Gazze’ye Türk Askeri Ayak Basarsa

Tülin Türkoğlu tulindindar@hotmail.com

“Bu sadece bir barış misyonu değil, bir medeniyetin yeniden uyanışıdır.”

İsrail’le Hamas arasında beklenen ateşkes imzası yalnızca bir savaşın sonunu değil, yeni bir dönemin kapısını aralayacak.
O kapının eşiğinde en çok sorulan soru şu:
Türk askeri Gazze’ye gidecek mi?

Eğer giderse...
Bu, Ortadoğu’da tarihi bir kırılma olur.
Çünkü o an, yüzyıllardır bu coğrafyayı uzaktan yönetenlerin karşısına, bu toprakların evladı çıkmış olur.

Batı’nın masa başında çizdiği sınırların, petrol haritalarının, insansızlaştırılmış şehirlerin üstüne, Türkiye adaletin mührünü basar.
Bu defa sömürgeci değil, koruyucu gelir.
Bu defa çıkar için değil, vicdan için gider.

Gazze bugün sadece Filistinlilerin değil, tüm insanlığın vicdanıdır.
Çocukların açlıktan öldüğü, kadınların enkaz altında can verdiği bir şehirde sessiz kalmak artık insanlıktan çıkmaktır.

Türk askeri oraya savaşmak için gitmeyecek.
Türk askeri, adaleti temsilen gidecek.
Hilali, vicdanla birlikte taşıyacak.
Ve bu gidiş, sadece İsrail’e değil, Batı’nın ikiyüzlülüğüne de verilmiş en sert cevaptır.

Tarih boyunca Türk askeri gittiği hiçbir toprakta sömürge kurmadı.
Korku değil huzur götürdü, zulüm değil düzen kurdu.
Gazze’de de öyle olacaktır.

Ama bu adımın bir başka anlamı daha var:
Ortadoğu yeniden şekillenirken Türkiye seyirci olmayacaktır.
Gazze’ye barış gücüyle adım atan Türkiye hem askeri hem diplomatik anlamda “Ben buradayım” diyecektir.
Bu cümle sadece İsrail’i değil, Washington’u da titretecektir.

O gün geldiğinde Gazze sokaklarında Türk bayrağını gören çocuklar, yeniden umutlanacaktır. Çünkü bilirler ki o bayrak, altında kimseyi ezmez; aksine, herkesin canını korur.

Gazze’ye Türk askeri ayak basarsa, bu sadece bir barış misyonu değildir.
Bu, coğrafyanın yeniden uyanışıdır.

Diplomasiden Savaşın Eşiğine

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aylardır söylediği “Gazze’nin imarında Türkiye aktif rol alacak” cümlesi artık ete kemiğe bürünüyor.
Masada Türkiye yoksa barış da olmaz, çünkü bölge bunu defalarca yaşadı.

İsrail, Türk askerinin varlığından rahatsız olacaktır.
Çünkü o an, bombalarla kurduğu korku imparatorluğu çökecek.
Türk askeri Gazze’ye girdiği gün, İsrail’in orantısız gücü bitmiş demektir.

Arap dünyası bu kez susamayacak.
Washington’dan gelen telefonlarla sessizleşen rejimler, bu defa Türkiye’nin gölgesinde nefes alacak.
Çünkü Türk askeri orada sadece Filistinlilerin değil, tüm ümmetin onurunu temsil edecektir.

Diplomasi masasında Türkiye’nin ağırlığı çoktan arttı.
NATO’da, BM’de, İİT’de herkes şunu biliyor:
Gazze’nin huzuru, Türkiye’nin kararlılığına bağlı.

ABD ve Batı, bunu engellemek isteyecektir elbette. “Barış gücü” adı altında kendi askerlerini bölgeye sokma planı çoktan hazır. Ama ne olursa olsun, bu kez oyun başka. Çünkü bu defa Türkiye kendi hikâyesini başlatıyor.
Bu hikâyenin adı “Mazlumun yanında duran Türkiye”.

Gazze’ye gidecek her Türk askeri, sadece bir görevli değil, aynı zamanda bir vicdan nöbetçisidir.
O topraklarda dökülen her gözyaşı, bu ülkenin kalbine düşmüştür zaten.
Ve bu yüzden, Gazze’de Türk askeri görmek sadece bir askeri hamle değil, bir medeniyetin yeniden ayağa kalkmasıdır.

Batı, bu tabloyu değiştirmek için yeni planlar yapacaktır.
Ama artık oyun başka.
Türkiye bu defa seyirci değil, oyun kurucudur.

Gazze’ye adım atan her Türk askeri, yalnızca bir görevli değil, vicdan nöbetçisidir.
O nöbet; mazlumun duasıyla, tarihin emanetidir.
Gazze’ye Türk askeri ayak basarsa, bu sadece bir barış misyonu değil,
Bir medeniyetin yeniden uyanışıdır.