Örtü Var, Ahlâk Yoksa… O Örtü Siyasetin Dekoru Olmaktan Öteye
Gitmez!
Bu ülkede başörtüsü, uzun yıllar boyunca sadece bir kumaş
parçası değildi; bir mücadelenin adıydı.
İkna odalarının karanlığına karşı atılan sessiz çığlıktı.
Üniversite kapılarında gözyaşına dönüşen bir direnişti.
Genç kızların hayallerinden, kadınların emeğinden kesilen
paydı.
Bir nesil, Allah’a (cc) olan bağlılığının bedelini ödedi; hem de
ağır bir şekilde.
Peki şimdi?
O çileli mazinin gölgesinde, başörtüsünü bir “kimlik” değil bir
“koz” olarak kullanan yeni bir tipler türedi.
Ve bugün söylemek boynumuza borçtur:
Başörtüsü ahlâk yoksa, sadece örtülmüş bir
boşluktur.
Samimiyet yoksa, sadece örtülmüş bir riyadır.
Vicdan yoksa, sadece örtülmüş bir maskedir.
Türkiye bugün öyle bir noktaya geldi ki…
Biri siyasette yükselmek için takıyor,
Biri belediye kapılarında “muhafazakâr ambalaj” arıyor,
Biri ihaleye girerken fotoğrafın kadrajını “dindar görünüm”le
tamamlıyor,
Biri cuma çıkışında poz verip sosyal medyada “takva paketini”
satışa çıkarıyor.
Kusura bakmasınlar ama:
Bunlara tesettür ehli değil, tesettür tüccarı
denir.
CHP’nin Değişmeyen Ama Makasını Değişen
Aklı
Bir de işin siyasal dekor boyutu var.
Eskiden başörtüsüne “irtica” diyen CHP vardı; bugün “başörtülü
danışman çalıştırıyoruz, sorun çözüldü” diyen CHP var.
Özgür Özel çıkıp diyor ki:
“Başörtülü danışman da çalıştırıyoruz, mesele kapandı.”
Yahu mesele başörtülü danışman değil ki!
Mesele, başörtüsünü sorun sanan zihniyetin, şimdi de başörtüsünü
çözüm sandığını sanması.
Ekrem İmamoğlu’na bakıyorsun…
Her karede bir başörtülü figürü özenle konumlandırılmış.
Ön safa koymalar, arkasında yürütmeler, kameraya uygun açılar…
Siyaset bilimi buna “görsel mühendislik” der.
Hamle belli:
“Muhafazakâra açığız” imajı inşa ediliyor.
Peki gerçek ne?
O görüntü, bir değeri temsil etmek için mi orada…
Yoksa siyasi bir vitrin tamamlayıcısı mı?
Bugünün CHP’si, geçmişin yasakçı aklının “dış kabuğunu”
değiştirdi.
Ama içerideki o eski niyet, sadece ambalaj yeniledi.
Başörtüsü onlar için artık “yasaklanması gereken bir tehdit” değil,
“kullanışlı bir enstrüman”.
Gelelim Muhafazakâr Cepheye…
Eleştiri sadece CHP’ye mi?
Asıl yarayı içimizdeki riyakârlar veriyor.
Başörtüsüyle masaya oturup vatandaşa zulmeden memur…
“Başörtülü siyasetçi” diye pazarlanan ama ahlak sınavında sınıfta
kalan isimler…
Umre pozlarıyla takipçi toplayıp kul hakkını menüye ekleyen
yöneticiler…
Tesettürü kapatıp, günahını görünmez sandığını sananlar…
Ve daha beteri:
Örtüyü iman değil, imaj zannedenler.
Bugün siyaset sahnesinde, bürokraside, sosyal hayatta öyle
çoklar ki…
Örtü var, baki…
Ama
Adalet yok, merhamet yok, dürüstlük yok.
Örtü var, çalışma yok.
Örtü var ama altında saklanan tek şey: çıkar
mühendisliği.
1400 Yıllık Bir Değerin İki Taraftan
Kuşatılması
Gerçeği açık konuşalım:
Başörtüsü bugün iki tarafın elinde de yıpratılıyor.
CHP için başörtüsü “imaj düzeltme dekoru”.
Bazı muhafazakârlar için “yolsuzluğu, hırsızlığı,
ahlaksızlığı perdeleme aracı”.
Bir taraf vitrine koyuyor,
Diğer taraf içini boşaltıyor.
Ama asıl hakikat şu:
Başörtüsü ne vitrindir ne kaplama.
Başörtüsü bir duruştur.
Bir ahlâktır.
Bir emanettir.
Ve o emanete ihanet edenin örtüsü olsa ne olur, olmasa ne
olur?
Örtüyü Allah rızası için takıyorsan,
Sen başımızın tacısın.
Onurumuza şerefsin.
Bu toplumun yüz akısın. Hz. Fatıma’nın sancağını taşıyansın…
Ama…
Örtüyü reklam malzemesi yapıyorsan,
Örtüyü siyasetin fonuna dönüştürüyorsan,
Örtüyü imaj tamamlayıcısı sanıyorsan,
Kusura bakma ama:
Sal gitsin o örtüyü.
Çünkü Allah (cc) için takılmayan her örtü, sahibinin boynuna
yüklenmiş bir kamburdur.