BIST 10.056
DOLAR 32,25
EURO 34,81
ALTIN 2.424,81
HABER /  MAGAZİN  /  KÜLTÜR VE SANAT

Bozkırın Efendisi

İslam öncesi Türklerin yaşayışı, inanışları ve töreleri hakkında bir roman

Abone ol

Ve kanlı savaşların ardından 2. Göktürk İmparatorluğu kuruldu…' Tarih kitaplarında birkaç satırla anlatılan imparatorlukların yıkılıp yeniden kurulması süreçleri bir romanın konusu olursa, okuyucu, kılıcını salladığında en az 10 kişiyi deviren, mert, çevik, uzun boylu, kaslı, neredeyse ölümsüz, dediği dedik bir kahramanla karşılaşacağını düşünür değil mi?

Öyle ya; Tarkan böyle biridir, Malkaçoğlu da… Ama hayır, 'Bozkırın Efendisi' kitabının satırlarında dolaşanlar roman kahramanı olarak sıradan bir insanla karşılaşıyorlar. Hatta korkuları, çekingenlikleri, hesapları, yanlışları olan, çok da ön saflarda yer almayı tercih etmeyen sıradan bir insanla…

Murat Kınıkoğlu “Tarihimizi sıkılmadan okuyup belli dönemleri kuru iki kelimeyle değil gerçek hayatlar üzerinden öğrenmeliyiz” düşüncesiyle yazmış 'ni… “Türk tarihinin birçok devresi hakkında özellikle Osmanlı Dönemi'yle ilgili çok eser ve bilgi var. Ama daha gerilere gidildiğinde pek fazla bir şey bilmiyoruz. Bildiklerimiz de Rus ve Çin kaynaklı. Kitabımda yaklaşık 1400-1500 yıl önceye gittim. O dönem hakkında akademik araştırmalarda kalmış bilgileri romanlaştırdım. Böylece kolay okunup öğrenilsin istedim” diyor.

Kınıkoğlu'na, sohbetimizin daha başında “O dönem Türkleri ile günümüz Türklerinin benzerlikleri” soruyorum. “Ne yazık ki bizim için asırlar da geçse tarih tekerrür ediyor. 1400 yıl önce bize verilen görev neyse bu gün de aynı. Romanın geçtiği dönemde Çinlilerin Rit Nizamı vardı. Bölgedeki tek hakim güç Çin idi. Gücünü yitirmiş diğer topluluklar kayıtsız şartsız Çin'in isteklerini yerine getiriyordu. 1. Göktürk İmparatorluğu yıkıldığında dağılan Türk Boyları da Çin'in Rit Nizamı'na bağlıydı. Boylar arasından en güçlüsü Çin adına diğerlerine ağabeylik yapıyor, Çin adına bölgede vergileri topluyor, nizamı sağlıyor gerekirse savaşıyordu. Günümüzde de ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi böyle bir şey. Türkiye bölge ülkelerine göre daha farklı bir yapıda ve görevde. ABD, bize ağabeylik görevi veriyor. Yeri geldiğinde ülkeler arasında arabuluculuğu bile biz yapıyoruz.”

BİZ HUN DEĞİLİZ

Murat Kınıkoğlu aslında kardiyoloji doktoru. Yazarlık, ruhunu dinlendirmek için seçtiği ve gitgide uzmanlaştığı bir uğraş. Kınıkoğlu'nun doktor yanı, genetik bilimine ve Türklerin genetik mirasına da merak duyuyor hiç kuşkusuz. “Bir bakın” diyor Kınıkoğlu, “Biz Çinlilere, Orta ve Uzak Asya insanına tip olarak hiç benzemeyiz. Çok eski zamanlarda ortak gen yapımız vardı ama Asya insanından, o genetik koddan çok önce koptuk biz. Zaten gen araştırmaları da Yunan, Ermeni hatta İtalyan'a daha yakın bir ırk olduğumuzu kanıtlıyor. Biz Hun değiliz. Onlardan çok önce evrimsel olarak ayrışmış ayrı bir ırkız.”

Tarihi gerçekler üzerine hayal-gerçek arası kahramanlar monte edilerek yazılmış bir kitabı; 'Bozkırın Efendisi'ni okurken insan, bir yandan kahramanları hayatına dahil oluyor bir yandan da satırlar arasına serpiştirilmiş tarihi bilgileri özümsüyor. Türk gelenekleri, giyim tarzı, yemek ve sofra adabı, aile yapısı, ailedeki hiyerarşinin önemi, obalar, obalar arası ilişkiler, çekişmeler, bağlılıklar, savaşlar, entrikalar… Tarih kitaplarında pek de yer almayan bu çeşitlilik, kitabı zenginleştirirken bir dönemin gerçeklerini de anlatıyor kuşkusuz. “Zira Türk tarihinin MS 500-700 yılları arasındaki bölümü hakkında pek de fazla bir şey bilmiyoruz” diyor Kınıkoğlu ve “Atalarımız hakkında derin bilgilerimiz yok. Olanlar Çin ve Rus kaynaklarına dayalı. Onlar da ilkel ve göçebe kabileler olarak tanımlar bizi. Bu romanda ırkçılık bulamayacaksınız. Erdem ve dürüstlük üzerine dayanan törelerimizi bulacaksınız daha çok” diye ekliyor.

GÖK AĞLAMAYINCA, YER GÜLMEZ

Murat Kınıkoğlu, 'Bozkırın Efendisi'ni 6 yıl süren araştırmalar sonunda yazmış. Konuyla ilgili kitapların taranmasının yanı sıra internet araştırmaları da yapmış.

“Kınık bir Türk boyu ismi… O bölgelerden misiniz siz de?” soruma “Hayır. Bölgeyle alâkam yok. Zaten kitabı yazdıktan sonra gittim oralara. Ama kitapta coğrafyayı anlatırken google'dan yararlandım. Sanki santim santim gezdim oraları. Kitapta kahramanlarıma kımız içirip duruyordum da kendim 'neymiş bu kahramanlarımın vazgeçemediği içki' diye merakımdan gidince içtim. Fakat şehirleri değil de köyleri hedeflerseniz sanki bir zaman makinesiyle asırlar öncesine uçarsınız. Çadırlar, giysiler, gelenekler hâlâ bizim Yörüklerimizin yaşamı gibi…” diye yanıt verdi.

Kitapta bölüm başlarına konulan özdeyişler de çok anlamlı. Bugün kuraklıktan perişan olan bizlere asırlar önce yaşamış atalarımızdan mesajlar var örneğin. 'Kararsız kaldığın zaman iyiliğin tarafını tut'. 'Söz verme, verdinse dönme'. 'Diken battığı yerden çıkar'. 'Yaralı aslana kılıç çeken çok olur'. 'Ödünç kedi fare tutmaz'. 'Sürü tersine dönerse, uyuz keçi öne düşer'. 'Her bildiğini söyleme, her söylediğini bil'. 'Gök ağlamayınca yer gülmez' gibi.

İslam öncesi Türk toplumunun yaşayışı, inanışları ve töreleri hakkında bir roman kurgusuyla bilgi edinmek isteyenler için 'Bozkırın Efendisi' iyi bir seçim ancak satırları her zamankinden dikkatli okuyanlar 1400 yıl öncenin öyküsünde günümüzün ipuçlarını da bulabilirler.