BIST 9.916
DOLAR 32,44
EURO 34,74
ALTIN 2.438,67

AK Parti'de büyük temizlik şart!

Başbakan Erdoğan 7 Mart tarihinde katıldığı bir televizyon programında ne kadar yalnız olduğunu, daha doğrusu ne kadar yalnız bırakıldığını bu sözlerle dile getirmişti.

"AK Parti milletvekilleri arasında da konuşmayanlar var. Bunu farkediyorum, kimse konuşmuyor. Baskı uygulanıyor. Ama konuşmaları gerekiyor. Çıkacaklar halka olanı biteni anlatacaklar. Biz Allah'ı incitmeyelim. Herkes yüreğini ortaya koymalı, hiç bir şeyden korkmamalı.''

Başbakan Erdoğan 7 Mart tarihinde katıldığı bir televizyon programında ne kadar yalnız olduğunu, daha doğrusu ne kadar yalnız bırakıldığını bu sözlerle dile getirmişti. Erdoğan'ın bu sözleri o günlerde bir çığlık dalgasıyla cevap buldu...

Kimdi o çığlığı atanlar?

Efkan Ala, Binali Yıldırım, Süleyman Soylu, Numan Kurtulmuş, Bülent Arınç, Ahmet Davutoğlu, Taner Yıldız, Şamil Tayyar, Mehmet Metiner, Emrullah İşler ve birkaç isim daha...

Bir de meydandan meydana, mitingden mitinge koşan halk... Yaz sıcağında yanan, kış soğuğunda donan, ama asla liderinin peşinden ayrılmayan 25 milyon insan...

Verdikleri destansı bir mücadeleydi ve o destansı mücadele mutlak bir seçim zaferini beraberinde getirdi. Ancak o zaferin geleceğine ihtimal dahi vermeyenler de vardı. Onlar, Erdoğan'ın sözüm ona dava ve yol arkadaşlarıydı.

Seçimlerin üzerinden iki ay geçti...

AK Parti'nin Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu, seçimden önce yapılması gereken hamleyi gecikmeli de olsa nihayet yapmaya başladı.

Soylu, Erdoğan'ın girdiği son savaştan zaferle çıkamayacağına inanan il ve ilçe başkanlarının istifasını almaya başladı.

"Seçimden önce yapılması gereken hamle" demem boşuna değil. İnanın bu hamle seçimden önce yapılsa, AK Parti'nin oy oranı yüzde 50'nin üzerinde olacaktı. Bizzat yaşadığım bir örnekten bahsedersem, sanırım ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.

İzmir seçmeni iyi bilir...

AK Parti'nin İzmir'de gelmiş geçmiş en başarılı il başkanlığı dönemi, Ömür Kabak döneminde yaşandı. Kabak, "Referandum'u kazanamazsak istifa ederim" diyecek kadar gözü kara biriydi. Referandum kazanılmayınca Kabak o iddialı bir sözünden dolayı tüm ekibiyle birlikte istfa etmek zorunda bırakıldı.

Seçim döneminde 15 gün boyunca İzmir'de bulundum. Bir partinin il başkanının avucunun içine kadar gelen seçimi nasıl göstere göstere kaybettiğine bizzat tanık oldum.

AK Parti İzmir İl Başkanı Ömer Cihat Akay'dan bahsediyorum...

Önce tuhaf bir şekilde Binali Yıldırım ile ters düştü ve tüm desteğini çekti Ömer Cihat Akay. Yıldırım Türkiye'yi ayağa kaldıran projelerini açıklarken bile yanında yoktu.

Seçim stratejisi CHP'nin ekmeğine yağ sürdü desem yeridir...

Bir il başkanı düşünün ki İzmir'in Karşıyaka ve Kordon gibi en koyu CHP'lilerin yaşadığı bölgelerinde parti broşürleri dağıtmak için simsiyah çarşaflı kadınları görevlendiriyor. İnanın ben o kadınların pek çok kez hakaretlere, saldırılara maruz kaldığına şahit oldum. Kimilerini linçten arabaya atarak kurtardım diyebilirim!

Bir il başkanı düşünün ki bir önceki yönetimde görev yapan kim varsa hepsini baş düşman bellemiş ve partinin kapısına yaklaştırmıyor.

Bir önceki yönetimde görev alan bazı isimler dava uğruna sokak sokak dolaşıp broşür dağıtırken, il yönetimi, o çalışmanın yapılmaması için çaba harcıyor.

Ömür Kabak döneminde il başkan yardımcılığı yapan Gülçin Şahar Uzun isimli partili bir hanımefendiyle tanıştım.

Nerede ve nasıl dersiniz?

Sokaklarda broşür dağıtırken ve Bayraklı Bornova ilçe başkan adayına seçim çalışmalarında destek verirken!.. Parti hiçbir görev vermemiş ama o gönüllü olarak koşturuyor. İl yönetimi onu partiden uzak tutmak için, o ise partiye hizmet edebilmek için çabalayıp duruyordu.

Gülçin Şahar Uzun gibi onlarca, yüzlerce isim sayabilirim dışlanan, horlanan ve partiye yaklaştırılmayan. Hepsi ayrı bir köşeye dağılmış, kendi kısıtlı imkanlarıyla çalışıyordu.

Erdoğan için, AK Parti için...

İktidar partisinin içinde ayrı bir iktidarlık kuran, gönüllü olarak partiye hizmet etmek isteyen insanları dışlayan bir il yönetiminin başarılı olması mümkün değildi, olmadı da...

Cumhuriyet tarihinin en başarılı bakanı olarak tarihe geçen Binali Yıldırım, il yönetiminin tüm engellemelerine rağmen yüzde 35.9 oy almayı başardı! O oy oranının içinde il yönetiminin zerre kadar katkısı yoktu anlayacağınız.

Önceki gün öğrendim ki Süleyman Soylu, Ömer Cihat Akay'ı görevden almış. Haberi görür görmez, "İsabet olmuş" dedim.

Görevden alınan sadece İzmir İl Başkanı değil. AK Parti'nin güle oynaya kazanacağı tüm il ve ilçelerin başkanları birer ikişer görevden alınıyor.

Başbakanın gölgesine sığınıp kendini kral zanneden il ve ilçe başkanları bunu çoktan haketmişti doğrusu. Başbakan canını ortaya koyarak mücadele ederken kılını kıpırdatmayan teşkilat başkanlarının koltukta oturmaya devam etmesi, en azından Erdoğan'a oy verdiği için sabah akşam küfür yiyen seçmene en büyük hakaret olacaktı.

Son bir kaç gündür takip ediyorum da, düne kadar ortalıkta görünmeyen bazı tipler, Süleyman Soylu'nun fan ekibi gibi çalışıyor. Daha dün, "Erdoğan girdiği bu son savaştan galip çıkamaz" diyerek utanç içinde susan kim varsa bülbül kesilmiş!

Bir methiyeler, bir övgüler!  Herşey, boşalan makamlara kurulabilmek için...

Sahte bir dostluk edasıyla çırpınanlar mı, yoksa seçim boyunca gönüllü olarak koşturanlar mı? Süleyman Soylu'nun yapılacak tercih, önümüzdeki iki seçimin kaderini de belirleyecek!

Not: Suskun kalan bakanları ve milletvekilleri için söylenecek tek şey var. Siz susarken koyu CHP'li Savcı Sayan Erdoğan'ı ölümüne savunuyordu efendiler!

Bence bu utanç size ömür boyu yeter!