Ülkemizin, özellikle İstanbul’umuzun büyük bir depremi
kaldıracak gücü yoktur. Devletimiz var gücüyle 6 Şubat depreminin
yaralarını sararken, ne acı ki milyonlarca İstanbullu, Konya’daki
bina gibi her an yıkılacak konutlarda yaşamaya çalışıyor.
Yıkılacağı kesin olan bina sayısı 600 bin. Her evde dört kişinin
yaşadığını düşünürsek, 600 bin yıkılacak evin enkazının altına
kalacak insan sayısının yaklaşık 2.4 milyon’dur.
Sadece İstanbul değil Türkiye’de pek çok ilde uykuların kaçması
lazım. Fakat İstanbul’da yaşanacak deprem Türkiye’nin belini büker.
İstanbul tüm Türkiye’ye bakar. Ama İstanbul’a hiçbir il
bakamaz.
İstanbul’da yaşanacağı olası olan deprem için hazırlık
yapılmaması, hatta bu konuda duyarsız kalınması yaşanacak felaketin
şiddetini aktarıyor. Biz toplum olarak depreme hazırlık yapmayı
bilmiyoruz. İstanbul ve İstanbullu ölümle burun buruna.
Tehlike büyük…
31 Mart 2024 yerel seçimlerinde İstanbul’a 650 bin konut vaat
eden Sayın Bakan Murat Kurum seçimin kaybedeni oldu.
“Kentsel dönüşümden sorumlu olan belediyelerimizden de artık
diğer tüm gündemleri, tüm gereksiz tartışmaları bırakmalarını
bekliyoruz. Sahada bize derdini anlatan, bir an önce dönüşüm
isteyen anneler adına diyorum ki artık yeter. Herkes kendi üstüne
düşeni yapmalı, kişisel dertlerini bırakmalı, acilen milletin
derdine düşmelidir. Herkes, milletin canı, malı ve yavruları için
deprem dönüşümüne başlamalıdır. Bu milletin canından daha mukaddes,
daha öncelikli bir mesele yoktur.”
Sayın Kurum bir anlamda kızım sana söylüyorum gelinim sen işit
dedi.
Yani
Ekrem İmamoğlu
Artık sorumluluğunun farkına var.
4 milyon İstanbullu ölümle burun buruna.
Mesaini; yargı ve bilirkişilerle kavgaya ayırma.
Özgür Özel’le birlikte Mansur Yavaş’a siyasi tuzak kurma.
CHP’nin cumhurbaşkanı adaylığı ve seçim gündemiyle
ilgilenme.
En önemli gündemin İstanbul’daki deprem riski olsun diyor.
Sayın Bakan haklıda.
Siyonist İdeoloji Kan İçmeye Doymuyor.
Gazze soykırımında suç ortağı olan Biden dönemi bitti.
Trump dönemi başladı. ABD siyasetinde, bürokrasisinde, iş
dünyasında, medyasında İsrail’in hakimiyeti ortadadır.
Siyonistlerin gücüne hayır diyemeyen hatta Netanyahu’nun
oturacağı koltuğu tutacak kadar biat eden Trump’ın kirli planlarına
ve söylemlerine şaşırmamak lazım.
Trump’ın “Gazze’de ateşkes devam eder garanti veremem” ifadesi
Siyonist İsrail’in ABD iş birliği ile Filistin topraklarının işgal
planlarından vazgeçmediklerini gösteriyor.
Birde bu açıklamanın üstüne Trump “İsrail, Gazze’yi ABD’ye
devredecek” sözleri İnsanlıktan uzak, Hukuktan uzak, Ahlaktan ne
kadar uzak olduğunu gösteriyor. Bu ifade ulusal çıkar, siyaset ve
jeopolitik yapıyla açıklanamaz. Bu kirli planı akıl dışı yollarla 7
Ekim’den bugüne Gazze’de uygulayan Netanyahunun hayali Gazze’yi
Filistin halkından temizlemektir. Bu hayale Trump’ta ortak
olmuştur.
Trump, Gazze'deki Filistinlilerin Mısır ve Ürdün gibi komşu
ülkelere yerleştirilmesi ve bölgenin ABD tarafından
devralınmasına yönelik planın nasıl hayata geçirilebileceğini,
Hiçbir şey yapmak için acele etmeyeceğini bu durum 50 yılı aşkın
süredir devam ettiğini,
Amerikan askerlerinin Gazze'ye konuşlandırılmasına gerek
olmadığını kaydederek, orada güvenlik açısından İsrail'in zaten
mevcut olduğunu söyledi.
Yaşananlar, konuşulanlar; akıl, siyaset ve jeopolitik
ile açıklanamaz. Siyonist ideoloji kan içmeye
doymuyor.