BIST 9.916
DOLAR 32,44
EURO 34,74
ALTIN 2.437,99
HABER /  SEÇİM

Abdülkadir Selvi'den bomba açıklamalar!

Yenişafak gazetesi Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi İnternethaber'in sorularını yanıtladı.

Abone ol

NESRİN YILMAZ
İNTERNETHABER-ANKARA

AK Parti kulislerine yakınlığıyla bilinen Abdülkadir Selvi, cumhurbaşkanlığı yarışında Erdoğan'ın şanslı olduğunu söylerken en yakın rakibi Ekmeleddin İhsanoğlu ise eleştirdi.

İhsanoğlu ismindeki "din" hanesine sahip çıkmamakla suçlayan Selvi, İhsanoğlu'nun eski Türkiye bekçisi olmak için aday gösterildiğini söyledi.

Seçimin kaybedeninin İhsanoğlu olacağını dile getiren Abdülkadir Selvi'ye göre, seçimden sonra İhsanoğlu CHP ve MHP'yi, CHP ve MHP ise onu aday göstermeleri için telkin veren ağababalarını suçlayacak.

Başbakan Erdoğan'ın yüzde 55 oyla ilk turda seçimi kazanacağını söyleyen Selvi'ye göre kimin Başbakan olacağı konusu ise Başbakan'ın kafasında bitmiş durumda. 

Abdullah Gül'ün Başbakanın ilk tercihi olmayabileceğini söyleyen Abdülkadir Selvi, isimler konusunda iddialı konuşan yanılır dedi.

İşte o röportaj...

basliksiz-1.20140717081737.jpg


-Cumhurbaşkanlığı seçim sürecini değerlendirebilir misiniz, nasıl bir ortamda seçime gidiyoruz?

DOĞRUDAN MİLLETİN ELİNİN SANDIĞA DEĞDİĞİ BİR SEÇİM

Cumhurbaşkanlığı seçimi askeri vesayetin geriletildiği, demokrasinin güç kazandığı ve normalleşmenin önemli ölçüde sağlandığı bir ortamda gerçekleşiyor. Çünkü biz daha önce hangi askerin hangi Genelkurmay Başkanı'nın cumhurbaşkanı olacağını tartışırdık ya da asker bu konuda ne diyor diye konuşurduk. Eğer parlamento içerisinden Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacaksa, parlamento üzerinde baskı kuracak vesayet kurumlarının harekete geçmesine tanık olurduk. Partilerde bölünmeler, yeni partilerin kurulması olurdu. En son Sayın Abdullah Gül'ün seçildiği Cumhurbaşkanlığı seçimi iki kez tekrar edildi. 367 kararı çıktı, 27 Nisan e-muhtırası verildi, cumhuriyet mitingleri oldu, AK Parti erken seçime gitmek zorunda kaldı. Erken seçimden sonra ancak Sayın Abdullah Gül ikinci defasında seçilerek Çankaya Köşk'üne çıkabildi. Bu kez doğrudan milletin elinin sandığa değdiği bir cumhurbaşkanlığı seçimi yaşanıyor. Böylece vesayet kurumları çok geri planda kalıyor. İkincisi, Sayın Başbakan aday, muhalefetin bir ortak adayı var ve bir de Kürtleri temsil eden bir aday var. Yani Kürtler Kandil'e değil Ankara'ya talip oluyorlar bu açıdan önemli bir seçim.

-Nasıl bir cumhurbaşkanı seçmeli Türkiye, nasıl özellikleri olmalı seçilecek cumhurbaşkanının?

SİVİL VE ALNI SECDEYE DEĞEN BİR CUMHURBAŞKANI

Şimdiye kadar cumhurbaşkanlarına biçilen bir rol vardı, rejimin gözetleyicisi ve denetleyicisi bir cumhurbaşkanı hedeflenmişti cumhuriyet tarafından. Yani seçilmiş olanlar rejimi her an tehlikeye düşürebilir, o zaman Genelkurmay Başkanlığı'ndan bir üst düzey cumhurbaşkanı olsun ki o rejimin sahibi olsun mantığı vardı. Rejimin sahibi cumhurbaşkanı kültünü merhum Turgut Özal yıktı. Özal Çankaya Köşk'üne çıkarken, bir, sivil cumhurbaşkanı iki, alnı secdeye değen bir cumhurbaşkanı temalarını ön plana çıkarmıştı. Eğer Özal buna cesaret edemeseydi ömrü her zaman askerleri cumhurbaşkanı seçtirmekle geçmiş olan Süleyman Demirel de cumhurbaşkanı adayı olamazdı. Aslında Demirel'in önünü açan Özal oldu. Ama Demirel Özal'ın cumhurbaşkanı adaylığına karşı çok şiddetli bir muhalefet etmişti.

