BIST 9.916
DOLAR 32,44
EURO 34,74
ALTIN 2.438,67
HABER /  GÜNCEL

Dersim'deki Nazi utancı

TBMM Dilekçe Komisyonu Başkanı Mehmet Daniş yıllar geçmesine rağmen tanıkların yaşadıklarını anlatmaktan korktuğunu söyledi

Abone ol

TBMM Dilekçe Komisyonu Başkanı Mehmet Daniş, "Devletle bir helalleşme gereksinimi ortaya çıkacaksa o da yapılacak" dedi.

Daniş'le yaptığı ropörtajında çarpıcı bilgiler aktardı...

DERSİM MEVZU VATANDAŞIN EMANETİ

Dersim Harekâtları'na dair on binlerce belge TBMM Dilekçe Komisyonu'nda. Komisyon Başkanı AK Parti Çanakkele Milletvekili Mehmet Daniş, bir hukukçu.

Öğrenciyken Beyazıd eylemlerinin müdavimiymiş, 28 Şubat sürecinde askerlik yaparken bu sebeple "sakıncalı"lar sınıfındaymış. Adnan Menderes'in Dilekçe Komisyonu üyesi olduğunu ve "Orası bu devlet ve millete ait bütün dertlerin kaynadığı ocaktır" dediğini hatırlatıyor. Dersim mevzusunu vatandaşın kendilerine bir emaneti olarak görüyor.

1935-1952 yılları arasında o zamanki ismi ile Arzuhal Komisyonu'na gelen 245 dilekçeyi incelemiş. O zamanki şikayetlerden örnekler verdi. Pertek Tunceli'den bir vatandaş,1947'de af çıkmasına rağmen bucak müdürünün kendilerine eski kanunu uygulamasından yakınıyor. Eskişehir'den Nuri Özel, 97 yaşında köyüne iadesini istiyor.

Pülümür Jandarma Birliği'nde onbaşı olarak askerliğini yapmaktayken harekâtta aldığı yaranın tesiri ile sağ bacağını kaybeden Kars'tan Ziya Erdoğan suni bacak taktırmak için yardım istiyor. Akçaşar Köyü'nden Seydi Ali Yılmaz ayrı yerlerde iskan edilen eşiyle biraraya gelmelerine müsaade edilmesini talep ediyor. Her tarafından insanlık dramları...

DEVLET DERSİM'LE HELALLEŞECEK

* Dilekçe Komisyonu'na Dersim olayı ile ilgili gelen dilekçelerde neler talep ediliyor?

Gelen dilekçelerde, özellikle zorunlu göçe tabi tutulanların mağduriyetlerinin giderilmesi, ellerinden alınan mülklerin iadesi, toplu mezarların açılması, yakınlarının bulunması, ailelerden özür dilenmesi, tazminat, arşivlerin açılması, Tunceli'de anıt ve müzenin yapılması, çekilecek film ve belgesellere merkezi bütçeden pay ayrılması gibi talepler içeriyor.

* Şu an çalışmalar hangi aşamada?

22 Şubat'ta bütün partilerin temsil edildiği alt komisyon kurduk.11 kurum, 3 valilikten 20 bin sayfa arşiv geldi. 3 milletvekili arkadaşımızdan bir kurul oluşturduk, Dersim Harekâtı sırasında orada olanları dinleyecek.

Akademisyenlerden ve araştırmacılardan oluşan, arşivleri tasnif edebilecek bir arşiv ve tarih komisyonu da oluşturacağız.

SEVABIYLA GÜNAHIYLA BİLİNSİN

* Dersim'de ne olduğu ile mi yüzleşilecek?

