BIST 9.080
DOLAR 32,35
EURO 35,01
ALTIN 2.323,40
HABER /  GÜNCEL

'Bahçeli Yargıtay'dan önce kongre kararı verdi'

MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Yargıtay kararından daha önce kurultay salonunu ayarladığını söyledi.

Abone ol

MHP bugüne kadar siyasi partilerde eşine rastlanmayan bir kurultay sürecinden geçiyor. Yargı kararlarıyla şekillenen kurultay karmaşası her geçen gün daha da büyüyor, farklı tartışmaları beraberinde getiriyor.

Al Jazeera’nin sorularını yanıtlayan MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, “partinin yıpratıldığı gerekçesiyle”  Genel Başkan Bahçeli’nin Yargıtay kararından önce kurultay salonunu ayarladığını söyledi. Yalçın, 10 Temmuz’da yapılacak kurultayda kimsenin dışlanmayacağını, her konunun konuşulacağını belirtti.

Milliyetçi Hareket Partisi’nde bugüne kadar Türkiye’de görülmemiş bir hukuk süreci yaşanıyor. Neden yaşandı bunlar? MHP nasıl bu hukuk karmaşasının içine düştü?

Gayet basit. 1 Kasım’dan sonra sonuçları beğenmeyen, farklı yorumlayan ve bu farklılığın ardında da bir takım değişik amaçlar peşinde olan kesimler bunu bir fırsat addetti. Sözde ve demokratik olduğuna inandıkları gerekçelerle partiyi adeta bir kaosa soktular. 1 Kasım sonuçlarını biz de övmedik zaten. Delegemiz de tabanımız da sonuçtan memnundur demek imkânsız zaten. Genel Merkez bu değerlendirmeleri yaparken, kendilerine muhalif ismini koyan bu kesimler partide büyük bir değişikliğin olması gerektiğini savundular. Eylemde ise farklılık arz eden bir davranış biçimi içine girdiler. Genel Başkanlık yarışı olmadığı halde “Genel Başkan adayıyım” diyerek ilgili ilgisiz kişiler partiye zarar vermeye başladılar. Halbuki mesele sadece tüzük değişikliğiydi. Bu değişiklikten hareketle bundan sonraki süreçte olabilecek bir başkanlık yarışını benimsemediler. Kendi başlarına hareket edip, kendi başlarına bir takvim oluşturdular. Biz olağan kongremizi takvime bağlamıştık.

Ama siz bunu 3 yıl sonrasına ertelediniz…

Bu benim meşru hakkım. Niye? Çünkü bu yönetim bir önceki kongrede Genel Başkanlık makamı ve MYK olarak seçildi. Bunu niye kabullenmek istemiyorlar? Bu antidemokratik bir karar değil ki. Kongreden alınan yetkiye dayanarak verilmiş bir karar. Bu karar alınmış olmasına rağmen imza topladı bazı arkadaşlar. Toplayabilirler, saygı duyarız. Herkes aynı şeyi düşünmek zorunda değil. Ancak bunlardan istifade edip de bunların ardından farklı amaçlar gözetmek bizce doğru olmayan yöntem.

Nedir farklı amaç? Yönetimin değişmesini istemek dışında ne görüyorsunuz?

Partiyi ele geçirmek. Bu masum bir ele geçirme değil. Üst aklın kim olduğunu defalarca söyledik. Ancak MYK kararını beğenmeyenler imza topladılar. Biz “Doğru değil. Olağan kongreler içinde yapalım, geleneklerimizde bu yok” dedik. Baktım partimizin 47 yıllık tarihi içinde biz toplam beş tane olağanüstü kongre yapmışız. Bunların hepsi de önemli sebepler ile. Yani ya ölüm, ya partinin isminin değişmesi gibi konular. Dolayısıyla biz doğrusunun kendi kararımız olduğuna hükmettik. Bu da Genel Merkez’in, yönetimin hakkı. Niye böyle dediğiniz zaman, bizi suçladıkları anormalliğe düşüyorlar. Ben farklı düşündüğüm zaman neden yadırganıyorum, neden demokratik olmamakla suçlanıyorum?