DEMOKRASİ ADINA VERİLEN MÜCADELENİN SAHİBİ BİR CUMHURBAŞKANI OLACAK

Her cumhurbaşkanlığı seçiminin kendine has bir konjonktürü var, şimdiki konjonktür çok farklı. 28 Şubat döneminde Ahmet Necdet Sezer, AYM'nin kuruluş yıldönümünde özgürlükçü mesajlar verdiği için seçildi. Abdullah Gül de ise AK Parti'nin rüştünü ispat etmesi önemliydi. Bir de o dönemde, sivil olacak, eşinin başı örtülü mü olacak, açık mı olacak, AK Parti'nin içinden mi olacak, dışından mı olacak tartışmaları vardı. AK Parti kendi içerisinden ve eşinin başı örtülü birini cumhurbaşkanı seçtirmek surettiyle Türk siyasetine damgasını vurdu ve rüştünü ispatladı.

Şimdi tartışma ise, vesayet kurumlarına karşı mücadele vermiş, askeri vesayeti geriletmiş, Ergenekon'a, cemaat vesayetine karşı mücadele vermiş olan Sayın Erdoğan'ın şahsında bir simge ortaya çıktı. O da şu; vesayet kurumlarına karşı mücadele vermiş, Türkiye'yi normalleşme ve çözüm süreci açısından iyi bir noktaya getirmiş birisi. Bu mücadelenin devamı olarak Çankaya'ya çıkacak. Eskiden rejimin gözetleyicisi cumhurbaşkanları vardı, şimdi demokrasinin ve demokrasi adına verilen mücadelenin sahibi bir cumhurbaşkanı oraya çıkacak. Elbetteki herkesi kucaklayacak bir cumhurbaşkanı olacak.

-Sivil ve alnı secdeye değen bir cumhurbaşkanı vurgusu yaptınız, Ekmeleddin İhsanoğlu da hem sivil hem alnı secdeye değen bir isim. Şimdiye kadar AK Parti ile hiç görüş ayrılığı yaşamamış, Erdoğan'ın da önceden dostu olan bir isim. İhsanoğlu sizin bu saydığınız özelliklere sahip olamaz mı, istenilenleri sağlayamaz mı?

KİŞİNİN DİNDAR OLMASI BİZİM MÜCADELEMİZİ VERECEĞİ ANLAMINA GELMEZ 

"Ekmeleddin İhsanoğlu eski Türkiye'nin bekçisi olarak oraya getirilmek isteniyor. Ekmeleddin İhsanoğlu'nu CHP ve MHP'nin çatı adayı yapan zihniyet, ona statükonun koruyucusu rolünü biçmiş, Ekmeleddin İhsanoğlu da bu rolü çok iyi oynayacağını bunlara gösteriyor. Birincisi, Ekmeleddin İhsanoğlu'nun demokrasi konusunda geçmişinde verdiği bir mücadele yoktur, İkincisi, Ekmeleddin İhsanoğlu kendi ismindeki din hanesini koruyamayacak kadar bizim kazanımlarımıza sahip çıkamayacak çok zayıf bir karakter. Kişinin kendisinin dindar olması bizim bu mücadelemizi vereceği anlamına gelmez. Bir başka nokta, Ekmeleddin İhsanoğlu kendi kişisel tarihini de koruyamayacak birisi. Kendisi bir mülteci babanın çocuğu, Suriye'li mültecilere kapıyı kapatmaktan söz ediyor. Kendisi Atatürk ve İsmet Paşa döneminde, tek parti zulmünden dolayı bir din alimi olan Yozgat'lı Mehmet Efendi'nin çocuğu, kendi tarihine dahi sahip çıkmıyor ve seçim kampanyasını kendisini ülkeden terkettiren bir zihniyetin huzurunda Anıtkabir'i ziyaret ederek yapıyor. CHP'nin adaylığı gibi bir role soyunuyor.

