BIST 9.032
DOLAR 34,25
EURO 37,66
ALTIN 2.911,05
HABER /  GÜNCEL

100. yıldönümünde Sarıkamış Harekâtı

Birinci Dünya Savaşı'nın Osmanlı tarihi açısından en dramatik sayfalarından biri olan Sarıkamış Harekâtı'nın başlamasının üzerinden tam 100 yıl geçti. BBC Türkçe'den Sinan Onuş, felakete dönüşen harekâtın nedenlerini ve sonuçlarını irdeledi.

Abone ol

Bugün, Birinci Dünya Savaşı'nın Osmanlı tarihi açısından en dramatik sayfalarından biri olan Sarıkamış Harekâtı'nın başlamasının 100. yıldönümü. Felakate dönüşen harekâtta binlerce Osmanlı askeri yaşamını yitirmişti.

22 Aralık 1914'te başlayan harekatta amaç Rusları kuşatmaktı ama 9 Ocak'a kadar süren bu savaşta Osmanlı ordusu binlerce askerini soğuktan donarak ya da hastalıktan kaybetti. Savaşın bitiş tarihi konusunda farklı görüşler var ama yaygın eğilim, Enver Paşa’nın cepheden ayrıldığı 9 Ocak’ı harekatın sonu olarak kabul ediyor.

Savaşın başında yaklaşık 3 hafta süren bu harekat gerek Osmanlı tarihi gerekse savaşın genel gidişi açısından kritik olarak görülüyor. Sarıkamış, Türk tarih kitaplarında "bozgun" olarak anlatılıyor.

Sarıkamış'a nasıl gelindi?

Osmanlı Devleti'nin, doğu sınırında konuşlu 3. Ordusu, 7-17 Kasım tarihleri arasında Köprüköy ve Azap muharebelerinde yaptığı cephe taarruzlarıyla Rusları az da olsa geri atarak küçük bir başarı kazandı.

Kafkas Cephesi'ndeki kısmi başarı, Osmanlı Başkomutanlık karargâhında olumlu karşılandı ama yeterli görülmedi. Rusları kesin yenilgiye uğratacak planlar üzerine çalışılmaya başlandı.

Ancak Osmanlı 3. Ordu Komutanlığı, hava koşulları nedeniyle Başkomutanlığa sormadan kışı geçirmek için birliklerini 8-10 kilometre kadar geri çekti.

Aynı günlerde kuvvetlerinin büyük kısmını Alman ve Avusturya-Macaristan orduları karşında Batı Cephesi’nde toplayan Rus Başkomutanlığı da bölgedeki komutanlığına Türklere taarruz etmemesi yönünde emir gönderdi.

İki tarafın bu hareketleri cephenin durgunluk dönemine girmesine neden oldu.

Tannenburg örnek alındı

Başkomutan Vekili Enver Paşa, Ruslar karşısında cephe taarruzlarından istenilen kesin sonucun alınamaması nedeniyle, geniş kapsamlı bir kuşatma harekâtı ile Rus birliklerini imhaya karar verdi.

Bu kararda, Berlin'de bulunan Osmanlı askeri ataşesinin Hindenburg karargâhından gönderdiği rapor da etkili oldu. Bu raporda, Rusların berkitilmiş mevzilerine taarruz etmenin yararsız olduğu, en etkili hareketin kuşatma olacağı belirtiliyordu.

En iyi örnek olarak da Almanların, Tannenburg'da kazandığı "imha muharebesi" gösteriliyordu.

26-28 Ağustos'ta gerçekleşen ve Tannenburg Muharebesi adıyla bilinen kuşatma harekatında 125 bin Rus askeri esir alınmıştı.

Diğer yandan kışı geçirmek için geri çekilen ve bu sırada oldukça bitap düşen 3. Ordu'nun böyle bir harekata hazır olmadığı savunuluyordu.

Harekat sırasında 10. Kolordu’nun başına geçecek olan Genelkurmay İkinci Başkanı Kurmay Albay Hafız Hakkı Bey, 3. Ordu’nun durumunu yerinde görmek üzere bölgeye gönderildi.

Enver Paşa'nın hazırladığı harekat planında büyük katkısı olan Hafız Hakkı Bey, harekata girişilmesi için bölgeden teşvik edici raporlar gönderdi.

'Saadet, şan ve şeref ileride…'

Enver Paşa, 12 Aralık'ta Alman kurmaylarıyla birlikte Erzurum'a geldi. Burada plana son şekli verildi. Plana göre, 3. Ordu iki gruba ayrılacak, bir grup Aras Nehri belgesinde bırakılacak ve Erzurum doğrultusundan gelecek Rus taarruzlarını durduracak, asıl kuvvetler ise Rus mevzilerinin yan ve gerisine sarkarak kesin sonuçlu bir taarruz gerçekleştirecekti. Rusların, 3. Ordu bölgesine kuvvet kaydırması için Karadeniz bölgesindeki, ağırlığını gönüllü birliklerin oluşturduğu kuvvetlere de önemli görevler verildi.

3. Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşa, harekâtta başarı şansını görmediği için görevinden ayrıldı. Başkomutan Vekili Enver Paşa, 3. Ordu Komutanlığı'nı da üzerine aldı.

Enver Paşa 22 Aralık'ta başlayacak kuşatma harekâtı için 19 Aralık'ta genel taarruz emrini yayınladı. Emir şu sözlerle noktalanıyordu:

"Saadet, şan ve şeref ileride;alçaklık, sefalet ve ölüm geridedir."

Harekâta neden girişildi?

Birinci Dünya Savaşı dönemi Alman-Osmanlı ilişkileri üzerine çalışan ve Alman arşivlerinde araştırma yapan az sayıdaki akademisyenden biri olan Gaziosmanpaşa Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Çolak, 2 Ağustos 1914'te Almanya ile imzalanan ittifak anlaşmasını anımsatıyor.

Harekatı BBC Türkçe'ye değerlendiren Çolak, "Almanya, bizden, Avrupa cephelerindeki orduların bir kısmını üzerimize çekmemizi ve cihat ilan etmemizi bekliyordu" diyor.

Çolak, bunun nasıl olacağını ise "Kanal'da cephe açarak İngiliz, Kafkaslarda cephe açarak da Rus ordularını karşımızda tutmamız gerekiyordu" diye açıklıyor.

Osmanlı İmparatorluğu'nun savaş başlamadan önce İngilizlere, Fransızlara ve Ruslara ittifak teklif ettiğini ama kabul edilmediğini söyleyen Çolak, "Boğazlar ve Doğu Anadolu’da toprak isteyen Rus baskısına karşı Almanlarla zar zor bir ittifak yapıldı. Dolayısıyla bunun da gereklerini yerine getirmek zorundaydınız" diyor.

Çolak, mevsim olarak riskin yüksek olduğunu kabul ediyor ama önlemlerin alındığını da aktarıyor. İstanbul'dan üç gemiyle malzemelerin yola çıktığını ama Rus gemilerince bunların batırıldığını söylüyor.

Kışın bu kadar şiddetli beklenmediğini de ifade eden Çolak, "Kış daha ılık geçebilirdi, gemiler oraya ulaşabilirdi. Risk büyüktü ve bu risk alındı ama aleyhimize işledi" diye konuşuyor.