Demek ki ABD isteyince ateşkes
sağlanabiliyormuş.
İki yıldır kan akarken, şehirler yerle bir edilirken, çocuklar
açlıktan ölürken ABD sessizdi.
Silah verdi, Para verdi, Katliamın bekçiliğini yaptı.
Ama artık dünya, Washington’un istediği kadar kör değil.
Filistin’in acısı, küresel vicdanı uyandırdı.
Batı başkentlerinde milyonlar “Özgür Filistin” diye yürürken, ABD
artık sessiz kalamadı.
Ateşkes ilan edildi.
Ve bu kez, masada Türkiye vardı.
TÜRKİYE SADECE GÖZLEMCİ DEĞİL, GARANTÖR
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, “Bizim de katkımız var” dedi.
O cümle diplomatik bir nezaket değil, tarihi bir gerçeğin
ifadesiydi.
Çünkü Türkiye, bu süreçte yalnızca izleyen değil, belirleyen ülke
oldu.
Gazze’nin geleceği, güvenliği, yeniden inşası açısından Türkiye
artık bir aktör değil, bir garantör.
Gazze’nin sigortası.
Bu diplomasi, klasik masa diplomasisi değil.
Bir yanda enkaz altında can veren çocuklar, bir yanda o çocukların
sesini dünyaya duyuran bir lider.
Sayın Erdoğan’ın sabırlı ama kararlı tutumu, süreci baştan sona
şekillendirdi.
Türkiye’nin bu süreçte üstlendiği rol, sadece barışa değil,
insanlığa hizmet etti.
TRUMP’I DÖNÜŞTÜREN LİDERLİK
Biden döneminde Türkiye dışlandı, barış arayışları sonuçsuz
kaldı.
Ama Trump, gerçeği gördü:
Türkiye’ siz Ortadoğu’da barış olmaz.
Trump’ın planı başarıya ulaştıysa, bunda en büyük pay Cumhurbaşkanı
Sayın Erdoğan’a ait.
Çünkü Sayın Erdoğan, Trump’ı dönüştürdü.
BM kürsüsünde Gazze’deki katliamı dünyanın gözüne sokarken,
Fox News ekranlarında “Hamas bir direniş hareketidir” diyerek
Batı’nın ezberini bozdu.
Trump, o gün anladı:
Ortadoğu’da barışın anahtarı Ankara’dadır.
Sayın Erdoğan, ABD’yi savaşı destekleyen ülke olmaktan çıkarıp
barışı arayan ülke haline getirdi.
Bu, diplomatik aklın zaferidir.
İBRAHİM KALIN VE “SESSİZ DİPLOMASİ”
MGK toplantısında kritik sunumunu yaptı, ardından Doha’ya
geçti.
Hamas’ı ikna etti, masaya döndürdü.
O temaslar Şarm El-Şeyh’teki müzakerelere zemin hazırladı.
Türkiye hem Hamas hem ABD’nin isteğiyle görüşmelere davet
edildi.
İbrahim Kalın, sabırla, soğukkanlılıkla yürüttüğü görüşmelerde
ateşkesin temelini attı.
Bu süreç sadece bir diplomasi başarısı değil, bir stratejik akıl
gösterisidir.
Dünya artık biliyor:
Türkiye, sadece coğrafi bir merkez değil; diplomasinin de
kalbidir.
ATEŞKESİN KIRILGAN YÜZÜ
Ama İsrail bu…
Bugün ateşkes diyen, yarın bombaları hatırlayabilir.
Ateşkesin kalıcı olması için garantör ülkelerin devreye girmesi
şart.
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın açıkladığı “Gazze Görev Gücü” bu
nedenle hayati.
Bu görev gücü, sadece barışın değil caydırıcılığın da teminatı
olacak.
Gazze’nin yeniden inşası kadar, bir daha yıkılmamasının
garantisidir.
BİR ÇOCUĞUN GÖZÜNDEN
Gazze’de şu anda sessizlik var.
Ama bu sessizlik bombaların değil, umutların sessizliği.
Bir çocuk ilk kez korkmadan uyuyorsa, o sessizlik değerlidir.
Bir anne, “Belki yarın yine su gelir” diyorsa, o umut diridir.
Gazze’nin çocukları iki yıldır ilk defa sabahı korkmadan
karşılıyor.
O çocukların gözyaşında Türkiye’nin izini görüyorsunuz.
Çünkü bu ülke, yıkıntılar arasında sadece barış getirmedi;
vicdanın sesini de taşıdı.
“Biz buradayız” dedi Türkiye.
Bu, mazlumların duasına verilmiş bir cevaptır.
BARIŞIN DİLİ TÜRKÇEDİR
Sayın Erdoğan, Trump’ı masaya oturttu.
ABD’yi savaşı körükleyen ülke olmaktan çıkarıp barışın ortağı
haline getirdi.
İbrahim Kalın, sabırla yürüttüğü diplomasiyle ateşkesi mümkün
kıldı.
Türkiye, iki yıldır süren felaketin ardından insanlık adına yeni
bir sayfa açtı. Bugün Gazze’de bir nefeslik huzur varsa, o nefesin
içinde Türkiye’nin imzası var.
Bu ateşkes, sadece diplomatik bir başarı değil;
vicdanla siyaset yapan bir ülkenin, insanlık adına kazandığı
zaferdir.
Dünya unutmasın:
Gazze yeniden doğarsa, bu doğumun ebesi
Türkiye’dir.
Ve o doğumun kalbinde şu cümle yazılıdır:
Barışın dili Türkçedir.