BIST 10.644
DOLAR 32,20
EURO 35,01
ALTIN 2.500,70
HABER /  GÜNCEL

Altaylıdan şok sözleşme

TMSF'nin operasyonundan az önce Fatih Altaylı ile nasıl sözleşme imzalandı? İnternethaber olay yaratacak.

Abone ol

İnternethaber/ ÖZEL Fatih Altaylı Sabah gazetesinden istifa etti ama bir sözleşme var ki çok konuşulacak. TMSF'nin Sabah'a el koymasından tam bir saat önce Altaylı'nın Ciner'le sözleşme imzaladığı iddia ediliyor.

Kağıtta yazılanlar öyle yenilir yutulur gibi değil. Altaylı’nın servetine servet katacak türden maddeler birbiri ardına sıralanmış..

Sözleşmenin taraflarından birisi Fatih Altaylı diğeri ise eski patronu Turgay Ciner.  Medya dünyasını sarsacak sözleşme için Altaylı’nın ne diyeceği merak ediliyor.

İşte şok sözleşmenin maddeleri.

 

-Transfer ücreti 3.5 milyon euro.

 -Merkez Medya'nın halka açılması durumunda yüzde 1 hisse alacak.

 -Yıllık primi 750 bin dolar.

 -Kovulması halinde 10 milyon euroluk tazminat şartı.

POAŞ HEDİYESİ FERRARİ

Doğan Grubu ile Sabah arasındaki POAŞ savaşını hatırlamayan yoktur sanırız... Herşey gazetelerin manşeti ve köşe yazarları üzerinden yürümüştü.
Meğer bu görünen kısmıymış... Perde arkasında neler olmuş neler...
Anlatalım...
POAŞ işi ile Aydın Doğan'ı zor durumda bırakan Fatih Altaylı bunun karşılığında son model bir Ferrari sahibi oldu.
Turgay Ciner'in POAŞ hediyesi olan Ferrari henüz gümrükten çekilmedi. Yani Altaylı daha POAŞ Ferrari'sinin direksiyonuna oturamadı.
Fakat Ferrari'ye oturamasa da onun kadar değerli olan bir başka araba ile POAŞ haberlerinin keyfini sürdü. 

POAŞ HEDİYELERİ
Turgay Ciner'in Altaylı'ya verdiği POAŞ haberi hediyeleri;
-Son model bir Ferrari
-250 bin euro değerinde Mesarati marka araba
-110 bin YTL'lik kol saati
 


Altaylı'ya Ciner'in Mesarati marka bir araba hediye ettiği ortaya çıktı. Bu arabanın değeri de tamı tamına 250 bin Euro...
Bitmedi...
Altaylı'ya bir de çok değerli bir saat hediye edildi. Bu saatin maddi karşılığı da 110 milyar lira...
Tüm bu bonkörlüğün nedeni de baştan belirttiğimiz iş;
POAŞ haberleri... Meğer her haber küçük bir servet değerindeymiş... 

HER AY SERVET ALIYORDU

Ne başbakan, ne cumhurbaşkanı... Türkiye'de bir gazeteye genel yayın yönetmeni olmak varmış...

Neden mi? Başbakan Erdoğan'ın 2006 yılındaki ortalama maaşı 7 bin 690 YTL, Cumhurbaşkanı Sezer'in maaşı ise 14 bin 150 YTL'ydi...

Peki bir genel yayın yönetmeni ne kadar alıyordur dersiniz? Tahmin edin... 20 bin YTL mi, 50 bin YTL mi?

Bu rakamları düşündüyseniz...
Bilemediniz...

110 BİN YTL'LİK KOLTUK

Bir genel yayın yönetmeninin maaşı tamı tamına 110 bin YTL... Var mı bu parayı alan derseniz...
YILDA 1 MİLYON 320 BİN YTL MAAŞ
Biraz daha hayal gücünüzü kullanıp yıllık kazançtan da hesap yapabilirsiniz. Her yıl 1 milyon 320 bin YTL... Neler yapılır dersiniz... Yakında bir gazete de Fatih Altaylı açabilir mi? Olur mu olur... 

