Kur’ân-ı Mübin’de Bakara Sûresinde faiz/riba hakkında;
“Faiz yiyenlerin davranışı, şeytanın peşine takılıp
aklını çeldiği kimsenin davranışından farklı değildir. Bu onların,
“Alım-satım (ticaret) da tıpkı faizli işlem gibidir” demeleri
sebebiyledir. Allah alım-satımı (ticareti) helâl, faizli işlemi
haram kılmıştır. Her kime, Rabbinden bir öğüt ulaşır da faize son
verirse geçmişte olan kendinindir; artık onun işi Allah’a aittir.
Kim de devam ederse, işte onlar cehennemliktir. Hep orada
kalacaklardır.” (9)
Buyurmaktadır Hz.Allah (cc)
Günümüzde de maalesef bir kısım insanlar katılım
bankalarının murabaha (peşin al vadeli sat) usûlü ile
müşterilerine sağladığı mal karşılığı kredi imkânları, Mevduat
bankalarının mal karşılığı olmayan tüketici kredilerinin
birbirlerine benzetilmesi ve sistemin aynı görülmesi yanlıştır.
Katılım bankaları ev, araba, makine vs. gibi alınan malların
karşılığı olan bedeli direk bu malları satan kişi veya şirketin
hesabına yatırılarak ticaretin yapılmasını garanti altına
almaktadır. Katılım bankaları hiçbir şekilde krediyi kişinin eline
nakit para olarak vermez. Mevduat bankaları tüketici kredisinin
şartlarını yerine getiren kişinin eline nakit olarak
vermektedir.
Günümüz dünyasında ekonomik kaygılar insanların hayatında önemli
bir yer işgal etmektedir. Özellikle pandemiyle birlikte bütün
dünyada bazı finansal krizler yaşanmaya başlamış ve bu krizleri
çözme adına ciddi enstrümanlar geliştirilmiştir.
Faizin İslam hukukunda yasak olması, böyle bir problem
karşısında dini hassasiyeti yüksek olan bireylerin elini kolunu
bağlamakla kalmayıp paralarının değerini korumak için nasıl bir
yola başvuracaklarına dair kafa karışıklığı yaşamalarına da sebep
olmaktadır.
Dini hassasiyeti yüksek olan kişiler, modern dönemde iktisadın
bel kemiğini oluşturan faiz olgusuna karşı, yıllar boyunca mesafeli
bir tutum takınmışlardır. Ta ki son 20 yıl öncesine kadar.
Faiz hassasiyeti olmayan bireylerin yüksek kâr elde etmesini
sağlayan sistem karşısında elindeki birikimini faiz gibi bir
sistemin içerisinde değerlendirmek istemeyenleri alternatif bulma
çabası içerisine sürüklemektedir.
İslâm dini, diğer semâvî dinlerin aksine sosyal yaşamın her
alanında etkili olan bir dindir. Modern dünya insanı için “menfaat”
ön plandadır. İslâm dini içinse “kamu menfaati” öndedir.
İslâm dininde toplum, her zaman bireyden daha öncelikli kabul
edilmektedir. Bu durumda sömürü odaklı bir sistem olan ribâ gibi
bir eylemin yasaklanmasının sebebi de en başta gayri ahlakî
olmasındandır. Örneğin bir erkek ve bir kadın nikâhsız bir şekilde
aynı evde yaşayıp ve birlikte olurlarsa bu eylemin adı gayr-i meşru
ilişkidir, yani zina olur.
Bir erkek ve bir kadın şartlara uygun bir şekilde nikâh akdi
yaptıktan sonra aynı evde yaşayıp ve birlikte olurlarsa bu eylemin
adı evlilik olur.
Bir kişi yoldan geçerken bir üzüm bağından sahibinden izinsiz
bir şekilde bir salkım üzüm alsa bunun adı
hırsızlık olur, fakat aynı kişi o üzüm salkımını
sahibinden izin alarak alsa bu kez bağ sahibinin
ikramı olmuş olur.
İşte bu doğrultuda faizin ortaya çıkardığı en büyük sorunlardan
biri:
Parası olan zengini tembelliğe, rahatlığa ve rehavete
itmektedir.
Çalışmayan ve helal yoldan para kazanmayanlar, çalışmanın
önemini ve çalışan insanın kıymetini bilemezler.
Böyle bir durum zengin ve fakir arasında düşmanlık duygusun
beslenmesini sağlar.
Zengin, gittikçe zengin,fakir de gittikçe fakirleşmektedir.
Çünkü zengin adamın faizdeki parası katlanarak artarken,
Fakirde her geçen gün daha da fakirleşmektedir. Zengin ve fakir
arasındaki uçurum genişledikçe suç oranı artmaktadır.
Bu artışta büyük sosyal patlamaların zeminini
hazırlamaktadır.
Parasını faize yatıranlar garantili para kazandığından,
kendisini riske atıp, yatırım yapmamaktadır. Yatırım ise, işsizlere
istihdam, topluma üretim ve ticaret demektir. Ticaret canlandıkça
ve piyasa münbit hale geldikçe faiz zayıflayıp cılızlaşır ve yok
olur.
Faiz vebadır. Bu veba günümüz insanının damarlarında
dolaşarak, dolaşım sistemini bozmaktadır. Yenilen içilen ruha şifa
olmadığı gibi aile hayatını da olumsuz yönde
etkilemektedir.
Ruh haram lokmayla beslendiği için, faizin girdiği
evlerden ruh çekilmektedir. Bu ruhun çekilmesinde son 20 yılın rolü
büyüktür. Liyakat ehli değil şakşakçı olmak, her yapılanı
alkışlamak, yanlışa yanlış diyememek süreci daha da
vahimleştirdi.