Dosta güven düşmana korku salan Türk Dünyasının Bilge Lideri
Sayın Bahçeli’nin rolü Terörsüz Türkiye sürecinde inkâr edilemez.
Görmezden gelinemez!
Apo’nun idamını cesurca, evirip çevirmeden dümdüz söyleyen
korkusuz lider şimdi Terörsüz Türkiye sürecinin sahibi, maliki. Bu
sürecin sekteye uğramaması için elinden geleni yapan, hatta
yaşadığı stres kendi sağlığını etkilese de kendini değil ülkesini
düşünecek kadar fedakâr olan…
Sayın Bahçeli’nin ‘Bu sürecin ilerleyebilmesi için
elimden geleni yapacağım’ ifadesi çok önemli.
Bir de Sayın Bahçeli’nin bu süreçte göstermiş olduğu nezaket göz
ardı edilemez. Her defasında DEM heyetindekileri arayarak
“Verdiğiniz emeklere teşekkür ediyorum. Elimden geleni
yapacağım” ifadeleri inanılmaz zarif.
Barış için her bir yapı taşını Sayın Bahçeli elleriyle
örüyor.
Bugün gelinen nokta çok kıymetli bir döneme şahitlik
edecektir.
Bu dönemi çok iyi değerlendirmek gerekiyor.
Bu çağrı 40 yıllık çatışmalı ve kanlı bir sürecin sona ermesi
demek.
Bundan sonra çocuklarımızın, gençlerimizin etnik kimliklerinden
dolayı hayallerinin yıkılmayacağı, hayatlarının yaşanmadan
yitirilmeyeceği bir dönem olması bakımından çok anlamlı.
Kardeşlik pekişiyor, ayrımcılık yok oluyor.
Oyunu bozmak için iç cephe tek yürek
oluyor.
İşte pek çok siyasi ve sosyolojik sebepten dolayı her birimizin
sımsıkı sarılması gereken bir süreçteyiz.
85 milyon elinden geleni yapmalı. Sadece üst düzey siyasilerden
beklenmemeli fedakârlık. Süreci irmek irmek ören Sayın Bahçeli’nin
hassasiyetine bizlerde azami özen göstermeliyiz. Süreç sorunsuz
sonlanmalı ki bu defa emekler kıyıya vurmasın.
Sayın Bahçeli’nin Sırrı Süreyya Önder’i, Ahmet Türk’ü ve Tuncer
Bakırhan’ı araması, bilgi alması ve nezaketli yaklaşımı karşısında
nifakçıların sesi kesildi. 1 Ekim’de yaşanan tokalaşma, 22 Ekim’de
grup toplantısında yapılan çağrı, DEM’lilerin Sayın Bahçeli’yi
ziyaretinde söyledikleri, Sürece verilen desteğin somut
ifadesidir.
Şu tarihi günlerde Türkiye'nin geleceği açısından herkesin
şapkasını önüne koyup düşünmesi gerekir.
Ortadoğu yeniden dizayn edilirken,
Kürt kökenli halkımızın ve Türk halkının da yıllardır yaşamış
olduğu acılar, bedeller, kaybedilen canlar son bulmalı.
Türk ve Kürtlerin birlikte yaşadığı bu melez coğrafyada artık
buna ihtiyaç var.
Hızlı adımlar atılmalı.
Değişikliğin, reformların, paketlerin hızlıca çıkması
planlanmalı.
Cezaevlerindeki tutukluların hangi şartta salınacağı çok iyi
analiz edilmeli.
Toplumu rahatlatmak açısından verilen kararlar diğer tarafı
rahatsız etmemelidir.
Suçlular neye göre serbest kalacak, hangi hükümlüler için
salıverinme gerçekleşecek.
Bunlar yapılırsa tabii ki diğer suçlularada hak doğacak.
Dağdakilerin durumu ne olacak? Yıllardır mağarada yaşayanlar
topluma nasıl entegre olacak.
Onların özel bir alanda rehabilite edilmesi için gerekli pek çok
hazırlığın yapılması lazım.
Süreci sabote etmeye çalışan hiç de azınlık olmayan kesimlerin
girişimlerinide engellemek gerek.
40 yıllık yanan fitne ateşi son bulsun.