Ortada bir toplumsal travma var ve nesilden nesile de bu aktarılıyor. Bu insanlar ilk önce yaşadıklarının bilinmesini istiyor. Ne yaşandıysa sevabıyla günahıyla bilinsin. Konuşmak isteyeni, anlatmak isteyeni dinleyeceğiz, gerekirse bulundukları yerlere gideceğiz. Şimdiye kadar Dersim tarihi anlatılanlardan yazıldı, hâlâ konuşmak isteyenler varsa biz onları dinleyeceğiz bir de üzerine arşivleri ekleyeceğiz. Belki yeni bir Dersim tarihi yazılacak. Devletle bir helalleşme gereksinimi ortaya çıkacaksa o da yapılacak. 80 yıl geçmesine rağmen bir korku var insanlarda. 103 yaşında bir amca ile görüştük, daha sonra Genelkurmay Başkanlığı yapmış olan bir komutanın 7 yıl emirerliğini yapmış. Harekât sırasında orada, her şeyi biliyor, "Olayları anlatırsam bir şey olur mu" diye hâlâ korkuyor. İkna edip, onunla konuşmak istiyoruz.

* Sabiha Gökçen'in de yer aldığı harekâta dair görüntüler var mı?

Bize gelen belgeler arasında görüntü yok.

ZAFER BAYRAMI'NA YETİŞTİRİLMİŞ

* Belgeler arasında en çok hangisinden etkilendiniz?

Yaşanmış insan hikayelerinden. Çocuklar, kadınlar...Elazığ'a sürgün kampları kurulmuş. Çocukların saçlarını sıfıra vurdurmuşlar. Filmlerdeki Nazi kamplarına benzer kamplar kurulmaya çalışılmış. Okudukça etkilenmemek mümkün değil. Kayıp çocuklarını arayan aileler...

* Dersim Harekâtları ile ilgili belgelerde hangi bilgiler var?

1937'de 12 Mayıs'ı 13 Mayıs'a bağlayan gece başlatılan harekât Kasım ayı ortalarına kadar sürüyor. 1938'de 10 gün süren harekât var.

* Bu harekâtlarda kaç asker görev yapmış?

1. Harekât'ta 402 subay ve astsubay rütbeli, 10 bin 76 erbaş ve er görev yapmış. 2 tane motorsiklet, 19 araba, 29 deve kullanılmış.

* Sonraki harekâta dair bir belge var mı?

1938 yılındaki harekâtın başlaması ile ilgili yazılı emrin belgesi var. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Fevzi Çakmak, bölgedeki komutan Kazım Orbay'a yazılı emir gönderiyor. Emirde, " 10 Ağustos 1938'de başlayacak ve 20 Ağustos'ta bitecek. Ordunun 26 Ağustos'a kadar Elazığ'a geri çekilmesi gerekir, 30 Ağustos Zafer Bayramı'nda Elazığ'daki törenlere güçlü şekilde katılınsın" diyor. Zaten, bu 10 gün içinde ne olduysa oluyor. Emirde, harekâtta hayatını kaybedecek "şehit"lere Allah'tan rahmet dileniyor. "Kahramanlar"a o günün anısına madalya verileceği söyleniyor, verilen madalyaların üstünde "Tunceli 3. Ordu manevrası hatırası 26 Ağustos 1938" yazıyor. Hüseyin Abdullah Alpdoğan bir 10 günlük ek süre istiyor, "bu fırsat ele geçmez, bunu mutlaka uzatmamız lazım" diyor ama, Genelkurmay'ın emri kesin. Bölgede silahları topluyorlar, mesela Hozat Kaymakamı toplanan 13 bin 500 silahtan bahsediyor. Bu harekât sonunda Dersim'den 14 bin 411 kişi sürülmüş, 32 il ve 109 ilçeye dağıtılmış.

63 YILLIK SIR

* "Gizlilik" bariyerine takılıyor musunuz zaman zaman?

Bazen, son genel kurulumuzda, çok yeni Meclis Başkanlığı'na başka bir mesele ile ilgili "gizliliğin kaldırılması" başvurusunda bulunma kararı aldık.

* Neyle ilgili?

