Kimi sevmez, kimi inkâr eder ama kimse görmezden gelemez.
Bu ülkede bir gerçek var:
Son 23 yılda Türkiye’yi değiştiren, dönüştüren, hatta yeniden
tanımlayan bir irade var.
Adına ister sevgiyle “Erdoğan dönemi” deyin, ister
öfkeyle “AK Parti iktidarı” …
Ama ne derseniz deyin, bu 23 yıl Türkiye’nin en derin
kırılma ve yeniden doğuş dönemidir.
Bir siyasi partinin değil, bir milletin yeniden diriliş
hikayesi…
23 yılda inşa edilen sadece yollar, köprüler değil; bir özgüven,
bir medeniyet iddiası.
Eleştiri çok, ama tarih kimseye değil, eserlere not
düşer.
Bu ülkede bir ezber vardır:
Ne olursa olsun, kim yaparsa yapsın, “AK Parti dönemi” deyince bir
kesim hemen yüzünü buruşturur.
Klişe belli: “Yok efendim, eski Türkiye daha güzeldi…”
Oysa 14 Ağustos 2001’de yola çıkan o hareket, sadece bir partinin
değil, bir milletin yeniden dirilişinin adıdır.
AK Parti’yi sadece bir “iktidar süresi” olarak görmek, büyük bir
yanılgıdır.
Çünkü bu hareket, Türkiye’nin siyasette, ekonomide ve kimliğinde
bir dönüşüm hikayesidir.
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın liderliğinde geçen bu 23 yıl, dar
kalıplara sığmayan, klişeleri aşan bir medeniyet
yürüyüşüdür.
“Adalet” dediler.
Bazıları hâlâ anlamadı.
Bu adalet, sadece mahkeme salonlarında aranmadı;
bürokrasideki imtiyazları, seçkinci vesayeti, jakoben kibri yerle
bir etti.
Milletin iradesini merkeze koydu, siyaseti halkla barıştırdı.
Ve Sayın Erdoğan’ın o meşhur sözü “Dünya beşten
büyüktür” artık sadece bir afiş cümlesi değil,
küresel siyasete yön veren bir adalet
çağrısıdır.
Gazze’de zulüm olurken susmayan, Afrika’da sömürüye karşı duran,
Balkanlar’da barışa omuz veren bir Türkiye var artık.
Küresel vicdanın sesi olmak kolay değildir.
Ama Türkiye bunu 23 yılda başardı.
“Kalkınma” kısmına gelelim.
Evet, yollar yapıldı, köprüler kuruldu, şehir hastaneleri
yükseldi.
Ama bunların ötesinde bir şey oldu: Özgüven.
Bir zamanlar “Bizden olmaz” diyen millet, bugün “Biz dünyada varız”
diyor.
Küçük kasabalardan çıkan KOBİ’ler dünya markalarına dönüştü.
Savunma sanayiinde kendi İHA’sını, SİHA’sını yapan bir ülke
olduk.
İhracat 300 milyar dolara koşuyor, ekonomi 2 trilyon dolar bandına
dayandı.
Bunlar “algı” değil, rakam.
Elbette her dönemin eleştireni olur.
Ama bugün “Türkiye Yüzyılı” vizyonunu
küçümseyenlerin çoğu, dün “Yerli otomobil hayal”
diyenlerle aynı koroda.
Ve ironik olan şu:
Bugün TOGG’a “Türkiye’nin arabası” diyemeyip
“Erdoğan’ın arabası” diyen bir zihinle karşı
karşıyayız.
Erdoğan nefreti, artık sadece siyaseti değil,
ülkenin sanayisine, teknolojisine bile sıçramış durumda.
Bir araçtan, bir eserden nefret edebilmek için önce aklını, sonra
vicdanını kaybetmiş olmak gerekir.
TOGG’un direksiyonunda Erdoğan yok ama o aracı küçümseyenlerin
ruhunda derin bir Erdoğan kompleksi var.
Çünkü onların sorunu gelişmişlikle değil, gelişenin kim
olduğuyla.
Evet, hatalar oldu.
Eksikler de var.
Yanlışlar da yapıldı.
Ama bu 23 yılın özeti şudur:
AK Parti, Türkiye’yi sadece yöneten değil, yeniden inşa
eden bir hareket oldu.
Eleştiren çok olur.
Ama tarih, lafla değil, eserle yazılır.
Ve bugün bu ülkenin yollarında, göklerinde, diplomasisinde,
ekonomisinde, özgüveninde bir mühür varsa,
o mührün adı bellidir:
Adalet ve Kalkınma.
Ve unutmayalım…
Bu 23 yılın sonunda kazanan bir parti değil,
özgüvenini yeniden bulan bir millet olmuştur.