BIST 10.159
DOLAR 32,21
EURO 35,08
ALTIN 2.471,33
HABER /  GÜNCEL

Ay'dan Ayeri'ye cevap gecikmedi

Savaş Ay'ı A Takımı'ndaki tutumundan ötürü yeren Burhan Ayeri'ye cevap gecikmedi. Ay'ın son sorusu Ayeri'yi can evinden vurdu.

Abone ol

Savaş Ay, kendisini kıyasıya eleştiren Burhan Ayeri'ye cevap verdi. Ay, "Burhan Ayeri de böyle yazarsa batsın bu dünya!.." dedi...

Ekran Polisi Burhan Ayeri Akşam gazetesindeki köşesinde son
A Takımı'nı, beni ve konuğum Nazlı Ilıcak'ı şöyle eleştiriyor: "Yasakların acısını çok iyi bilen Nazlı Hanım'ın a takımı'ndaki tutumunu görünce şaşırdık. 'Yeni TCK medyaya nasıl yansıyacak' başlıklı tartışmada, gazeteciliği yapılamaz hale getiren değişiklikleri savunan tek 'Sarı basın kartı sahibi' idi. Türkiye'yi dünyanın en kalabalık 'Mahkum gazeteciler cezaevi rekoru'na ulaştıracak bir gelişmeyi nasıl savundu, aklımız ermiyor. Eğer bunları Recep Tayyip Erdoğan Hükümeti değil de, kazara bir başkası yapsaydı, parça parça ederdi."

Sıra bende
atv'deki tartışmaya İstanbul'da batan, LPG taşıyan RoRo gemisi ağırlığını koydu. Savaş Ay'ın habercilik tarafı ağır basınca ele alınan konunun ciddiyeti kayboldu. Ay'ın başında bulunduğu 'Merkez Haber Ajansı'nın şovunu, bir yerde de reklamını izlemeye başladık. Anlayacağınız böyle bir organizasyon, düzenleyicisinin eliyle reytingini, dolayısıyla ciddiyetini kaybetti...

Kanlı kalem 'Buhran Abi
Ben Akşam'da yazarken odalarımız yan yanaydı. Bazen takılırdım; "Senin esas adın Kanlı kalem Buhran Abi olmalı" derdim, gülüşürdük. Yeni yetmeler Burhan Ayeri'yi sadece televizyon eleştirileri yazan bir "aksi ihtiyar" sanabilir. Ama öyle değil. Neredeyse yarım dalya denecek bir gazetecilik geçmişi vardır Ayeri' nin. Gecegündüz haberle, olaylarla halli hamur olarak yoğrulmuş bir Babı Ali çocuğudur o. Bir çırpıda sayılmayacak kadar fazla sayıda öğrencisi hem geçmişte hem şimdilerde çeşitli yayın gruplarında üst düzey yöneticiliklere kadar ulaşmıştır.

Zor yılların adamı
En büyük gazetelerde en zorlu sancılı yıllarda haber merkezleri, yazı işleri toplantılarını da ekleyeyim ki, Burhan Ayeri'nin nasıl su katılmamış bir gazetecilikten geldiğini öğretelim bilmeyene.
İşte tam da burada ve bu özelliklerini de bildiğimden çok şaşırdığımı söylemeliyim bu duruma. Neymiş canlı yayın sırasında muhabirlerimizin geçtiği batan Ro-Ro gemisi haberini verip, ara ara da gelişmeleri ekrana getirdiğim için esas konumuz olan 1 Nisan Yasası ve basın konusu ciddiyetini kaybetmiş.

El insaf abi
Böyle bir saçmalık senin kaleminden nasıl çıkar be Burhan Abi? İki gündür haber bültenlerini, gazete baş sayfalarını görmüyor, okumuyor musun? İstanbul nasıl bir tehlike atlattı, herkes fark etmedi mi bunu? Böyle bir olay bir haber programının canlı yayını sırasında gelecek ve ben vermeyeceğim öyle mi? Ya da birkaç satırla geçiştirip, gelişmeleri bildirmeyeceğim. Tüm İstanbul'un valisi, emniyeti, belediyesi, itfaiyesi, sahil muhafaza ekipleri, sağlık neferleri ve ahalisi ayaklanmış, felaketi nasıl önleriz diye çabalarken ben teğet geçeceğim bunu mu diyorsun?

Sizin kuşak
Merkez Haber Ajansı'nın hemen hemen bütün muhabirleri sıcak evlerini, uykularını, eşlerini, çocuklarını bırakıp fotoğraf makinelerini kapmış Kartal'dan Harem'e, Sirkeci'den Yeşilköy'e, hastane acillerine, kriz merkezine ulaşmış ben onlara canlı bağlanıp gelişmeleri bildirmeyeceğim, halkı panik yapmadan önlem almaya, kriz masasından sevk ve idare edilen resmi görevlilere yardıma çağırmayacağım sence öyle mi? Yapma Burhan Abi, sen ve senin kuşağın, yani bizzat bizim kadroları yetiştiren ustalar böyle mi öğrettiniz? Kamuyu direkt ilgilendiren sıcak haber ambulanstır, bütün araçlar ona yol vermelidir, tüm haberleri sollar bu tür gelişmeler diyen sen ve diğer ağabeylerimiz değil mi?

Mehmet Soysal'a soraydın
Sen bana değil, mesela TGRT Haber Daire Başkanı olduğu halde bu gelişmeleri sanki hiçbir şey olmamış gibi izleyen, yerinden kıpırdamayan, bir telefon açıp da ekiplerine ne oluyor, nasıl oluyor demeyen sevgili Mehmet Soysal kardeşime sorsaydın keşke.
Orada evcil hayvanları yaşatma ve üretme toplantısı ya da ne bileyim futbolda şike ve teşvik konusu konukları yoktu ki. Stüdyonun yarısı gazeteciyle doluydu, konumuz zaten basın mesleğiydi ve bu kadronun olduğu bir yerde İstanbul'u yakıp yıkacak kadar büyük bir tehlikenin haberi anında verildi diye fırça atıyorsun bana öyle mi abi?

Akşam'cılar niye gelmedi?
Ben buna yer vermeseydim, beni ertesi gün azarlaman, 'Nasıl atlarsın sen bunu, tarihi fırsat kaçırdın' diye zılgıtı çekmen gerekirdi asıl.
Haa bu arada, madem bu kadar ciddi bir konu konuşuluyordu, o zaman koridora kadar bir çıkıver de gazetenizin yöneticisi olan iki sevgili kardeşim Ahmet Tulgar ve Oray Eğin'e sor bakalım neden çağrıldıkları halde gelmediler bu ciddi konuyu konuşmaya? Yazarınız Serdar Akinan kardeşim gazetenizi temsil etmek üzere geleceğine söz verdiği halde haber bile vermeden niye katılmadı programa? Ve son olarak da zatıaliniz komedyen kardeşlerimizin yaptığı talk show programlarına bile konuk giderken böylesi bir ciddi platforma gelmeyi neden reddettiniz.
Ellerinden, yanaklarından öper, sevgilerimi sunarım canım ustam.

YAZI:Savaş AY
SABAH

yer