İHSANOĞLU SEZER'İN DİNDAR VERSİYONU 

Türkiye artık eski statükoyu korumak üzere Çankaya'ya çıkacak bir cumhurbaşkanını taşıyamaz. Türkiye son 12 yılda demokratikleşme konusunda çok öenmli bir mesafe aldı. Böyle bir Türkiye'yi hala eski kuşak, eski tip bir cumhurbaşkanıyla korumak mümkün değil. Ekmeleddin İhsanoğlu, Ahmet Necdet Sezer'in dindar bir versiyonudur. Türkiye'nin statükoyu koruyacak, Ahmet Necdet Sezer'in dindar versiyonlarına ihtiyacı yoktur. Türkiye'nin, elde ettiği demokratikleşme, çözüm süreci, vesayetin geriletilmesi gibi kazanımları Çankaya'da daha güçlü şekilde taşıyacak bir cumhurbaşkanına ihtiyacı var.

-Erdoğan bir yandan "ben 77 milyonun cumhurbaşkanı olacağım" diyor, bir yandan da "taraflı olacağım" diyor. Bu bir çelişki değil mi?

 BAYRAĞI ÇANKAYA'YA ÇIKARMASI LAZIM

"Ben her iki açıklamasını yaptığında da salondaydım. Recep Tayyip Erdoğan bir kavganın tarafı. 14 Mayıs 1950'de Demokrat Parti tek parti zihniyetine karşı "Yeter söz milletindir" diye iktidar olduğunda ve "kim Cumhurbaşkanı olacak" tartışması başladığında Celal Bayar'ın Demokrat Parti grubunda yaptığı tarihi bir konuşma var, diyor ki; "biz, yeter söz milletindir diyerek milli şefe karşı, tek parti zihniyetine karşı, tek partinin jandarmasına, tahsildar zulmüne karşı bir kavga verdik, milletin önüne düştük ve millet de bizi destekledi. Ben, Demokrat Parti Genel Başkanı olarak bu mücadelenin simgesiyim." Şimdi bu mücadelenin Türkiye'ye mührünü vırması ve rüştünü ispat edebilmesi için liderini yani bayrağını Çankaya'ya çıkarması lazım. Recep Tayyip Erdoğan da bir mücadele verdi geldi. Erdoğan'ın taraf olacağım dediği mücadele Türkiye'yi büyütme, vesayetten arındırma, demokratikleştirme ve çözüm sürecini yürütme mücadelesi. Erdoğan bunların tarafı. Yoksa Recep Tayyip Erdoğan Türkiye'yi oluşturan kesimlerin bir kısmına karşı, bir kısmının yanında konumlanmış değil. Bunu, Yeni Türkiye mücadelesinin bir tarafı olarak görmek gerekiyor."

-Selahattin Demirtaş'ın adaylığını nasıl değerlendiriyorsunuz?

KÜRTLER KANDİL'İ DEĞİL ANKARAYI TERCİH ETTİLER 

"Doğrusu ben Selahattin Demirtaş'ın adaylığını, normalleşme ve çözüm sürecinin bir başarısı olarak görüyorum. Kürtlerin bölünme değil bütünleşme istediklerini, Kürtlerin Kandil'i değil Ankara'yı tercih ettiklerinin bir göstergesi olarak görüyorum ve destekliyorum. Fakat Selahattin Demirtaş, kampanyasını tamamen, geçmişte Kürtleri yok sayan, onları tehlike olarak gören bir zihniyet üzerine kurmaya çalışıyor, burada çok ciddi bir tarihi çelişki söz konusu. Gezi zihniyeti ile Kürtlerin hak arama mücadelesini bir araya getirmeye çalışıyor ki bunlar birbirine taban tabana zıt olan zihniyet. Kürtlerin Dersim'den bu yana çektikleri tüm acıların altında yatan zihniyetle, Kürtlerin 30-40 yıllık mücadelesiyle elde ettiği kazanımları bir araya getirmeye çalışıyor burada ciddi bir çelişki görüyorum. Ama büyük fotoğrafta Kürtlerin Cumhurbaşkanlığı adaylığına talip olmaları türk demokrasisinin, çözüm sürecinin ve normalleşmenin bir başarısıdır, kazanımıdır."

Başbakan Erdoğan bu konunu parti içerisinde seçim sonrasına kadar konuşulmasını istemese de, cumhurbaşkanlığı seçiminden daha çok konuşulan bir konu da Başbakan kim olacak konusu? Siz dünkü yazınızda Başbakan'ın aklındaki ilk ismin Abdullah Gül olmadığını yazdınız. Kim olacak Başbakan sizce, Abdullah Gül olabilir mi?

