Millet olarak yüreğimiz yanıyor…
20 şehit vatan toprağına emanet edildi.
Mekânları cennet olsun. Allah ailelerine sabır, milletimize dayanma
gücü versin.
Ama acının içinde bir gerçek var:
Bu millet sadece yas tutmaz, aynı zamanda hesabını sorar, gerçeği
arar, fitnenin, yalanın, algının önüne geçer.
Düşen uçağın kara kutuları Türkiye’ye getirildi. TUSAŞ’ta
incelemeler başladı.
Kaza kırım ekibi sahada.
Ve evet…
Henüz bir hüküm vermek için erken.
Ama ortada bir gerçek var:
Bilgi gelmeden hüküm dağıtan, her olayı sosyal medya karanlığında
sabote etmeye çalışan, yabancı istihbaratların masasına meze olan
bir kitle yine sahnede.
Sorular soruldu, cevaplar net:
Uçakta mühimmat yoktu.
Bakımları düzenliydi.
Radar kayıtlarında görülen araç, uçağı arayan Gürcistan
helikopteriydi.
Uçak “hurda” değildi, birçok ülkenin hâlâ aktif olarak kullandığı
modernize edilmiş bir platformdu.
Ve en önemlisi:
Şu ana kadar dış müdahale emaresi yok.
Eğer olsaydı, ilk soru “Kim yaptı? ” olurdu.
Devlet bunu saklamaz, saklayamazdı.
Ama kesin hüküm, kaza kırım ekibinin raporuyla verilecek.
Bu milletin vicdanı, sosyal medyanın kirli dumanına değil, devletin
şeffaf raporuna bakar.
CUMHUR İTTİFAKI’NIN SINAVI
Bu acının gölgesinde bir başka önemli gelişme yaşandı.
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, Sayın Bahçeli’yi evinde ziyaret etti.
Bahçeli nezaketle kapıda karşıladı misafirini.
İki liderin o karede verdiği mesaj çok netti:
Cumhur İttifakı güven tazeledi.
29 Ekim resepsiyonuna Sayın Bahçeli’nin katılmaması üzerinden
fitne üretmeye çalışanların hepsi, o kapının önünde kaldı.
Süpürülüp çöpe boşaltıldı.
Her iki liderin de bizzat söylediği şu cümle her şeyi
özetliyor:
“Aramızda bir sorun yok.”
Ancak Sayın Erdoğan’ın MYK’da yaptığı uyarıda dikkat
çekiciydi:
“MHP ile ilişkilere hassasiyet gösterelim. Fitne çıkarmak
isteyenlere fırsat vermeyelim.”
Demek ki bir şey sezildi.
Demek ki birileri ittifakı yıpratmak için pusuda bekliyordu.
Ama olmadı.
O kapıdan “çatlak” değil, mutabakat çıktı.
Şehitlerimizin acısı soğumadan, devletin en tepesindeki birlik
fotoğrafı bize önemli bir gerçeği hatırlattı.
Türkiye’nin düşmanı çok, ama devlet diri durdukça kimse
başını eğdiremez.
Bu milletin yasını da öfkesini de istismar etmeye çalışanlara
karşı en büyük ödevimiz:
Soğukkanlılık, birlik ve sağduyudur.