BIST 9.977
DOLAR 32,39
EURO 34,77
ALTIN 2.435,53
HABER /  MAGAZİN  /  KÜLTÜR VE SANAT

100 yıl geçti hâlâ karanlık

100. Yılında II. Meşrutiyet döneminin öncesini ve sonrasını anlamak.

Abone ol

1908 yılında İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin ayaklanmaların ardından Meşrutiyet'i ilan eden II. Abülhamid hakkında yüzlerce kitap yayınlandı ve yayınlanmaya devam ediyor. Onu diktatör ve katil olarak niteleyen karalayıcı kitapların dışında özellikle son dönemlerde piyasaya çıkan Abdülhamid'in görülmeyen ve anlatılmayan taraflarını ortaya koyan kitaplar da yok değil. 100. yılına girdiğimiz II. Meşrutiyet döneminin öncesi ve sonrasını daha iyi anlamak, Sultan Abdülhamid'i tanımaktan geçiyor.

ELİT DÖNÜŞÜM SÜRECİ

Bu dönem kimilerine göre İttihat ve Terakki önderlerinin ülkeden ayrıldıkları 1918 yılına kadar, kimilerine göre ise saltanatın kaldırıldığı 1922 yılına kadar sürdü. Meşrutiyet'in ilanının 100. yılına girdiğimiz şu günlerde Yeni İnsan Yayınları'ndan çıkan , dönemi tüm yönleriyle görmek açısından önemli bilgiler içeriyor. Akif Pamuk ve Halil Akkurt'un hazırladığı kitapta, II. Meşrutiyet'teki yönetimden, gündelik hayata, edebiyattan sanata yaşanan değişmeleri anlatan makaleler yer alıyor. Veli Denizhan Kalkan, Hürriyet'e Giden Yolun Kısa Tarihi başlıklı makalesinde, Meşrutiyet'in ilanından önceki otuz yılı ve Meşrutiyet'in ilanına kadar geçen süreyi adım adım anlatıyor. Meşrutiyet'in ilanını tarihçiler tarafından yeterince hakkı verilmemiş bir devrim olarak tanımlayan Kalkan, 1908'i yalnızca eski bir rejimin tasfiye edilmesi olarak değil, oldukça kısa bir sürede yeni bir düzenin kurulduğu uluslararası ölçekte önemli bir gelişme şeklinde algılanması gerektiğine vurgu yapıyor.

Kitapta Meşrutiyet'in ilanından sonraki birkaç ay içerisinde basında yer alan metinlerin çevirisinin yer aldığı bölümler de dikkat çekiyor.

Nesil Yayınları'nın çıkardığı Adem Çevik imzalı romanında olaylar Sultan Abdülhamid ve onun etrafındakilerin gözünden anlatılıyor. Romanda, imparatorluğu kurtarmak için sonuna kadar mücadele eden, etrafındaki hainlere bile merhametli davranan bir Abdülhamid portresi çiziliyor. 'Yıldızlar Ateşböceği Sanılmaktan Korkmazlar' başlıklı bölümde, Sultanın her adımı ne kadar dikkatli attığına işaret ediliyor. Sadrazam Sait Paşa ve II.Abdülhamid, Çırağan Sarayı'nda oturdukları sırada haberci gelir ve bir maliye memurunun sarayın önünden geçerken “Sultan Murat'a 'Efendimiz sen olsaydın biz böyle olmazdık' dediğini” bildirir. Padişah da o kişinin Fizan'a sürdürülmesini emreder.

JURNALİ BEN VERDİRTTİM

Bu karara şaşıran Sait Paşa geçen yıl rüşvet aldığı ortaya çıkan bu memuru işlediği ağır suçtan değil de, basit bir meseleyle cezalandırmasını anlayamadığını söyler. Sultan ona şöyle cevap verir: Bu jurnali ben verdirttim. Daha önce affettiğim suçun cezasıdır. Çünkü ben ona rüşvet cürümü dolayısıyla ceza vermiş olsaydım, çoluk çocuğuna da ceza vermiş olacaktım. Şimdi onun çocukları “Bizim babamız istibdada tahammül edemedi, isyan etti de sürgüne gitti diyecekler.” Nesil Yayınları'ndan çıkan Elif Ayla'nın kaleme aldığı isimli kitapta ise saray içindeki yaşam, çocuk Abdülhamid'in satırlarından kurgulanıyor. Abdülhamid'i tanımak için kızı Ayşe Osmanoğlu tarafından yazılan hatırat da mutlaka okunması gerekenlerden. Kitap, Selis Yayınları'ndan çıktı.

Peyami Safa'ya cevap

Kaknüs Yayınları'dan çıkan Raif Ogan'ın kaleme aldığı Sultan kitabının ilk baskısı 1955 yılında yapılmış. Kitabın ana eksenini, Peyami Safa'nın Milliyet Gazetesi'nde Abdülhamid aleyhine yazdığı bir köşe yazısı oluşturuyor. II. Abdülhamid'in kızı Ayşe Sultan'ın hatırlarını Babam Sultan Hamid adıyla Hayat mecmuasında yayınlanmasına tepki gösteren Peyami Safa, yazısında II. Abdülhamid'den 'Kızıl Sultan' ve 'katil diye bahsediyor ve çok sert eleştiriler yöneltiyor. Peyami Safa'nın bir dönem öğretmenlik yaptığı eğitim kurumunun idarecisi olan Raif Ogan da bu yazıya kayıtsız kalmıyor ve iftiralara cevaplar kitabını kaleme alıyor.Yazar belgelerle II.Abdülhamid hakkında 1950'li yıllara kadar yapılan bütün haksız suçlamalara cevap veriyor.
(Hatice Saka)