Sosyal medyada ve haberlerde izlediğim video
Yok artık…
İnanmıyorum dedirten türdendi.
Motorcu kurye trafikte kendisine yol vermeyen aracın sağ
aynasını kırıyor.
Aracı kullanan adam, aracını motorcu kuryenin üzerine
sürüyor.
Hatta motorcu kuryeyi park halinde olan çekiciye aracıyla
sürüklüyor. İyice sıkıştırıyor ve aracını geri çekmiyor.
Ta ki duyarlı bir taksi şoförü aracın sahibini darp edene
kadar.
Boşuna dememişler dayak cennetten çıkma diye.
Aracın sahibi dayak yiyince aracını geri alıyor.
Motorcu kuryenin akciğerinde sönme, karaciğerinde yırtık ve
kaburgasında 9 kırıkla hastanede.
Aracın sahibi hapishanede.
Anlık öfkeler şiddeti besliyor. Hayatlar anlık cinnetle yolunu
kaybediyor.
Yaşadığımız toplumda en az hayat pahalılığı kadar önemli olan
diğer bir konuda içinde yaşadığımız bu toplumdaki insanların pek
çoğunun psikolojik teste tabi tutulması ve rehabilite
edilmesidir.
Motorcu kuryeler trafikte kural tanımıyor. Bu anlamda bir
denetim şart. Araç kullanan şoförlere de psikolojik test şart.
Şiddete bu kadar meyilli olmak,
Bir insanı öldürecek kadar gözü dönmek başlı başına büyük
sorun.
Tehlike çanlarına dikkat etmek gerek.
Devlete Karşı Yapılan Yanlışta Zaman Aşımı Olmaz!
Gezi Parkının Asker Ocağı caddesine bakan duvarın 3 metrelik
kısmı gece 22.00 sularında yıkılmıştı.
Aynı zamanda 5 ağaç yerinden söküldü. Taksim Dayanışma grubunun
üyeleri iş makinalarının önüne geçerek daha fazla yıkım yapılmasını
engellediler. 50 kişi parkta çadır kurup nöbet tuttu.
28 Mayıs’ta parkta protestocu sayısı arttı ve yıkım çalışmaları
engellendi. Bu eylemcilere o dönem ki CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu ve CHP milletvekilleri destek verdiler. BDP’sinden
Sırrı Süreyya Önder’de destekleyenlerdendi. Destekçiler bir anda
arttı. Ankara, İzmir, Mersin, Tunceli, Samsun, Rize, Adana,
Zonguldak…
Dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler;
48 ilde 90’ın üzerinde eylem yapıldığını açıklamıştı.
Yapılan açıklama bu eylemlerin ne kadar organize olduğunun
göstergesidir.
O nedenle gezi ayaklanması genişletiliyor hem de
derinleştiriliyor. Ayaklanmaya destek veren yayın yapan medya
kuruluşları, televizyon kanalları, sanatçı, yapımcı, yardakçı,
destekçi… her kim ya da kimlerse…
Gezi Parkı olayları o dönem legal ve masum bir ağaç, böcek,
çiçek gibi sahnelenmişti.
Sahnelenen eyleme adam toplayıp, devşirdiler.
Bedava alkol ve içki dağıttılar.
Günlerce polisle çatışıp, molotof attılar.
Meydanları ve sokakları işgal edip ateşe verdiler.
Dükkanları, mağazaları yağmaladılar.
Milliyetçi, muhafazakâr insanlara, gazetecilere saldırdılar.
Sokakta ortaya koydukları şiddet üzerinden siyasi dayatmalarda
bulunma cüretkarlığını gösterdiler.
Hatta Dolmabahçe’deki Başbakanlık ofisini işgale
yeltendiler.
O dönemin FETÖ’cü emniyet ve yargı teröristleri, maşaları
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın infaz emrini vererek al aşağı etme
planlarını uygulama koymak için harekete geçtiler.
O dönemde bu olaylar yeterince dikey kazılmamıştı. 28 Mayıs 2013
Salı günü başlayan ve 30 Ağustos 2013’e kadar yani 3 ay, 2 gün
sürüp sonrasında sonlanan kentsel gelişim planına karşı eylem
yapan, ifade özgürlüğü, medya sansürü, otoriteryanizm gibi
toplumsal sorunlara dikkat çekmek “amacındaymış” gibi olan bu
eylemin hesap günü geçte olsa sorulmalıdır.
Mesele ağaç, çiçek, böcek değil devlet otoritesine yapılan bir
saldırı ve plandır. Bu plan dahilinde olanlar için gereği
yapılmalıdır.
Devlete karşı yapılan yanlışta zaman aşımı olmaz!