İşte örnek!

Sabah'ın Genel Yayın Yönetmenliği'nden istifa eden Fatih Altaylı...

Altaylı'nın istifasının ardından ortaya çıkan sözleşmesindeki bu rakamı görenlerin dudakları uçukladı. Çünkü Altaylı, genel yayın yönetmenliği için her ay tamı tamına 110 bin YTL (110 milyar lira) alıyordu.

Her ay küçük bir servet... Ya da her ay orta halli semtte bir daire... Her ay hesaba yatan bu para ile neler alınacağını varın siz hesap edin...

BU ŞEREFSİZLİKSE BİZ ŞEREFSİZİZ

Fatih Altaylı'nın şok eden sözleşmesiyle ilgili haberi yayınlamadan önce kendisini dün cep telefonundan aradık. Ancak telefona çıkmadı.

Bugün ise haber üzerine yeniden cevap hakkı tanımak için telefonunu çevirdik. Bu kez (aynı telefon numarası) telefonu açtı.

Açmasıyla birlikte küfür ve hakaretlere başlaması bir oldu. Aman Allahım... Kulaklarımız kızardı... İlk sözü "benim sizin gibi şerefsizlere verecek cevabım yok"tu...
         ALTAYLI'NIN ŞOK EDEN ÜSLUBU!

-"Hakaret ediyorsunuz Fatih bey... Cevap hakkınızı böyle mi kullanmak istiyorsunuz... Bunları mı yazalım?" dememiz üzerine Altaylı daha da sinirlendi.

"Benim size verecek cevabım yok. Haysiyetsiz şerefsizlerin yeri... Hepiniz ahlaksızsınız... Avukatım aradı beni. Bunun hesabını soracağım sizden... Beni böyle internet üzerinden vurup, sindiremezsiniz."

Bu hakaret ve küfürlere rağmen Altaylı'ya dün de kendisini arayıp, fikrini almak istediğimizi hatırlattık;
-"Fatih bey dün size yine bu numaradan aradım, telefon kaydım vardır. Bu belgeyi sormak için... Ama siz telefona çıkmadınız..."

-Sizin gibi haysiyetsizlerin yazdığı yere çıkmam...
Beni bir site üzerinden vuramazsınız... Beni böyle sindiremezsiniz...

-"Bu sözleşme belgesiyle ilgili..."

-"Ne belgesi kardeşim... Mahkeme de gösterirsiniz belgeyi. Mahkemede ben sizin bir tarafınızı göreceğim. Benim sizin gibi terbiyesizlerle işim yok... Haysiyetsizler... Şerefsizler sizi... "
Bu diyalogdan sonra telefonu kapatan Altaylı'yla ilgili aklımızda iki kanı kaldı...
-Birincisi bu haberi onu sindirmek için yaptığımızı düşünmesi oldu... İnternethaber'i bu kadar güçlü görmesi bizim adımıza iyi bir şey... Ama kendisi ile bir alıp veremediğimiz olmadığı için aynı zamanda da üzücü...

Biz sadece haberciyiz... Böyle bir sözleşmeyi öğrenip de yazmayacak gazetecilerden değiliz... Şerefsizlik buysa şayet; ne yapalım biz öyleyiz... Yani gerçeği yazan şerefsizleriz...

-İkincisi de Altaylı'nın ağzının ne kadar bozuk olduğunu, meslek etiğinden ne kadar yoksun olduğunu gördük... Meğer karşısındaki meslektaşına (ki bir kadın olması bile önemli değil) "şerefsiz" diye bağırabilecek kadar "büyük(!)müş" gazeteci abimiz... Eh! Bu da bizim "şerefsizliğimiz" değil herhalde... Altaylı'nın bu cevabı "özünün zuhuru oldu" anlayacağınız...//