1947'de 2 yarbay, Avni Kurtkaya ve Bahri Gökdeniz tarafından komisyonumuza dilekçe verilmiş. Sicilleri albaylığa terfi ettirilmelerine uygun olmasına rağmen terfi ettirilmemiş, re'sen emekli edilmişler. Durumları Dilekçe Komisyonu'nda görüşülmüş, 1948'de Dilekçe Komisyonu Milli Savunma Bakanlığı'nın emekliye ayırma işlemini iptal etmiş.

Dönemin Milli Savunma Bakanı Samsun Milletvekili Hüsnü Çakır, Dilekçe Komisyonu'nun kararına itiraz etmiş. Konu TBMM Genel Kurulu'na sevkedilmiş, 4 gün 8 oturumda gizli olarak görüşülmüş. 63 yıldır gizliliği devam ediyor. Bu genel kurul tutanak ve özetlerinin gizliliğinin kaldırılması için Meclis Başkanlığı'na başvuruda bulunacağız.

SEYİT RIZA'NIN BM'YE YAZDIĞI MEKTUP

* Özellikle Seyit Rıza ile ilgili ilginç bir belgeye rastladınız mı?

Çok ilginç Seyit Rıza'nın hep İngilizler'e yazdığı bir mektuptan bahsedilir, ama belgeler arasında ilk kez ortaya çıktı. 30 Temmuz 1937'de harekât devam ederken, BM Genel Sekreteri'ne, "Bay BM Genel Sektereri" diye hitap ederek, bir mektup yazmış. Mektubunda kendi ünvanını da "Dersim Başkumandanı" diye adlandırıyor.

* Ne diyor mektupta?

Okuyayım mektuptan bölümleri, "Türkiye Hükümeti senelerden beri Kürt kavmini temsile uğraşmakta ve bu uğurda bu kavma zulmü tazyik yapmakta. Kürt dili ile gazete neşriyatını men eylemekte. Kendi dilleri ile konuşan kimselere işkencede bulunmakta. 3 aydan beri memleketimizde merhametsizce bir harp hüküm sürüyor. Müdde ve satitinin denksizliğine ve bombardıman tayyarelerinin yangın bombalarına rağmen ben ve yurttaşlarım Türk ordusunu ademi muafakiyette bırakmaya muktedir olduk. Mukavemetimizin karşısında Türk tayyareleri köyleri bombalamakta, müdafasız kadınları ve çocukları bombalamakta...

3 milyon Kürt kendi yurtlarında bulunuyorlar. Irklarını, dillerini, ananelerini, horslerini (kültür) ve medeniyetlerini muhafazaten sakinane ve hürriyet içinde yaşamaktan başka bir şey istemiyorlar. Benim lisanımla ekselanslarına müracaat ederek, müessesenizin yüksek nüfuzu, maneviyesinden Kürt milletinin istifade ettirilmesini ve bu zalimane haksızlığa bir nihayet verilmesini niyaz ediyorlar" diyor.

HORASAN'A GİTMEK İSTEMİŞ

* Seyit Rıza'ya ait başka belge çıktı mı?

Evet, aslında bazı ilginç ilişkiler de var. Bir belgede gördüm. Seyit Rıza'nın oğlu öldürülüyor, Seyit Rıza oğlu Baba'nın öldürülmesinden Rehber isimli bir şahsı ve onun mensup olduğu aşireti sorumlu tutuyor. Bunun intikamını almak için oradaki komutanlardan yardım istiyor. Bana, "4-5 sandık mühimmat verin" diyor, "Siz babasınız, evladınıza sahip çıkmanız lazım, bu kin büyüyor benim aşiretimde. Mühimmat vermiyecekseniz çalmamıza göz yumun" diyor.

* Bu ilişkiler varken bir uzlaşma sağlanamaması da ilginç.

Seyit Rıza'nın bir kaç mektubu daha var. Bölge komutanı Kemal Ergüden'e yazıyor, "Benden memnun değilseniz, devlet benden rahatsızsa, zararlı bir kişi olduğumu düşünüyorsa, bütün ailem ve aşiretimle bana müsaade edin Erzincan'a göç edeyim. Buna da müsaade olmazsa atamın yurdu olan Horasan'a iltica edeyim" diyor.