22 Ekim’de Sayın Devlet Bahçeli’den tarihi bir çağrı ve talimat
geldi. Bahçeli, Öcalan’ın Meclis’te DEM Parti grubunda terörün
bittiğini ve PKK’nın lağvedildiğini açıklaması çağrısını yapmasını
istedi. İşte tamda o süreçten sonra iklim değişti.
DEM Parti Şanlıurfa Milletvekili ve Öcalan’ın
yeğeni Ömer Öcalan, İmralı’ya gitti. İmralı ile yapılan ilk
görüşmede Öcalan, terörün bitmesi ve PKK’nın lağvedilmesi konusunda
gerekeni yapacağı mesajını verdi.
Bu süreçte Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, “Güney sınırımızın
güvenliğiyle ilgili müjdelerimiz olacak” dedi.
Siyasi iklim değişikliği aynı zamanda siyasi sürecinde hızla yol
almasını sağladı.
Dünya siyasetinde hiç beklenmedik bir devrim yaşandı. Suriye’de
61 yıllık Baas rejimi yıkıldı. Esad ülkesini terk edip, kaçtı.
Suriye yönetimi Türkiye’nin desteklediği muhaliflerin eline
geçti.
Suriye’de yeni güç dengeleri oluştu.
Trump’ın ifadesiyle, “Suriye’nin anahtarı Türkiye’nin eline
geçti”. PKK-YPG’yi sınırlarımızdan 30 kilometre içeriye sürmeyi
tartışırken, Suriye’nin tamamıyla ilgili imkânlar oluştu.
PKK-YPG’nin altındaki zemin kayboldu.
Bütün bunlar kısa sürede gerçekleşti.
İmralı’ya giden DEM’liler siyasi partilerle görüşmelerini
tamamladı. Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ı
da ziyaret ettikten sonra ikinci tur İmralı’ya gidecekler.
Siyasi partiler sürece destek verdi. Kandil ve DEM direniyor.
Öcalan’ın silah bırakma çağrısı yapmaya hazırlandığı
söyleniyor.
Öcalan çağrı yaptığında PKK-YPG silah bırakır mı?
Kandil, Öcalan’ın çağrısına olumlu karşılık verip silah
bırakma kararı alırsa nasıl bir yol izlenir?
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, “Bir gece ansızın gelebiliriz”
dedi. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, askeri operasyondan
bahsetti. O nedenle askerî harekât gündemde.
Türkiye’nin verdiği ültimatomlara rağmen sahada gelişme olmadı.
O nedenle askeri müdahale planı ağırlık kazanmaya başladı.
Suriye’deki PKK-YPG varlığının Kandil’den daha tehlikeli olduğunu
ifade etmek gerekir.
DEM Parti’nin içinde süreci destekleyenler olduğu kadar sürece
karşı direnenler köstek olmaya çalışanlar var. Bu direnç DEM’liler
içindeki Kürt kökenlilerden değil de radikal solcu olanlardan
kaynaklanmaktadır. Bu radikal solcular bugüne kadar devletten ve
ülkücülerden dayak yemek dışında bir aktivite yapmadılar. Kürt
halkının onlara vermiş olduğu oyların hakkını veremediler, fayda
sağlayamadılar.
DEM’liler Mecliste; PKK’nın 90’lı yıllardaki Sosyalist Faşist
dilini kullanıp, anarşist ve amaçsız bir şekilde yer, zaman ve
mekân işgal ediyorlar.
Sayın Fidan’ın dediği gibi “Kendinizi update
edin”
“Bu örgüt mağaraya girdiğinde dünyada internet bile yoktu”
Kandil 30-35 yıldır mağarada,
Bölücübaşı 30 yıldır ininde.
Mecliste olan Kürt halkını temsil eden DEM’liler artık bu
ülkedeki Türk-Kürt kavgasının terörünün bitmesi için insiyatif
almalı ve İmralı-Kandil trafiğini organize etmeli hatta
gerektiğinde İmralı-Kandil hattıyla karşı karşıya gelmeyi göze
almalıdır. Ancak o zaman Kürt halkının kendilerine vermiş olduğu
emanet oyların diyetini ödemiş olurlar.
DEM’liler dış güçlerin kışkırtmalarına kapılan Hınçak, Taşnak
olmamalıdır. Taşnak, Hınçak çeteside İslam kıyafetiyle dolaşıp
katillik yapıyordu. DEM’liler Kürt halkının temsilcisi olduğunu
unutmamalı barış için enfekte olmadan ilerlemelidir.