BIST 10.151
DOLAR 32,38
EURO 34,69
ALTIN 2.397,33
HABER /  MAGAZİN  /  KÜLTÜR VE SANAT

Çek sanat mafyası

Son çeyrek yüzyılımıza giren çek-senet mafyası nasıl olur da klasik müzige esin kaynağı olabilir. İşte cevabı..

Abone ol İNTERNETHABER
Nazım ALPMAN


Cem Mansur yönetimindeki Akbank Oda Orkestrası bugün (21 Şubat) ve yarın (22 Şubat) İstanbul’da iki konser verecek. Caddebostan Kültür Merkezi ve Cemal Reşit Rey salonlarındaki klasik müzik etkinliği “Her konserin Bir Öyküsü Var” başlığı altında yapılıyor.

Şubat ayı için seçilen tema ise bizim ülkenin “çok temel bir kurumunu” Prag merkezli sanatçılarla harmanlıyor: Çek Sanat Mafyası!

Türkiye’nin son 25 yılında adalet mekanizmasının alternatifi olarak hayatımıza katılan “çek-senet mafyası” bir klasik müzik etkinliğine nasıl esin kaynağı olabilir?

Akbank Oda Orkestrası’nın Daimi Şefi ve Sanat Yönetmeni Cem Mansur, gelişmiş mizah duygusunu ortaya koyan adlandırmayı şöyle açıklıyor:

-Konser, Çek besteciler ve neredeyse ‘Fahri Praglı’ diyebileceğimiz Mozart’ın eserlerinden oluşuyor.

Mansur’un seçtiği Çek bestecilerin eserleri çok geniş bir zaman dilimine yayılıyor. Besteleri icra edilecek sanatçılar Jan Stamic gibi 1717 doğumlu olan da var, 1972 doğumlu Kristof Maratka gibi olan da… Sonra Çek müziğinin “babası” kabul edilen Antonin Dvorak ile 1854 doğumlu Janacek’in besteleriyle konser saf Çek buketi haline geliyor.

Peki ya Mozart?

Cem Mansur’a göre o tamamen “fahri bir Praglı” sanatçı olarak kabul edilebilir:

-Doğup büyüdüğü Viyana ve Salzburg’da gerekli ilgiyi göremeyen Mozart, Prag’da büyük bir beğeniyle kabul edildi. Prag onu bağrına bastı. Orada kalıp, yerleşmesi için çok ısrarcı da oldular. Mozart da gördüğü ilgiden, sokaklarda ıslık çalarak dolaşan ve onun parçalarını ezbere bilen Praglılardan çok hoşnuttu.

Bütün bunlara karşın Mozart kalbi Prag’da kalarak yine Viyana’ya dönmek zorunda kalıyor. Nedenini Mansur şöyle açıklıyor:

-O yıllarda Viyana, Unkapanı Plakçılar Çarşısı gibiydi. Eğer besteciysen mutlaka Viyana’da çıkacaksın dünyanın karşısına…

Peki klasik müzik gibi ciddi bir alanda böylesi başlıklar nasıl karşılanıyordu?

Cem Mansur, burada da farkını ortaya koyuyor:

-Ciddiyiz elbette ama soğuk ve sevimsiz değiliz. Klasik müzik sonuç olarak eğlencelidir. İnsanlar keyifli bir konser izlemek için geliyorlar. Asık suratlı olmamalıyız.

Bir ara klasik müzik dinleyicileri için ağzımdan “elit” sözcüğü kaçıyor. Cem Mansur anında itirazını yapıştırıyor:

-Niye elit olsun ki? Dvorak bir kasabın oğlu. O mu elit? 18. yy. konserler için bestelenen parçalarla sokak müziği bestecileri arasında bir fark yok ki…
Mansur’a göre önemli olan insanları klasik müzikten mahrum etmemek. Yaygınlaştırmak, izleyici kitlesini genişletmek. Anadolu’ya yapılan klasik müzik seferleriyle bu yolda önemli mesafeler alınabiliyor. Bu alanda kendisinin çok özel bir anısı buluyor:

-Geçenlerde yanıma bir çocuk geldi. Altı yıl önce Diyarbakır konserimiz sırasında ilk kez klasik müzikle tanışan genç, o zaman karar vermiş müzisyen olmaya. Şimdi Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nda tuba çalıyormuş!
Cem Mansur’un oluşturduğu “Çek Sanat Mafyası” konserinin solisti de klarnet sanatçısı Chen Halevi… Sanatçı üçüncü defa Akbank Oda Orkestrası’nın konuğu olacak.

Aslında mafya ile müzik arasındaki ilişkiye eski gangster filmlerinde çok sık rastlanırdı. Mafya tetikçileri uzun namlulu silahlarını keman kutuları içine yerleştirip öyle “iş”e giderlerdi. Günümüzde o “incelikte” gangster de kalmadı!

Cem Mansur yapımı “Çek Sanat Mafyası” bu yüzden ilaç gibi iki konser olacak.