Hangimiz şöyle bir durup
düşünmedik ki Türk sinemasının kült filmleri arasındaki yerini
çoktan alan “Selvi Boylum, Al Yazmalım” adlı filmin
ardından.
Filmi her izlediğimizde
yüreğimizdeki mevsim değişikliklerini tekrar tekrar
yaşamadık…
Yalındı, abartısız…Her
dönemin insanını yakalayan.
Bir tarafta aşk, bir
tarafta sevgiye bir oya gibi işlenmiş emek. Ortada minik bir
çocuk…
Hele can alıcı final
sahnesinde işittiğimiz iç sesler…
“Elini tuttum sıcacıktı…
Sanki yüreği elimdeymiş gibi"
"Gel desem gelir
mi?"
"Seninim işte, alıp
götürsene"
Ve Atıf Yılmaz’ın anlatımı ile zihnimize, çok derinlerimize
işleyen şu sözler:
“Sevgi neydi?
"Sevgi emekti!”
Hepimizin bir gün yaşayacağı son, Türk sinemasının değerli
yönetmeniyle buluştu.
Atıf Yılmaz, bizlere
100’den fazla filmini bırakarak gitti.
Filmlerinde toplumsal
sorunların sürüklediği bireysel açmazları mücadeleye
dönüştürerek…
Sorunlara karşı bakışını
bizlerin gözlerine katarak…
Kadının toplumca
sınırları çizilmiş bir “kimlik” ile hayata karşı duruşunu, bir erkeğin zarif duygularıyla
ve bir yönetmenin deneyimiyle filmlerine konu etmiştir Atıf
Yılmaz.
“Bir Yudum
Sevgi”de dört çocuğunu tek başına
büyütmeye çalışan mutsuz Aygül, şehrin
varoşlarında yaşayan kadınların mücadelesinin resmi
olur.
“Asiye nasıl
kurtulur?” hayat kadınlarının yaşamlarının çarpıcı bir
yansıması ve sorgulamasıdır.
“Mine”
ise ahlaki değerleri sorgulayan yapısıyla bizleri
yakalar.
Atıf Yılmaz, hep sorgular, sorgulatır ve yanıtını verir bir
bir, yalın ve bir o kadar çarpıcı
sinema diliyle …
"Eylül Fırtınası"
küçük Metin’in gözleriyle 12 Eylül dönemine
bakıştır. Filmde çocuk yüreğinden kopar
sorular Metin’in:
"Anne, işkence
nedir?"
"Biz hapis miyiz
burada?"
"Biz kominiks
miyiz?"
1930'lu yıllarda zengin bir ailenin oğlu ile onu
evliliğe hazırlayan genç bir kadın arasındaki aşk öyküsünü
anlattığı “Eğreti Gelin” ise onun beyazperdeden bizlere son bakışı olur yönetmen
gözleriyle.
İlerleyen yaşına rağmen
çekilmez köşesine Yılmaz; üretir, şaşırtır, hatırlatır,
düşündürür…
Sinemada 50 yıldır ayakta
kalmasının nedenini: "Nostalji kavramıyla uzak yakın hiçbir ilgimin
olmaması, geçmişte olan her şeyi kafamdan silip atma, reddetme
eğilimim ve hep ileriye, geleceğe doğru bakarak yaşamayı seçmem."
diyerek yorumlarken, söyledikleri hayatla olan ilişkimize ilişkin
de önemli bir ipucu değil midir?
Yüzü aşkın film, ödüller,
yetiştirdiği yönetmenler, destekleyip büyüttüğü sanatçılar, onun
hayatın içinden alıp filmlerine kattıklarıyla beslenen milyonlarca
seyirci…
İşte Atıf Yılmaz’ın 81 yıllık bir hayatın ardından geriye
kalanlar…