BIST 10.277
DOLAR 32,34
EURO 34,81
ALTIN 2.393,53
HABER /  GÜNCEL

05 Ekim 2011 Basın Özeti

Avrupa piyasalarında devam eden çalkantı, Suriye'de eylemlerin silahlı direnişe dönmesi kaygıları, Putin'in Avrasya Birliği kurma hedefi, AİHM kararı ardından Premier Lig yayın haklarının geleceği konusunda tahminler.

Abone ol

Avrupa piyasaları dün çalkantılı bir gün daha geçirdi.

Guardian yazarı Larry Elliott, uçurumun kıyısında bulunmanın normal hale geldiğine dikkat çekiyor.

"Dün Londra borsasında hisselerin değerinden milyarlar daha silindi. Fransa-Belçika bankası Dexia çöküşün eşiğine geldi. Wall Street'teki havanın göstergelerinden biri baskı eğilimine girdi. Yunan Maliye Bakanı'nın olağanüstü basın toplantısı ertelendi çünkü yapılacağı bina memurlarca giriş çıkışa kapatılmıştı. Londra borsası 2010 Temmuz'undan bu yana ilk kez 5000 puanın altına düştü."

"Bu durum daha ne kadar böyle devam edebilir?" diye soran Elliott, "zor bir kış geçireceğimiz kesin" diyor.

Ama çalkantıların normal hale geldiği bu ortamın, yeni bir krize ya da bir Büyük Buhran'a dönüşüp dönüşmeyeceğine henüz yanıt vermenin mümkün olmadığını kaydediyor.

Financial Times, Avrupalı maliye bakanlarının bankaları desteklemek için ek önlemler alınması gerektiği konusunda uzlaştığını; mali kurumların yeniden sermayelendirilmesi için eşgüdümlü hareket etmenin yolunu aradıklarını yazıyor.

Bunun bir yolu bankaların elinde tutması gereken sermaye düzeyinin yükseltilmesi olabilir.

Gazeteye göre bu uzlaşmanın duyulması, Wall Street'in işlemlerin son bir saatinde toparlanmasını sağladı.

Gazete yine de başyazısında, yapılanları 'kaypak bir kurtarma" operasyonu olarak niteliyor; adımları yetersiz bulunan Euro bölgesinin, “yaptığına değil söylediklerine bakılarak hüküm verilmesinde ısrar ettiğini” savunuyor.

"Seçmen ve yatırımcılar Avrupa entegrasyonunun dokusunu parçalayabilecek bir güven krizi yaşarken, bu doğru bir davranış şekli değil" diyen gazete, Avrupalı yetkililerin kredibilite açığı verdiğini belirtiyor.

Birliğin Yunanistan'ın borçlarının arkasında tam olarak durması, buna karşılık ülke içindeki açığı Yunanistan reformlarını yapana dek finanse etmemesi gerektiğini savunuyor.

Financial Times’ın iç sayfalarında Avrupa Merkez Bankası'na sıradışı bir çağrı da yer alıyor. Lüksemburg merkezli yatırım kuruluşu Carmignac Gestion, başkanının Avrupa Merkez Bankası Başkanı Jean-Claude Trichet'ye yazdığı açık mektubu tam sayfa olarak yayınlatmış.

Edourad Carmignac, yarın son kez bankanın toplantısına başkanlık edecek Trichet'ye "Güle güle, kimse sizi özlemeyecek" diye seslendikten sonra, birliğin zordaki ülkelerinin rahatlatılması için iki kilit çağrıda bulunuyor.

Bunlar, faiz oranının sıfıra indirilmesi ve zordaki ülkelerin borçlarının limitsiz olarak satın alınacağı yolunda bir açıklama yapılması...

Başbakan David Cameron bugün partisinin yıllık kongresinde vatandaşlarına resesyondan çıkış formülünü anlatacak. Guardian bunu "herkes borcunu ödesin" sözleri ile özetlemiş.

Zira Cameron, tüm vatandaşlardan kredi kartı ve bireysel borçlarını kapatmalarını; ülkenin resesyondan çıkmasına böyle destek olacaklarını söyleyecek.

Putin'in Avrasya Birliği hedefi

Rusya'da başkanlığa yeniden aday olduğunu ilan eden Başbakan Vladimir Putin'in yeni vizyonu pek çok gazetede yer bulmuş.

Times, Putin'in yeni bir süpergüç yaratma planları yaptığını yazmış:

"Putin, eski Sovyet cumhuriyetlerini Avrupa Birliği ve Çin'e rakip olabilecek, tam bir ekonomik bütünleşmeye sokacak bir Avrasya Birliği kurma hedefini açıkladı. Putin, bu fikri bölgeyi küresel ekonomik krizin etkisinden çıkarma yolu olarak sunsa da, planlar batıda eski Sovyet imparatorluğunu yeniden kurmayı amaçladığı şeklinde yorumlanabilir.

Kazakistan ve Belarus ile gümrük birliği üzerine inşa edilen plana göre, bu ülkelerle Ocak'ta ticaret sermaye ve işgücü alanında tek pazar oluşturulacak.