Bir siyasi partinin, yönetimin başarısı neyle ölçülür. Sadece bir seçim ya da iki seçim değil burada söz konusu olan…

Ben de onu söylüyorum sadece bir seçim, iki seçim değil. Sadece seçim de değildir ölçü zaten.  Bir siyasi parti iktidar olmak için vardır. Doğru, bu bir ölçüdür. İktidar olamadığınız takdirde performansınız önemli. Halk desteğinin ne kadar olduğu önemli. Nereden nereye geldik dediniz ya. Beğenmediğiniz yönetim bu partiyi yüzde 18 oyla iktidar ortağı yapan bir yönetim. Bu Genel Başkan yüzde 8’lerdeki partinin oyunu yüzde 18’lere çıkarmış.

Sonra?

Sonra düşmüş sonra yeniden çıkarmış bir Genel Başkan. Dolayısıyla tek bir hadiseye bakıp da genelleme yapamazsınız. Kaldı ki 1 Kasım’ı biz şiddetle savunuyor değiliz. Eksiklerimizi görmeye çalışıyoruz ve onları bertaraf etme adına bir takım şeylerin yapılmakta olduğunu mutlaka göreceksiniz. Ancak bu yarış farklılaştı. Bunu anlatırken ben “Sayın Genel Başkan neden Yargıtay kararından bir saat sonra bu kararı aldı?” sorusunun da yanıtını vermek istiyorum. Buradaki temel sebep Genel Başkanımız birinci sebep olarak partinin yıpratıldığı gerekçesiyle acil olarak böyle bir karar aldı.

Yargıtay bu yönde karar vermeseydi ne olacaktı?

Onu da izah edeceğim. İspatı da var, bir gazetecisiniz gidip araştırdığınızda bulursunuz. İkinci sebep beğenmesek de doğru bulmasak da yargıya saygı. Biz bir siyasi partiyiz ama Türkiye’nin gerçeklerinden koparıldık. Alâkalı alâkasız medyada herkes MHP’yi konuşmaya başladı. MHP ile alakası olmayan, geçmişte MHP’ye düşmanlık yapmak isteyenler bile partiye rol biçmeye çalıştılar. Köşe yazarlarına bakınız. Eski kafalar, eski tüfek solcular mesela bunu fırsat bilerek partiye hücum ettiler. Hâlbuki partiyle alâkaları yoktur bunların. Biz Türkiye’nin gerçeklerinden, terör gerçeğinden, dış politika gerçeğinden uzaklaştırılmaya çalışıldık. Ben üç tane sebep saydım işte. Bunlar yüzünden Genel Başkan bir saat sonra kongre kararı aldı. Şimdi sizin sorunuzun cevabına gelelim. Yargıtay kararını 24 Mayıs’ta aldı. Sayın Genel Başkan 20 Mayıs’ta Ankara Arena’da üç tarih ayırttırdı. 19 Haziran, 26 Haziran, 10 Temmuz. Bunu kimse bilmiyordu, benim bile 22 Mayıs’ta haberim oldu. Buradan ne sonuç çıkarırsanız çıkarın. Sayın Genel Başkan’ın kafasında nelerin oluştuğunu ifade etme adına bunu söylüyorum.

O zaman neden bu noktaya kadar gelindikten sonra bu karar alındı? Madem daha önce bu karar alındıysa neden bu kadar ipler kopmadan, 15 Mayıs yaşanmadan bu açıklanmadı?

15 Mayıs kanunsuz bir çıkıştı. Sen bunu bile bile ortada bu tedbir kararı varken yaparsan,  o tip hoş olmayan hadiseler olur. Orada parti rezil edildi.

İşte parti rezil edildi diyorsunuz ya, onun için soruyorum. Madem kurultay kararı alacaktınız bunu parti “rezil edilmeden” açıklayamaz mıydınız?

Şunu mu demek istiyorsunuz. Her imza toplayanın, her isteyenin dediğini kabul edin mi demek istiyorsunuz?