BAŞBAKAN PARTİNİN İÇE DÖNMESİNİ İSTEMİYOR

"Başbakan Erdoğan, cumhurbaşkanlığı seçimleri neticelenmeden kimin Başbakan olacağı tartışmasının açılarak partinin içe dönmesini istemiyor. Ayrıca seçimlere de saygı göstermek gerekiyor. Henüz cumhurbaşkanlığı seçimi neticelenmeden, her şey olmuş bitmiş gibi bir havaya girilmesini Başbakan çok doğru bulmuyor bence de haklı. Ama bu soru kaçınılmaz. Biz bunu, Özal sonrası ANAP'ta, Demirel sonrası Doğruyol Partisi'nde yaşadık. Eğer lider kendisinden sonrasını dizayn edebilecek bir siyasi güce sahipse bunu baştan planlayarak Çankaya Köşk'ünde rahat oturuyor.

ERDOĞAN'IN KAFASINDA BİR SİSTEMATİK VAR

Anladığım kadarıyla Recep Tayyip Erdoğan'ın kafasında bir sistematik var, önce yerel seçimlerde bir başarı gösterdi, cumhurbaşkanlığı seçiminde de iyi bir oy oranıyla cumhurbaşkanı seçilmek istiyor, ardından partisinin başına kimin genel başkan ve Başbakan olarak geçeceği konusu var. Ben bu konuyu, sayın Başbakan'ın kafasında cevabı verilmiş ve çözülmüş bir soru olarak görüyorum. Ama etap etap gidiyor, doğru olanı da yapıyor. Sayın Abdullah Gül AK Parti açısından çok büyük anlam ifade ediyor.

ERDOĞAN BU İŞİ KAFASINDA ÇÖZMÜŞ

Abdullah Gül sadece AK Parti'nin değil, muhafazakar camianın da yetiştirdiği önemli değerlerden birisi.
Siyasi birkimi, devlet birikimi bu tür görevleri yapmaya çok müsait birisi. Fakat gazeteci olarak süreçleri doğru okumak da benim görevim; ben, Başbakan'ın şu ana kadar verdiği sinyallerde şunu gördüm; 3 dönem kuralı devam edecek diyor, Genel Başkan ve Başbakan ayrı olamayacak diyor. Bunlardan bir portre çizmeye çalıştığını görüyorum. Başka isimler de konuşuluyor. Örneğin, Binali Yıldırım ve Ahmet Davutoğlu ismi konuşuluyor. Ama Sayın Başbakan bu konuda iradesini ortaya koymadan bir şey söylemek doğru olmaz, eksik olur. Şimdiden Sayın Abdullah Gül'ü incitecek bir takım değerlendirmeler yapmak herkesten önce AK Partililerin vicdanlarını yaralar. Ama benim gördüğüm şu; Erdoğan bu işi kafasında çözmüş fakat kimi istediğinin sinyalini henüz vermedi.

-Sinyal vermemiş olması Abdullah Gül olasılığını düşürür mü?

ABDULLAH GÜL GÜCÜNÜ KENDİNDEN ALAN BİRİSİ 

"Düşürmüyor da artırmıyor da. Ayrıca Abdullah Gül gücünü kendinden alan birisi. Elbetteki Erdoğan'ın işareti çok çok önemli olacak ama aynı zamanda Sayın Abdullah Gül'ün ne istediği de çok önemli olacak.

Siz daha önceki bir yazınızda Erdoğan isterse Gül'ün Başbakan olacağını belirtmiş, belirleyici iradenin Başbakan Erdoğan olduğunu söylemiştiniz? Bu rahatsız edici bir durum değil mi, Abdullah Gül de partinin kurucularından biri sonuçta? Neden Erdoğan'ın işareti bu kadar önemli?

SİYASETİN MATEMATİĞİ BUNU SÖYLÜYOR 

"Düşünebiliyor musunuz, bir lider, yeni kurduğu partisini almış ve seçime sokmuş, tek başına iktidara gelmiş. Sonra, girdiği 3 genel, 3 yerel seçimve 2 referandumda Türkiye rekorları kırarak partisini iktidara taşımış. Elbette ki, böyle bir liderin partisiyle ilgili en güçlü irade olma hakkı vardır. Siyasetin matematiği de bunu söylüyor, teorisi ve pratiği de onu ortaya koyuyor. Şu anda Recep Tayyip Erdoğan'ın Çankaya Köşk'üne yüzde kaç oyla çıkacağını tartışıyoruz.

