BIST 10.644
DOLAR 32,20
EURO 35,01
ALTIN 2.500,70
HABER /  GÜNCEL

Anlamadıkları halde tartışıyorlar!

Engin Ardıç, magazin gazetecilerinin anlamadıkları halde, tartıştıkları tiyatroya değindi. Ardıç, ağlayan tiyatrocuları eleştirdi. Ayrıca yapılması gerekenleri de söyledi.

Abone ol

Engin Ardıç, derken lafı "Tiyatroculara" attı. Ardıç'ın lafından magazin gazetecileri de pay biçtiler.

Bir oyuna, bir gün yazdıklarına göre dört, başka bir gün yazdıklarına göre altı ya da sekiz seyirci gelmiş, oynayan tiyatrocu da oturmuş ağlamış... Magazin gazetecisi seyirciyi suçluyor, niçin gitmiyorsunuz, böyle muhterem insanlar ağlatılır mı?

Bu konu, tiyatrodan anlamayan gazeteciler tarafından uzunca bir süre tartışıldı. Ağlayanın Müşfik Kenter olduğu ileri sürüldü, o da topu kardeşine attı: 'Ben değilim, belki Yıldız ağlamıştır!'

Biz de güldük.

Hiçbir tiyatrocunun, oyun tutmadı, seyirci gelmedi diye ağlamaya hakkı yoktur. Ayıptır.

Tiyatronun bazı kurallarını yaşı yetmişi geçmiş ustalara biz öğretecek değiliz: Tutmayan oyun, kaldırılır. Israr edilmez, oturup ağlanmaz.

Onun yerine, tutacak bir oyun konur. Ferhan'ın yaptığı gibi 'benim gişe derdim yok, şu şu şu kişiler gelmesinler zaten' diye efelenmek de saçmadır. Borç gırtlağı aşınca arpacı kumrusu gibi kalırsın.

Gene hiç sekmeyen bir tiyatro kuralı da şudur: Tutan oyun da asla kaldırılmaz! On sene, yirmi sene de oynansa hiçbir tiyatrocu 'yeter, sıkıldık artık' demez. Dönem dönem kadro değişir, oyun sürer. Sırada bekleyen hangi oyun ne kadar daha iyi olursa olsun, bekler, ya da başka bir salon bulur.

Ekmeğini teriyle kazanan özel tiyatrolardan sözediyoruz tabii, devlet ya da belediye arpalıklarından değil.

Hep bilinen örneklerdir: Londra'da Agatha Christie'nin ünlü 'Fare Kapanı' oyunu, Paris'te Eugene Ionesco'nun birer perdelik iki kısa oyunu 'Kel Şarkıcı' ve 'Ders', 1952 yılından beri sürüyor!.. Tam elli üç yıldır! Benimle yaşıt!

Kimbilir kaç kez kadroları değişti ama kaldırmayı düşünmüyorlar. Bu oyunlar ve oynandıkları tiyatrolar, birer ulusal anıt olmuşlar.

Yıllar önce, 'Fare Kapanı'nı benim seyrettiğim gece toplam on ya da on beş seyirci vardı. Sahnede hiçkimse ağlamadı, kuliste ne halt ettiler bilemem ama ağladıklarını sanmıyorum. Aynı gün 'Operadaki Hayalet' kapı kırdırıyor, tam sekiz ay sonrasına bilet satılıyordu. Yirmi sterlinlik bilet karaborsada iki yüz sterline kapışılıyordu. Ben de iki yüz papel kazıklandım. Ama 'Fare Kapanı' da sürüp gidiyordu işte...

Lakin, koskoca Müşfik bu yaşından ve bu deneyiminden sonra kalkıp da yok Nasreddin Hoca, yok Keloğlan gibi saçmalıklar sergileyecekse, hiç üzülmeye kakmasın ve de hiç boşuna 'kapkaç var, trafik sıkışık' gibi bahaneler üretmesin.

Satacak malın olsun, alıcısı Bağdat'tan gelir. 'Eskiden insanlar Pendik'ten gelirlerdi oyun seyretmeye' demiş. Sen tutacak oyun koy, Pendik'ten de gelirler Kartal'dan da. 'Operadaki Hayalet'i ben Hamburg'da da seyrettim, insanlar bırakın Altona falan gibi banliyö kasabalarını, taa Frankfurt'tan Köln'den özel otobüslerle geliyorlardı!...

Tutacak oyun dedik, tabii Levent-Oya ikilisi, ya da Yılmaz-Demet ikilisi gibi ilkokul müsameresi yapın demedik...

Müşfik Baba, bir kahve içelim, ben sana iki saat içinde beş yıllık repertuar yapayım... İçinde Shakespeare de olacak, Brecht de, Müsahipzade de... Tutar, tutar, merak etme...

Yeter ki, 'şimdi halk bunu anlar' diye Nasreddin Hoca gibi işlere girme.

Ayrıca, otoparkı olmayan yere, trafiği tek yönlü caddeye tiyatro binası yaptırırken bana mı sormuştunuz abla kardeş? Sofita yaptınız, kulise duş da koydunuz ama işin bu yanını hiç düşünmediniz.

Çok kişi bilmez ama bu yazıda adı geçen herkes hatırlayacaktır: Bendeniz eski bir tiyatro oyuncusu, tiyatro yazarı ve tiyatro eleştirmeniyim efendim. Tabii kendi çapımda. Fakat işkembe-i kübradan atmıyorum, bilerek konuşuyorum.

Bazı gazeteci arkadaşlar da anlamadıkları konularda ahkam kesmekten vazgeçsinler. Sırf oyuncu ağlamasın diye seyirci şuradan şuraya gitmez. Sen iyi oyna ve de iyi oyun oyna, eşek değildir, gelir.

Lakin, tiyatro yöneticisi yazara para vermemek için oyunu kendisi yazmaya, hele hele, onun bunun şiirlerinden çekiştire çekiştire olmayacak ve tutmayacak gösteriler üretmeye kalkmayacak. Oyun gibi oyun oynayacak.

YAZI:Engin ARDIÇ
AKŞAM