Ama burada tüzükte yer aldığı şekilde yeterli sayıda imza vardı…

Hayır kabul etmez Genel Merkez. Onun da doğruları vardır. Yöneten burasıdır. Dışarısıdır. Her kafa kaldırana “eyvallah” deyin demek anlamına geliyor bu.

O zaman yönetim istemiyor fakat taban istiyorsa da yönetim değişmez anlamına mı geliyor bu?

Hayır, onun da kararını aldık. Kongre kararı alan da biziz. Sadece tüzük kongresi istenirken daha fazlası verildi. Hadi buyurun dedik. Peki böyle dendiği halde hâlâ tarih tartışması yapan kim? Biz yolu açtığımız halde bu şahsiyetler neden tarih kavgası yapıyor? O tarihte olsa ya da öbür tarihte olsa ne olur?

Muhalifler bunun nedenlerinden birinin tüzük kurultayına kadar ihraç sürecinin işlemesi olduğunu belirtiyor… İhraç düşünüyor musunuz? İnceleme sürüyor adaylar hakkında, kesin ihraç istemiyle disipline sevk edilecekler mi?

Bugüne kadar disiplin kurulunun ihraç ile alâkalı hiçbir girişimi yok. Olup olmayacağını ben bilemem. İhracı gerektirecek bir olay vuku bulduğu takdirde olur tabii. Bugüne kadar çok değişik hadiseler cereyan etti ama dikkat ederseniz Genel Merkez çok sabırlı davrandı. Bu yolu kullanmadı. Sadece ve sadece üç aday ile ilgili basında söyledikleri hakaretamiz sözler bir kurul tarafından inceleniyor. Bunun dışında hiçbir şey yok. O inceleme sonucunda iki seçenek var. Ya disipline sevk edilir ya da kovuşturmaya yer olmadığına karar verilir. Buradan hareketle bugüne kadar bu yolu işletmemiş Genel Merkez’den korkuluyorsa bu da bir art niyettir. Yapsak şimdiye kadar yapmaz mıydık? Niye bekleyelim? Niye duralım? Parti disiplinin dışına çoktan çıktılar zaten. Partiyi mahkemelik yapan da kendilerine “muhalif” diyen isimlerdir, süreci başlatan onlardır. Genel Merkez’in kararını tanımayıp, normal bir olağan kongreyi benimsemeyip alelacele bu yolu açan kendileridir. Biz mahkemeye gitmedik, mahkemenin verdiği kararı temyiz ettik. Temyiz sonucuna uyacağız dedik, işte uyuyoruz. Daha ne yapılabilir? Hepsini bir tarafa bırakın. Genel Merkez hatalı diyorlar. Bana göre öyle değil ama varsayalım öyle. Genel Merkez ayın 24’ünde bu hatadan vazgeçti, kongre dedi. Nedir bu kaosun sebebi şimdi? Ben miyim?

19 Haziran’da kurultay kararı aldılar ve yakında ilana çıkacaklar. Buna karşı bir mahkeme süreci başlatmayı düşünüyor musunuz?

Düşünmüyoruz.

700’ün üzerinde delegenin arkalarında olduğunu söylüyorlar. Orada üst kurul delegesi çoğunluğu sağlanırsa yine de o tüzük değişikliğini tanımayacak mısınız?

Genel Merkez’in olmadığı bir tüzük kurultayı meşru değildir. Toplanabilir ama meşru olmaz.

Mahkeme kararına rağmen Genel Merkez katılmıyorsa ne yapabilirler?

Genel Merkez katılmayacak zaten. Ama ortaya bir alternatif koydu. Tüzük değiştireceğim diye de ilan etti. Buna rağmen ortaya bir alternatif koyarsanız, onu yok sayarız. Ben Genel Merkez olarak bir kongre yapmamış olsam, haklısınız. Ama yapıyoruz. Biz öyle tarlalarda, kaçak göçek toplantılar peşinde değiliz. Orada Genel Merkez’in çağrısı olduğundan dolayı delege 10 Temmuz’a teveccüh gösterecektir. Tanımıyoruz derken kastımız budur daha ziyade. Kaldı ki orada bir çok hukuki sıkıntı var. Çağrı heyetinin görevi sabah biter. Mekânı tutar, daveti yapar, onun dışında bir karar veremez. Peki Genel Merkez’in olmadığı yerde tüzüğün 64 numaralı maddesi ortada dururken, divanı nasıl teşekkül ettirecekler.

