladığı taslak var bizim istediklerimiz var. Muhalefet her fırsatta karşı olduklarını söylüyorlar. Bugüne kadar hangi hususa dikkat çeksen o hususu dumura uğratmak için uğraşıyorlar. Çözüm süreci Türkiye Cumhuriyeti'nin yüz yıllık tarihinin, en önemli konusu haline gelmiştir. Muhalefet dahil her kesimle bu konuda görüşülebilir. Vakti geldiğinde bunlar paylaşılır.


45.20141226220419.jpg

"ORTAK TASLAK İÇİN ÇALIŞILIYOR"

Bizim öncelikli olarak ele aldığımız konular karşı tarafın gündeme getirdiğ ikonular var. Müzakere sürecinde, ortak bir taslak hazırlanmaya çalışılmaktadır. Önemli olan bu hususların görüşülebilir hale gelmesidir. MİT müsteşarımızın adaya gidişleri, heyetlerin gidip gelmesi. Yani yeni başlayan bir süreç değil. Oslo görüşmeleri var. Son 1.5 yıldır aslında son iki yıldır doğrudan görüşmelerde milli bir çözüm hale getirilmesidir. Bunların süratle çözülmesi için gerekli adımların atılması gerekiyor. İki kez bu konuda yavaşladı. Birincisi söz verildiği halde silahların bırakılması. Çözüm sürecinde önemli bir aşamaya gelindiğinde akamete uğruyor. İşte Gezi Parkı olaylarıdır. Atılması gereken adımlar ertelendi. 30 Eylül'de demokratikleşme paketi açıldı; ancak silahların bırakılması konusunda ilerleme sağlanamadı.

DAVUTOĞLU KIZIYLA İLGİLİ HABERLERE İSYAN ETTİ- VİDEO

NASIL BİR AHLAKTIR?

''Güya benim kızım dersinden kötü not aldığı için öğretmeni sınıf değiştirmek zorunda kalmış. O 16 yaşındaki evladımız inşallah hakaret etmemeyi öğrenir, hayata kazandırılır. Peki sırf Başbakanın kızı olduğu için kamuoyu önünde linç edilircesine, o çocuğun ertesi gün hangi şartlarda ve nasıl bir psikoloji ile gideceği düşünülmeden, yalan, iftira bir haberi yapmak nasıl bir ahlaktır?

DAVA AÇACAĞIM

Benim buraya gecikme sebebim, kızımla sürekli gece yarısı bile olsa gidip konuşuyorum bu konuyu. Kesinlikle böyle bir olay yok. Benim haberim yok. Bir kere daha, Başbakan vasfıyla okulu aramış değilim, veli vasfıyla aramış değilim. Herhangi bir görevlendirdiğim bir kişi gitmiş konuşmuş değil. Eşim bile bu anlamda normalde göstereceği ilgiyi minimum düzeyde gösteriyor ki bir yanlış anlaşılma olmasın diye. Ayrıca ben çocuğuma özel bir muamele yapsam, özel okula gönderirdim. Devlet okulunda okuyor benim kızım. Peki bu çocuk haklarına uygun mu? O gazeteye hukuki olarak gerekeni yapacağız. O gazete, sonra bir dergi. Açık bir şekilde daha 15 yaşında bir kızı okulda zor duruma düşürecek yalan bir haberi nasıl basar? Tekzip gönderdiğimizde niye yayınlamaz? Kendisi sorulduğunda, bütün açıklamalar yapıldığında, öğretmeni tarafından açıklama yapıldığında bunlar niye göz önüne alınmaz?

İSYAN EDİYORUM

Yani Başbakan çocuğu olmak suç mu? Şimdiye kadar çocuklarımızdan hangisinin özel bir muameleye tabi olduğu görülmüş? Benim bu konuda ne kadar hassas olduğum, yüreğime dokunduğu için söylüyorum. Bunu kızım da rica etmişti 'Ne olur baba zikretmeyelim' diye. Yani yakışır mı? Gazetenin adını zikretmek istemiyorum. Peki bizim o çocuk, çocuk değil mi? Onun eğitim gördüğü esnadaki psikolojisini kim hesap ediyor? Suç mu işliyoruz biz, bu memlekete hizmet etmek için gece gündüz koştururken? Başbakan çocuğu olmak, bir çocuğun onurunu, orada karşılaşacağı tutum dolayısıyla yaşayacağı travmayı mazur gösterir mi? Kimin, ne hakkı var? İsyan ediyorum gerçekten.''

ÖZÜR BEKLİYORUM

Kızının devlet okulunda okuduğunu, ayrıcalıklı bir statüde olmadığını yineleyen Başbakan Davutoğlu, ''Bir kere görüşülmüş değil. Okul müdürü açıklama yapıyor, öğretmen açıklama yapıyor. Ama bu yayın sürdürülüyor. Ahlaksızca bir dergi de bunu, başka şekilde resmediyor.

İSPAT ETSİNLER

Benim çocuklara olan düşkünlüğümü bilirsiniz. Bir tek çocuğun bir göz yaşına dünyayı feda ederim. Eğer çocuklara saygı hepimiz için gerekli bir kriterse, bir özeleştiri bekliyorum. Bu yayını yapanlardan bir özeleştiri, bir özür bekliyorum. Yalan, varsa ispat etsinler. Herhangi bir çocuğumla ilgili bir tek otorite kullandığımı göstersinler, şurada veya burada. Hissettirdiğimi göstersinler. Yok. Hepimiz için çocuklar geleceğin teminatı olmak dışında da mukaddes varlıklardır.''


"TREN RAYINA OTURDU"


6-7 ekim olayları çıkartıldı. Şimdi biz tekrar treni raya oturduk, bu treninin hedefe ulaşması için herkesin üzerine düşmesi gerekiyor. Somut bir sonuca ulaşmak için önemli bir adım atıldı denilebilir.