Putin, ‘burada durmayıp daha yüksek düzeyde bir entegrasyona bir Avrasya Birliğine gideceğiz’ dedi. Bu birliğin, üyeleri için ekonomik faydalar dışında, Avrupa'ya daha hızlı ve çok daha güçlü bir pozisyondan entegre olma fırsatı yaratacağını savundu.

Suriye'de silahlanma endişeleri

Suriye'de devam eden protestolar konusunda Birleşmiş Milletler'e sunulan bir karar tasarısının Rusya ve Çin tarafından veto edilmesi, gazetelerin erken baskılarına yetişmemiş.

Ancak Suriye'deki gelişmeleri ele alan Daily Telegraph, Suriyelilerin evlerini korumak için silaha yönelmesi ile barış umutlarının azaldığını öne sürüyor.

Haberde Şam yakınlarındaki Zabadani kasabasında yaşayan bazı erkeklerin şimdi dağlarda silahlı çeteler oluşturduğu anlatılıyor. Bunlardan iki çocuk babası bir tamirci, "ben suçlu değilim; Batı bize yardım etmiyor bu yüzden başka yolumuz yok. Ailemi, evimi toprağımı korumak zorundayım. Evde oturup öldürülmeyi bekleyemem" diyor.

Son bir kaç haftada, barışçı protestolardan silahlı direnişe doğru kaydadeğer bir sapma olduğu belirtilen haberde, çetelerin elinde şimdilik eski ve basit silahlar olduğu, ancak Lübnan'dan daha gelişmiş silahlar geleceği yolunda söylentiler bulunduğu aktarılıyor.

Financial Times yazarı Roula Khalaf de Beşar Esad'a karşı oluşan muhalif birliğin militarize olabileceğine dikkat çekenlerden...

Yazıda İstanbul'daki toplantıda oluşturulan 230 üyeli Suriye Ulusal Konseyi adlı muhalif birliğin amacı "rejim ile tabanı arasını açmak, ordudan kopuşları artırmak, ve huzuru kaçan iş dünyası seçkinlerini yönetime sadakatin artan maliyetine ikna etmek" olarak ifade ediliyor.

"Uzmanlar, isyanı kontrol altına alamayan Esad'ın, Alevilerin toplumları ve dolayısıyla yönetimin ayakta kalması için mücadele edeceği küçük çaplı bir iç savaş çıkarmaya çalışabileceğini düşünüyor" diye yazan Khalaf, konseyin de bu mezhep gerilimini dindirmeye çalışacağını kaydediyor.

Khalaf şöyle devam ediyor.

"Ancak Konsey’in isyanın evrimi konusunda ne derece liderlik sağlayabileceği belirsiz. Barışçı protesto fikrine sadık oldukları açıklamasına rağmen, konsey görüşmelerine yakın bir kaynak, 'Konsey üyeleri arasında tek yolun mücadelenin askeri hale gelmesi gerektiğini düşünenler var' diyor."

“Suriye'ye yardım tartışmaları yoğunlaşacak gibi görünse de, Batılı diplomatlar, Libya tarzı bir müdahale için (ki bazı eylemciler bir Arap ya da Türk-Arap barış gücünden söz ediyor) heveslenilmemesini söylüyor. Bir siyasi analiste göre sahadaki muhalifler savaşmak durumunda kalabilir ama ulusal konseyin dünyanın gelip devrimi kurtaracağı gibi bir yanılgıya düşmemesi gerek. Bu uzman, "bu yolda yalnız olduklarını bilmeliler" diyor.

Suudi Arabistan'daki protestolar

Independent, Suudi polisinin dün Şiilerin yoğun olduğu el Katif kentinde göstericilere ateş açmasını 'protestolar ivme kazanıyor' başlığı ile duyurmuş.

Muhalif eylemcilere dayandırılan haberde, protestoların üç gündür sürdüğü, yönetimin 11 polis ve üç sivil yaralandı açıklamasına karşın, muhaliflerin üçü kadın 27 yaralı olduğunu öne sürdüğü bildiriliyor.

Bu kaynaklara göre, gerilim Pazar günü Avamiye kasabasında bir eylemcinin teslim olmasını sağlamak için babasının gözaltına alınması ardından tırmandı. Hamza Hasan adlı muhalif bir eylemci protestoları siyasi ilerleme sağlanmamasına bağlarken, Suudi makamlarının olaylardan 'dış mihrakları sorumlu tuttuğu, bu ifadeyle genelde İran'ın kastedildiği belirtiliyor.

Öldürülen Afgan siviller

Guardian'da yer alan bir özel haberde; İngiliz askerlerin Afgan sivilleri öldürdüğü iddiaları ile ilgili 100 soruşturma açıldığı duyuruluyor.

“Vurulan, bombalanan Afgan siviller savaşta ağır bedel ödüyor” denilen habere göre; 2005'ten bu yana aralarında kadın ve çocukların da olduğu en az 30 Afgan İngiliz askerlerce öldürüldü, 42'si de yaralandı.