MADE IN RECEP TAYYİP ERDOĞAN 

Erdoğan, ilk cumhurbaşkanlığı seçiminde kendisi aday olmadı. Partisinin başında kalmak suretiyle bu partiyi geliştirdi, dönüştürdü, değiştirdi ve "Made in Recep Tayyip Erdoğan" partisi yaptı.

-Erdoğan Abdullah Gül'ü tercih etmezse bunun nedeni ne olur?

İSİMLER KONUSUNDA İDDİALI KONUŞAN HERKES YANILIR 

"Erdoğan, Abdullah Gül'ü tercih etmezse demek için bence erken. Çünkü onların arasında bir hukuk var, kardeşlik hukuku var bu çok önemli ama bunun da ötesinde siyasi bir yoldaşlık var. Birbirlerine görevleri devretmiş durumdalar. Ama ben Recep Tayyip Erdoğan'da şunu görüyorum; Çankaya Köşk'üne çıkarken ayrı bir Cumhurbaşkanlığı ayrı bir Türkiye, ayrı bür AK Parti tasavvuruyla çıkıyor. Erdoğan'ın Çankaya Köşkü'nda nasıl bir AK Parti ve nasıl bir hükumet, nasıl bir Türkiye tasavvuru var bunu görmek gerekiyor. Eğer bu tasavvurda kime ne kadar yer var anlamak gerekiyor. Eğer bu tasavvurda Abdullah Gül varsa hiç tartışılmadan kongrede tek aday olur ama eğer bu tsavvurda başka bir isimle yürümek varsa Erdoğan onu isteyecektir. İsimler konusunda iddialı konuşan herkes yanılır.

Erdoğan bu seçimi kaybederse, cumhurbaşkanı seçilmezse ne olur?

ERDOĞAN KAYBETMEZ, BU RÜYALARI GÖRENLER ÇOK OLDU AMA HEP ONLAR KAYBETTİ

"Erdoğan kaybetmez. O nedenle böyle bir soruya cevap vermeyeceğim. 8 kez girdiği seçimde bu rüyaları görenler çok oldu hep onlar kaybetti. Siyasetin matematiği de toplumdaki eğilimde Erdoğan'ın ilk turda güçlü bir şekilde seçileceğini gösteriyor. İlginç bir şekilde 12 Eylül 2010 Anayasa referandumundaki sonuçlara doğru gidiliyor.

-Peki, Ekmeleddin İhsanoğlu, kaybederse ve üstelik muhalefetin yerel seçimlerde aldığı toplam oyu alamazsa ne olur?

İHSANOĞLU KAYBETTİKTEN SONRA CHP VE MHP'Yİ SUÇLAR 

"Ekmeleddin İhsanoğlu zaten güçlü bir figür değil. Kaybettikten bir gün sonra CHP ve MHP'yi suçlayacak, CHP ve MHP Genel Başkanları da "biz kaybetmedik, bize dikte ettirdiğiniz aday kaybetti" diye kendi ağababalarına mesaj gönderecekler, unutulup gidecek ve yetiştiği mahallede de selam verecek bir adam bulamayacak.

Kaybettiğinde ve toplam oyunu alamadığı taktirde Bahçeli ve Kılıçdaroğlu'nun istifa etmesi gerekiyor ama ben o siyasi erdemi göstereceklerini zannetmiyorum.

-Seçim sonuçları için bir oran var mı kafanızda, beklentiniz nedir?

ERDOĞAN İLK TURDA YÜZDE 55 İLE SEÇİLİR 

"Benim beklentim Erdoğan'ın ilk turda yüzde 55 ile seçileceği yönünde. Katılım oranı, alınan oydan ziyade bu seçimde belirleyici unsur olacak. Demirtaş beyaz Türklere, Gezicilere yaklaştığı sürece Güneydoğu'da dindar Kürtlerin oylarını kaybeder fakat Batı'dan oy alabileceğini görüyorum, onun oy oranının yüzde 8 civarında olacağını düşünüyorum. İhsanoğlu ise CHP ve MHP'nin oylarının tamamını alamaz ama yüzde 36-37 alabilir.

inserat_630x265_35_a.20140717155714.jpg