Bir belediye başkanı düşünün...
Göreve gelirken “israfla mücadele”, “şeffaf yönetim”,
“halka hesap veren belediyecilik” gibi parlak sloganlarla
halkın karşısına çıkıyor. Medyanın ve bazı sermaye çevrelerinin de
desteğiyle “umut” olarak lanse ediliyor.
Ve birkaç yıl sonra aynı belediye;
– Suç örgütü yöneticisi olmak
– Suç örgütüne üye olmak
– İrtikap
– Rüşvet
– Nitelikli dolandırıcılık
– Kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirmek
– İhaleye fesat karıştırmak
Gibi ağır suçlamalarla çalkalanıyor.
Bu hikâye bir hayal kırıklığı değil, başlı başına bir ahlak
iflasıdır.
Ekrem İmamoğlu ve ekibine yöneltilen suçlamalar artık yalnızca
spekülasyon ya da medya dedikodusu olmaktan çıkmış durumda. Çünkü
bu kez iddialar içeriden, sistemin tamda göbeğinden geliyor. Söz
konusu isim itirafçı: Ertan Yıldız. Yani İBB Meclisi İştirakler ve
Bağlı Kuruluşlar Komisyonu Başkanı. Öyle sıradan bir bürokrat
değil. İştirak şirketlerinin tüm yapısını bilen, karar süreçlerinde
yer alan biri. 2019’da İmamoğlu’yla birlikte gelen bir aktör. Ve
bugün, etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanarak konuşuyor.
Anlattıkları “organize bir düzenin” iç yüzünü
ortaya seriyor.
Şimdi durup düşünelim:
– Suç örgütü yöneticisi olmak
– Suç örgütüne üye olmak
– İrtikap
– Rüşvet
– Nitelikli dolandırıcılık
– Kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirmek
– İhaleye fesat karıştırmak
Bu suçlamalar; herhangi bir yerel yöneticiyi değil, Türkiye’nin
en büyük metropolünü yöneten kişiyi ve ekibini hedef alıyor.
Ve biz hâlâ bu tabloya “siyasi” deyip geçecek
miyiz?
Bu artık siyasi bir mesele değil. Bu, kamu malına musallat olmuş
çıkar şebekelerinin meselesidir. Halkın parasına, güvenine,
geleceğine kasteden bir zihniyetle karşı karşıyayız. Dahası, bu
durum sadece belediyecilikteki yozlaşmanın değil, aynı zamanda
muhalefetin içyüzünü de ifşa ediyor.
CHP’nin “yeni nesil” belediyeciliği, eski usul “rant paylaşımı”
ve “bürokrasiye çöreklenme” düzeninden başka bir şey sunmamış.
Sloganlar yenilenmiş ama yöntemler eski: İhale peşkeşi, kadroya
adam yerleştirme, kamu şirketlerini arka bahçeye çevirme…
İstanbul halkı kandırılmıştır. Ve bu kandırılma, basit bir
yönetim zafiyetinin ötesindedir. Bu, organize bir çökertme
operasyonudur. Üstelik bu sefer çökertilen sadece bütçeler,
ihaleler değil; halkın devlete ve yönetime olan güvenidir.
Artık yeter.
İnanç dediğimiz değer kamu malını kutsal bilir, emanet bilir…
Haksız kazanç haramdır. Bu değerler bizim için politik değil, imanî
sorumluluklardır. İstanbul halkı bu anlayışla ayağa kalkmalı,
“temiz siyaseti” bir temenni değil, bir talep
olarak ortaya koymalıdır.
Yargı süreci işlesin, deliller ortaya konsun. Gerçek er ya da
geç ortaya çıksın. İşte o zaman, “siyasi” diye
geçiştirilenlerin ne kadarda büyük suç yüklü oldukları tüm
çıplaklığıyla görülecektir.
Çünkü yalanın sonu, gerçeğin başladığı yerdir.