Geçtiğimiz Cuma günü
vizyona yeni bir film girdi. “Good Night, And Good Luck – İyi
geceler, iyi şanslar.”George Clooney’in yazıp yönettiği film, 6 daldaki adaylığıyla da
yaklaşan Oscar ödüllerinin en iddialı yapımlarından
biri.
Belgesel tadındaki filmin
sinematografik eleştirisini yapmak niyetinde değilim. Ama filmin
konusu o denli dikkat çekici ki, televizyonun karşısına geçip
kumandayı her elime alışımda filmi hatırlatacak bir şeyleri mutlaka
karşımda buluveriyorum!
Film, 1950’lerin Amerikasında, radyo-televizyon gazeteciliğinin ilk
günlerinde geçiyor ve bütünüyle gerçek olaylara
dayanıyor.
Bir tarafta ülkenin siyasi
arenasındaki ismi McCarthy var, diğer
tarafta ünlü televizyon habercisi Edward R. Murrow…
Kamuoyunu gerçeklerle
aydınlatmayı ilke edinen ve bu özelliğiyle CBS’in haber merkezinde
çığır açan Murrow, McCarthy’nin “komünist avı” yıllarındaki
tutumunu her şeye rağmen sorgulamaktadır .
‘Her şeye
rağmen!’.
Çünkü, bu sorgulamanın
bedelleri vardır…
Baskı altındadır. Komünist
olduğuna dair iddia ve suçlamalarla yüz yüze kalır. Halkın
tepkisini almaya başlamıştır. Program saatleri değişir, sponsorluk
ve reklam kaynakları kesilmeye yüz tutar. Televizyon kanalı kapanma
tehlikesiyle karşı karşıya kalır.
Ama Murrow ekibiyle tüm bu ‘rağmen’lere karşı koyar.
Elinde sadece araştırarak
edindiği bilgiler ve bu bilgilerin sorumluluğu vardır. Ve
bildiklerini sahip olduğu habercilik anlayışıyla olduğu gibi
yansıtmalıdır. Murrow bunu yapar.
Bu öyle bir başarıdır ki,
sadece medya dünyasında değil ülkenin siyasi tarihinde de izi
kalır. Murrow haberciliğin öncü isimleri arasında yerini
alır.
Film, haberciliğin
sorumluluğunu hatırlatması açısından son derece önemli ve anlamlı.
Elbette kitle iletişim araçlarının kamuoyu üzerindeki gücünü
vurgulaması açısından da...
Hele ki bir de günümüz
medyada istisna sayılabilecek birkaç program ve haberci
sayabildiğimizi, kanallar arasında dolaşırken sadece “bu bir şaka
olsa gerek” diyebildiğimiz onca programın egemenliğini
düşündüğümüzde!
Yeri gelmişken, son
günlerde yeniden elime aldığım bir kitabı da paylaşmak istiyorum; “Medyanın Kamuoyu
İmalatı”
Noam Chomsky, Edward S.
Herman, David Peterson ve Justin Pador’un makalelerinden derlenerek
hazırlanan çalışmada medyadaki tekelleşme ve medyanın kamuoyundaki
gücü anlatılıyor.
Hayatımızdaki bu önemli
gücü daha yakından tanımanın tam da zamanı değil mi?
“İyi günler ve iyi şanslar!”