Ne sakıncası var? Genel Merkez neden katılmıyor 19 Haziran’daki kongreye?

Genel Merkez alternatif tarih koyuyor ortaya. Ben kongreyse kongre, tüzük ise tüzük, karar organlarının değişmesi ise hepsine olur diyorum ve ortaya bir tarih koyuyorum. Aralarında 20 gün var. Tarih koyuyorum, daha niye gideyim oraya? O zaman koyduğum tarihi ve verdiğim kararı ben kendim baltalamış olurum. Otel köşelerinde değil, koca spor salonlarında bu imkânı veriyoruz. Hâlâ başka bir şey derlerse bunu Genel Merkez neden kabul etsin? Burası bir siyasi parti, dernek değil.

MHP’nin “bu davranış biçimlerinden kısmen zarar gördüğünü” siz de söylediniz. Hem taban hem de potansiyel seçmen açısından soruyorum, MHP nasıl etkileniyor bu durumdan?

1 Kasım’dan sonra kendilerine muhalif deyip ortaya çıkanlardan dolayı parti kısmi bir zarar gördü. Tabii bu toplumsal algıya da kısmen yansımıştır. Ama bu telafi edilmeyecek bir husus değildir. Onu da yapıyoruz, sorumluluk Genel Merkez’de. O toplumsal algıda bir takım zararlar görüldüğü anda Genel Merkez bu kararı aldı. 10 Temmuz’da bu algıyı değiştirebiliriz. Birlik beraberlik içinde, şölen gibi bir büyük kurultay yaparsın. Delegelerin, mensupların istediği her şeyi de orada tartışırsın veya seçersin.

Nasıl bir hazırlık yapıyorsunuz 10 Temmuz için?

Herkesin katılacağı, kimsenin dışlanmayacağı, herkesin orada kendisini ifade edeceği bir kongre. Tüzük mahsurlu dendi, hay hay, hatta ilk olarak tüzüğü konuşacağız. Genel Başkanlık yarışı istendi, hay hay, MYK da konuşulacak. Daha ne yapalım?

Bu yaşanan hukuk tartışmasına ne diyorsunuz? Gemerek ve Tosya mahkemelerinin kararları, muhaliflerin başka hamleleri… Ne düşünüyorsunuz?

Bu sorunuza “Yargı bağımsız” diye cevap vermek isterdim. Ben o zaman “Ankara’da da hakimler var, sadece Berlin’de yok” demiştim. Bu idealist yaklaşım biçimim kendi zihnimde zarar gördü. Allah Allah dedim. Parti tüzüğünü görmeyen bir 12. Sulh Hukuk Mahkemesi kendisi rahatlıkla karar verebiliyor. Tüzük antidemokratikse onun kararını Anayasa Mahkemesi verir. Bu yöntemler kullanılmadan mahkeme böyle bir karar verdi, Yargıtay da onadı. Bu yargı kararlarına saygılıyız ama yanlı olduğu, tesir altında verildiği kanaatindeyiz. Hiç söylemek istemezdim bunu. Dolayısıyla eğer bugünlerde Türk halkı güven endeksini sıraladığında yargı yüzde 30’larda geziyorsa, bu sürünüyor demektir. Bunu sadece bir siyasi parti temsilcisi olarak söylemiyorum. Halkın indindeki yargı da aynı durumda.

Siz de bu algıya vesile olmuş olabilir misiniz?

Hayır efendim. Biz yargıya baskı yapmadık. Biz yargıya güvendik, öyle bir yol takip etmedik. Tedbir dahi almadık. Böyle olmasına rağmen Türk milleti adına karar veren, bağımsız olması gereken bir yargı daha adilane bir sonucu çıkarabilirdi diye düşünüyoruz.