BIST 9.717
DOLAR 32,55
EURO 34,93
ALTIN 2.444,26

Bana mı kaldı bunları yazmak?

Şu içinde bulunduğumuz dakika içinde Recep Tayyip Erdoğan'ın başına bir şey geldiğini, veyahut eceliyle vefat ettiğini düşünsenize...

Dün, siyaset dünyasından sevdiğim bir isim aradı. Kısa bir hoşbeşin ardından mesele benim yazılarıma geldi...

"Neden yapıyorsun bunu?" diye sordu...

"Yukarıdakiler, Senin günlerdir yazdığın isimlerin ne yaptığını bilmiyor mu sanıyorsun? Davayı savunuyormuş gibi görünen gazeteciler bu konulara bulaşmıyorken, sen niye yazıyor ve kendini hedef haline getiriyorsun? Sana mı kaldı bütün bunları yazmak, sen mi düzelteceksin her şeyi?" dedi.

Bizim dilimize pelesenk olmuş bir söylemdir "Sana mı kaldı, sen mi ülkeyi kurtaracaksın?" demek.

Oysa Ömer Halisdemir de bir kişiydi.

"Bana mı kaldı, ben mi bu ülkeyi kurtaracağım" demeden ve bir saniye tereddüt etmeden hayatını feda etti. Onun sayesinde pek çoğumuz için yaşam melodisi devam ediyor.

248 şehit, "Bize mi kaldı ülkeyi kurtarmak?" deseydi, aynı anda sokaklara doluşan 40 milyon insan, "Bana mı kaldı darbecileri durdurmak" diye düşünseydi, bugün nasıl bir ülkede yaşıyor olurduk?

Ya Recep Tayyip Erdoğan?

15 yıl içinde kaç kez ölümle burun buruna geldi, kaç kez? Kaç kez sırtından hançerlendi de "Ben bu yoldan dönmem" dedi. "Bana mı kaldı bu ülkeyi kurtarmak" deseydi, halimiz nice olurdu hiç düşündünüz mü?

Allah aşkına...

BAŞBAKAN'DAN MESAJ VAR



Haksız ve suçsuz yere görevden alınanların isyanını Başbakan Binali Yıldırım'a ilettim.



Sayın Yıldırım, "Bu konuda yeni çalışma yapma ihtiyacı var gibi görünüyor ama bunun için zaman lazım. Fetö ile mücadelede tam sonucu görüp harekete geçeceğiz. Biraz sabırlı olunması gerekiyor" dedi.



Mağdur olduğunu iddia edenlere duyurulur!

Şu an, şu dakika, Recep Tayyip Erdoğan'ın başına bir şey geldiğini, veyahut eceliyle vefat ettiğini düşünsenize... 

Bu ülkenin ne hale geleceğini hiç hayal ettiniz mi?

İşte bu nedenledir ki şu kahır zamanlarında hiç birimiz, "Bana mı kaldı bu işlere bulaşmak" deme lüksüne sahip değiliz.

Bir önceki yazımda, "Bize böyle adamlar lazım" demiş ve darbe gecesi vatanını canından aziz bilerek ölüme yürüyen bazı kahraman isimleri yazmıştım.

Şimdi bir adım daha atıyor ve şunu söylüyorum:

Bank Asya'da 2012 yılında açılan bir hesapta 4 ekmek parası bile etmeyen 4 lirasını unutanı memuriyetten ihraç ederek...

İnsanların alay etmesi dışında bir vasfı olmayan Ham Çökelek Atilla Taş'ı hapse atarak...

Adil Öksüz'ün tekerlekli sandalyede bile oturamayan kayınvalidesini tutuklayarak Fetö ile mücadele edildiğine bu milleti inandıramazsınız.

İçimizde olup, yanımızda olmayanlara dokunulmadığı sürece bu mücadelenin hakkaniyetli bir şekilde yürütüldüğünü iddia edemezsiniz.

Memurlar için konulan 17/25 Aralık sonrası kriterleri, bu ülkenin bakanları, milletvekilleri, belediye başkanları ve teşkilat başkanları için de uygulanmazsa bu iş yürümez.

Diyorum ki;

Ülkenin idaresini sağlayan herkes, ama herkes, 17/25 Aralık'tan bu yana Fetö terör örgütüyle nasıl mücadele ettiğini millete anlatmak zorundadır.

Ve daha da önemlisi...

Bu ülkenin bakanları, milletvekilleri, belediye başkanları, il-ilçe başkanları, meclis üyeleri ve dahi önemli kurumların başında bulunan yöneticileri, 15 Temmuz gecesi nerede olduğunu, ne yaptığını ve darbeyle nasıl mücadele ettiğini belgelemek zorundadır.

Suçlamıyor ama soruyorum.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek darbeye karşı en büyük mücadeleyi verirken onu bir zamanlar Fetöcü olmakla suçlayan Bülent Arınç neredeydi?