"ŞİDDET KULLANARAK SİYASİ TALEP DOĞRU DEĞİL"

Biz halkımızla bu ve benzer süreçlerde, türkiye'de demokratikleşmenin derinleşmesi için her adımı atarız. Şiddet kullanarak siyasi hak talebinin bittiğinin ilan edilmesi gerekiyor. Esas mesele, odaklandığımız konu bu. Bu gerçekleşirken karşılıklı hangi adımların atılması gerekiyor bu görüşmelerden ortaya çıkacaktır.

"SEÇİMLERDEN ÖNCE SONUCA ULAŞILABİLİR Mİ?"

Kesinlikle seçimlerden önce önemli bir noktaya gelinebilir. Bunu bana 1 Ekim'de sorsaydınız kesinlikle diyebilirdim. Sonrasında ortaya çıkan olaylar bize bazı şeyleri gösterdi. Biz heyecanlıyız, kararlıyız; ancak terbirli biçimde bu konuyu götüreceğiz.

"İZLEME HEYETİ OLACAK MI?"

Akil insanlar heyetinin kanaatini almıştır. Akil insanlar heyeti içerisinde böyle bir süreç götürelebilir. Omurgası oradan oluşabilir. Yeni isimler gelebilir; ancak onlar bu konuyu daha iyi biliyor. Nereye gitersek, yerel kanaat önderleriyle görüşülecek. Mesala Hatay'da da değişik toplum çevreleriyle oturup konuşacağız. Eşit vatandaşlık, özgürlükçü biçimde oradan sonuç çıkarmaya gayret edeceğiz. Süreci takip anlamında olabilir ama bu konuda alınmış bir karar yok.

"AVCI KARARI PARALEL YAPININ MESAJIDIR"

Hanefi Avcı konusunda hala bizim gücümüz devam ediyor mesajı var. Hanefi Avcı bir takibata uğradı. Yargıtay'da da sanki acelesi varmış gibi bir sonuca ulaşıldı. Bunun zamanlaması, tam da Yargıtay'da yapılanma süreci başlamışken, son derece sembolik bir davada böylesine bir karar alma, biz buradayız, ve hesap görürüz mesajı verilmeye çalışılıyor.

Bu aydınlar önce bunu sorgulaması lazım. Sadece fikir beyan ettiği için. Şimdi görülüyor ki bu son paralel yapı, emniyet ve yargıda öyle öbeklenmiş ki kendisine eleştiri getirenleri mümkünse tasviye etmeye çalışıyorlar. Hanefi Avcı ve Tahşiye grubu için alınan kararlar aynıdır. 

"17-25 ARALIK BAŞARILI OLSAYDI..."

Eğer Hanefi Avcı, bu kitabı yazmasaydı başına bu gelebilir miydi? Eğer 17 ve 25 Aralık süreçi başarılı olsaydı, örgüt üyesi ilan edilebilir, belki şu an Hanefi Avcı gibi suçlanıyor olabilirdik. MİT operasyonlarına yapılan soruşturmalarda önce MİT Müsteşarı'na sonra da bu kararı alan mekanizmalara karşı bir operasyon başlatılacaktı. Peki böyle bir darbe teşebbüsü başarılı olup, bize karşı şiddet uygulandığında şu veya bu biçimde onlara yakın olanlar rahat olabilecekler miydi?

EKREM DUMANLI'NIN MEKTUBU

Böyle bir mektup bize ulaşmadı. Bir yıldır bu bahsi geçen yayın organları her gün Sayın Cumhurbaşkarımıza, bizlere söylenebilecek en ağır şeyleri söylüyorlar. Her türlü haberi yapıyorlar. Herhangi bir sınırlamaları var mı? Gazetelerine el mi konuldu? Kendileri böyle şeyleri çıkarak, tahrik ediyorlar. Gerçekten üzülüyorum. Bu gazetelerin bu hale gelmesi için o kadar masum insanın helal parası var ki... Anadolu'dan ne paralar toplandı. Bu yayın organların üzerinden hayırlar yapılacak diye. Tanıdığımız inlarlar bunlar. 

GÜLEN HAKKINDA KIRMIZI BÜLTEN

Hukuk devletinde kimsenin insiyatifi yoktur. Herhangi bir işlemle ilgili belli bir prosüdürü var. Gereken neyse yapılır. Yani Türkiye'de herhangi bir şahıs için yapılacak işlem neyse Fethullah Gülen'e de o yapılır. Kimsenin pozitif ayrımcılıkla imtiyazlı görünmesine tahammül göstermeyiz. Normal süreç neyse kırmızı bülten konusunda o ilerliyor. Sonucunda herkes de hesabını verir. Yurtdışında olmak ya da şu veya bu vasfı taşımak gibi bir imtiyaza sahip olamaz. 

"ABD'DEN GEREĞİNİ YAPMASINI BEKLERİZ"

Ülkeler arasında bu konuda anlaşmalar vardır. ABD'den bu konuda gereğini yapmasını bekleriz. Objektif konular neyse o ilerleyecektir.

TİB TARTIŞMALARI

Böyle bir kurum zaruridir. Ama bu kurumun yeniden yapılandırılması da zarüridir. Örgütlü biçimde iletişimleri kullanan hiçbir faaliyetin olmayacağı tedbirler alınacak. Herhangi biçimde devlet kurumunda bunlar olmayacak. Maalesef bunlar istismar edilmiştir. Bir daha böyle bir ağ ile iletişim imkanları kullanarak devlet otoritesi kullanıralarak birileri bir masaya oturup telefonları dinleyip, o irtibatlar üzerinden tehdit faaliyetlerine izin vermeyeceğiz."