Gazete, İngiliz komutanların Taliban'ın öldürdüğü sivillerin NATO ateşi ile ölenlerden çok daha fazla olduğu şeklindeki açıklamalarının BM verilerince de desteklendiğini kabul ediyor. Ancak "koruma ve imar etme göreviyle ülkede bulunan bir güç eliyle yaşanan her ölümün hem bir trajedi hem de askerler açısından ciddi bir utanç kaynağı" olduğu kaydediliyor. Gazete savunma kaynaklarını da, bu konudaki bilgilere ulaşma girişimleri karşısında ayak sürümekle eleştiriyor.

Kabinede 'kedi' çatlağı

İngiliz hükümetinden iki kilit bakanın yasadışı göçmenlerin sınırdışı edilmesi konusunda karşı karşıya gelmesine yol açan bir tartışma tüm gazetelerde yer buluyor.

İçişleri Bakanı Theresa May, dün yasadışı bir göçmenin İngiltere'de kedisi olduğu için ülkeden sınırdışı edilemediğini söylemiş; bundan hareketle, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni yasalardan üstün kılan İnsan Hakları Yasası’nın kaldırılmasını savunmuştu. Adalet Bakanı ise, böyle bir vaka olmadığını söyleyerek May'e karşı çıktı.

Financial Times'ın ifadesiyle; “bakanlar bir kediye odaklanan mahkeme kararı konusunda tuhaf bir tartışmaya girerek hem parti kongresinin odağını saptırdı hem de insan hakları mevzuatı konusundaki gerilimleri gün ışığına çıkardı.”

Times, “hükümetin pençelerini insan hakları yasasına sapladığını” yazarken, Başbakan Cameron’ın içişleri bakanı May’in arkasında duracağını; bunun May’i hayali hikayeler yaymakla suçlamanın kıyısına gelen adalet bakanının durumunu tehlikeye soktuğunu yazıyor.

'Irk ayrımı döneminden beter'

Güney Afrikalı insan hakları savunucusu Başpiskopos Desmond Tutu'nun hükümetine, 'bu hükümet ırk ayrımcılığı dönemindekinden beter" diyerek çıkışması da tüm gazetelerde yer bulmuş.

Tutu, kendisi gibi Nobel barış ödülü sahibi olan Tibetli Budistlerin ruhani lideri Dalai Lama’yı 80. yaşgünü kutlamalarına davet etmişti.

Ancak Dalai Lama’ya ‘teknik gerekçeler’ gösterilerek zamanında vize çıkarılamayınca Tibetli temsilciler, ‘hükümete daha fazla rahatsızlık vermemek için’ ziyaretin iptal edildiğini açıkladı.

Güney Afrika’nın en büyük ticaret ortağı olan Çin’in baskısına boyun eğdiğini savunan Tutu ise, bunu ülkenin ‘ne karanlık günü’ olarak niteledi; “dünyanın en saygın dini liderlerinden birine karşı son derece büyük bir saygısızlık” olarak niteledi.

İngiliz pub'ında Yunan kanalından futbol yayınına onay

Dün Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, İngiltere'deki bir pub işletmecisinin İngiliz futbol liginin maçlarını satın aldığı Yunan uydu televizyonu üzerinden izletmeye hakkı olduğuna hükmetti.

Portsmouth kentinde bir pub işleten Karen Murphy, İngiliz kanallarından abonelik almak yerine, müdavimlerine maçları bir Yunan uydu kanalı üzerinden izletiyordu.

Tüm İngiliz gazeteleri, kararın olası etkilerini tartışmaya geniş yer ayırıyor.

Times kararda isteyen herkesin istediği ülkeden uydu yayın kutusu almaya hakkı olduğunu teyit edildiğini belirtiyor. Ancak bunun kamuya açık alanlarda izletilmesi evde izlenmesi ile aynı şey değil.

"Mahkemeye göre bu maçlar 'kâr edinilen bir ortamda yayınlanacağından, pub sahiplerinin hak sahiplerinden izin alması gerekir." Karar karşılaşmanın kendisini değilse de, maç başında yayınlanan Premier Lig tanıtım ve müziğini kapsıyor.

Guardian, kararın başta spor olmak üzere pek çok yayın kolunda dağıtım anlaşmalarını etkileyebileceğini kaydediyor.

Premier Lig'in televizyon haklarından İngiltere içinde 600 milyon sterlin gelir edindiğini, dünyanın geri kalanından gelen 500 milyon sterlinin sadece 100 milyonunun Avrupa'daki ülkelerdeki yayın haklarından kaynaklandığını belirtiyor.

UEFA'nın ülke bazında yaptığı yayın anlaşmalarının fiyatları arasında büyük farklar olduğu kaydeden gazeteye göre bu durum fiyatlandırma siyasetlerinin yeniden düşünülmesine yol açabilir.

Guardian bu durumun futbol izleme ücretlerinin düşmesi anlamına geleceğine inanırken Financial Times, aksi kanıda…

Gelecek yıl anlaşmalar yeniden yapılırken, fiyatların yükselebileceği, bazı küçük yayıncıların fiyatları ödeyemez hale gelebileceği ve tekelleşme olabileceği uyarısı yapıyor gazete...