Savruk bir güzelliği vardır gitmelerin… Devinim vardır içinde,
yenilik…
Daha iyi mi olacaktır, yoksa daha kötüsü mü
bekler gidilen yerde, bilinmez.
Merak vardır bu yüzden de, heyecan…
Ama gidebilmenin cesareti güçlendirir.
Yolculuğun hüznü ise cesarete karşı tatlı
bir tebessümdür...
İş ya da özel, amacı her ne olursa olsun
valiz hazırlarken geçer hep benzer düşünceler zihnimden. Hayat
yolculuğunun da somut bir tezahürü oluverir üç-beş günlük
seyahatler.
Enis Batur, “Yolculuklar, yer değiştirmek,
ufuk değiştirmek, hele böylesine uzun konaklamalar insanın
prizmasındaki kromatik özellikleri, alışkanlıkları
değiştiriyor” der Paris’teki
günlerini anlattığı “Kesif” adlı güncesinde.
Yollar, pratik hayatta değiştirip
dönüştüremediklerimiz için bize “Hadi bir daha dene!” der. Ya da
“Hayatın içinde nerdesin? Ne yapıyorsun? Gerçekten ne istiyorsun?”
diye sorar art arda.
Değişim işte o an başlar! Bunun için
güzeldir.
***
Bazen bir başına duran hüzünlü köylerden
cıvıl cıvıl sokaklara geçerken, yanımızda oturan “yabancı”, en
gizli köşelerimizi sakınımsız açıverdiğimiz bir yol arkadaşına
dönüşüverir.
Kent hayatının yalnızlıklarına
inat…
Bazen de yollar hep karşıyı, bir adım
sonrasını gösterirken “içerideki” yolculuk çok gerilere
gider.
Ama yine “gider”…
Bu yoldan otuz yıl önce de geçtim,
Vagonda şarkılar vardı yine.
Sevgiliye sallanan mendil misali,
Bayrak gibi önümüzde duran şarkılar.
Vagonda şarklılar var yine,
aynı şarkılar,
gençliğimin şarkıları.
Otuz yıl sonra-Nazım Hikmet 1957
(Moskova-Bakü yolu)
***
Yollar ve gitme hali insanlık tarihinin bir
parçası aslında. Önceleri temel ihtiyaçlarımızı karşılamak için
düşmüşüz yollara. Sonrasında da dağların ardını, çöllerin,
denizlerin ötesini merak ettiğimiz için.. Modern hayata geçene
kadar her çağ ayrı bir keşif yolculuğu olmuş tarihin akışını
değiştiren.
Günümüzde ise moda deyişle “kişisel
menkıbelerini” yaşamak için düşülen yolların hayalini taşıyor
modern insan; “farkındalık” seviyesini biraz daha yukarılara
taşıyabilmek için!
Ama çoğu zaman “bulmak” için gidilen yolun
aslında bir “kaçış” mı olduğunu sorgulamaksızın.
***
Dünyanın mihneti, eziyeti çoktur ama
Şüphe yok, iyinin de sonu vardır, kötünün
de.
Gök, bizim için gece gündüz yolcudur,
Döner durur.
Biri gitti mi izinden bir başkası gelir
çatar.
Geçecek seferi nihayet bitiririz ama
Sonunda bitip tükenmeyen bir sefer
gelecektir.
Sefername/Nasır-ı Husrev
Keşke hayat içinde de kolayca gerçekleştirebilsek değişimin gerekli
olduğu zamanda gidebilmeleri... Kaçmadan arınmış gitmeleri
başarabilsek…
Ama aksine, çoğu zaman gitmeyi
çok istememize rağmen kalmak zorunda oluyoruz ki!
Harekete geçmek için cesaret yetebilir mi
tek başına?
Cevabını veremiyorum.
Ama bir gün “bitip tükenmeyen bir sefer
gelecek”, öyleyse en azından denemeli diyorum…