Süleyman Soylu beline silah takıp, TRT'yi işgalcilerin elinden kurtarırken, bir zamanların kudretli bakanı Hüseyin Çelik neredeydi?

Sadullah Ergin, Suat Kılıç, Ali Babacan neredeydi?

O gece kendisini almaya gelen binbaşıya "Burası bize ait, sizin gitmeniz lazım" diyen, herkesten önce televizyonlara bağlanıp, "Sokağa çıkın" diyen, Diyanet'i arayıp "Sela okutun" diyen İstanbul İl Başkanı Selim Temurci hepimizin gözünün önündeyken, Kadir Topbaş neredeydi?

AK Parti Hatay Milletvekili Hacı Bayram Türkoğlu o gece bombalanan Meclis binasına ailesiyle birlikte ulaşmaya çalışıp gazi olurken, diğer milletvekilleri neredeydi?

İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan o gece 2 korumasıyla Şehitler Köprüsü'nde darbecilerle çatışırken, Emniyet Genel Müdürlüğü'nün üst düzey polis şefleri neredeydi?

40 milyon insan cehennem vadisine dönüşen ülkede tank paletlerinin altında parçalanırken, kurşunlarla delik deşik edilirken neredeydi bu adamlar?

Binlerce insan, "Fetöcüyse gözünün yaşına bakmam" diyerek öz kardeşini, öz babasını devlete ihbar ederken, sırf AK Partili oldukları için bu isimlere dokunulmayacak ve hesap sorulmayacak mı?

Ailesini ve dahi damadını karun gibi zengin eden, Kadir Topbaş'a, darbeci kardeşine kefil olarak onun darbe yapmasına imkan tanıyan Şaban Dişli'ye, belediyesindeki bir tek Fetöcü'yü uzaklaştırmayan, 17/25 Aralık sonrası Erdoğan'a rağmen Fetullah Gülen için, "Ona saygı duyuyor ve inanıyoruz. Gerçekler zamanla ortaya çıkacak" diyen Balıkesir Belediye Başkanı'na hesap sorulmayacak mı?

Bank Asya'da kıytırık hesabı bulunanlara dokunulurken, aynı bankadan milyonluk krediler çeken gazetecilere, yazarlara ve siyasilere dokunulmayacak mı?

Bunlar dururken...

Suruç katliamı sonrası Erdoğan'ın ilçeyi ziyareti sırasında Cumhurbaşkanı'nın afişlerini asarken elektrik akımına kapılan bir partili Fetöcü denilerek görevden alınıyorsa...

Açıklanan 16 kriterden hiçbirine takılmayan masum insanlar meslekten uzaklaştırılıyorsa...

AK Partili bazı isimlerin özel çabaları sonrası Fetöcü oldukları ayan beyan ortada olan isimler mesleğe geri dönüyor veyahut savcılık kanalıyla serbest bırakılıyorsa...

Fetöcü olduğuna emin olduğumuz insanlar bulundukları makamlarda oturmaya devam ediyorsa...

Buna Fetö ile mücadele denmez, denemez. 

Cumhurbaşkanlığı Kurumsal İletişim Başkanı Mücahit Küçükyılmaz bile, "Bu iş bize döndü"  diyorsa, burada durup düşünmemiz gerekiyor.

KADİR TOPBAŞ'IN İFTİRASI

İstanbul Büşükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, dün İl Yürütme Toplantısı'nda bir konuşma yapmış.

Aleyhinde yazan beni kastederek, "O gazetecinin bazı imar işleri vardı. Onları halletmeyince bana saldırıyor" demiş Başkan...

Bana bunu anlattıklarında güldüm.

35 yıldır babama ait müstakil bir evde yaşıyorum. Hayatım boyunca imar işim olmadı ki birinin kapısını çalayım. 

İddialı bir şekilde söylüyorum.

Şahsımın, ailemden veya uzak akrabalarımdan herhangi birinin ve hatta arkadaş çevremden birinin küçücük bir imarla ilgili bir sıkıntısı olmuş da bununla ilgili yardım istemişsem Kadir Topbaş'ın bunu ispatlaması gerekiyor. 

Doğrusu yazılarıma bir tepki bekliyordum ama böylesi bir iftira beklemiyordum. 70 küsur yaşında bir adamın koltuk aşkına böyle seviyesizleşeceğine ve iftiraya başvuracağına inanmıyordum.

Kadir Bey!

Ne yaparsanız yapın, ne söylerseniz söyleyin, o koltukta  tutunamayacaksınız. İl yürütme Kurulu'nda destek istediğiniz Selim Temurçi'nin, "Reis destek verirse biz de gerekeni yaparız" sözü sizinle ilgili verilen kararın ne olduğunu gösteriyor.

Bayram sonrası gidicisiniz, ona göre hazırlık yapın!